"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen karar, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, okur yazar olmadığını, kardeşi olan davalılardan ...'in, babaları olan ortak mirasbırakan ...'dan intikal eden 40 adet taşınmazın miras ile ilgili işlemlerinin hızlı yürümesi ve dava vs. takipler için vekâletname istediğini, ancak okuma yazma bilmemesinden faydalanan davalı ...'in kendisini noter yerine tapuya götürerek satış akti ile taşınmazlardaki payını ...'in de aralarında bulunduğu erkek kardeşleri olan davalıların üzerlerine aldığını, okuma yazma bilmemesi nedeniyle bütün resmi işlemleri parmak basarak yaptığı halde işlem sırasında eli tutturularak imzasının alındığını ve akitteki "okundu" yazısının kendisine ait olmadığını, işlem sırasında tanık bulundurulmadığını, işlemlerin şekil şartına aykırı ve hileli olduğunu, çekişmeli taşınmazların bulunduğu bölgenin kamulaştırma sahası içerisinde kalması nedeniyle bilgi sahibi olmak için 11.02.2013 tarihinde avukata vekâlet vermesi sonucunda hileli işlemlerden haberi olduğunu ileri sürerek tapu iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
2.1. Davalılar, hak düşürücü ve zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının anneleri ..... ve diğer kız kardeşleri ....., .... ve .... ile birlikte miras payını aynı akitle devrettiği gibi satışın fiilen 2001 yılında yapıldığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
2.2. Davalı idare, davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 19/02/2014 tarihli ve 2013/350 E. 2014/115 K. sayılı kararıyla; davalı ... hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine; diğer davalılar yönünden satışın gerçek olduğu ve hileli işlemin bulunmadığı, davacının kendisinin zorla tutanağa imza attığını ispatlayamadığı gibi, resmi senedin sahteliği ispat edilene kadar geçerli olacağı, davacının tapuda satış işlemi yaptığını bilmemesinin mümkün olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 27/04/2016 tarih ve 2016/5779 E., 2016/5160 K. sayılı ilamıyla; “Hemen belirtilmelidir ki; dava konusu 39 parsel sayılı taşınmaz akte konu olmadığı (davacının kayıttan veya mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı) gibi 73 parsel sayılı taşınmaza ise davada kendisine husumet yöneltilen davalılar ...,...... ve ......'in dava tarihinde kayıt maliki olmadıkları anlaşıldığına ve bu gerekçe ile sonucu itibariyle doğru olan 39 ve 73 parsel sayılı taşınmazlar hakkındaki ret kararında bir isabetsizlik yoktur. Davacı vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Davacı vekilinin öteki ( dava konusu 38 adet taşınmaza) ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 33. maddesi hükmü uyarınca olayları bildirmek taraflara hukuki nitelendirmeyi yapmak ve ona uygun yasal düzenlemeyi tayin ve tespit ederek uygulamak mahkemeye aittir.
Eldeki davada, dava dilekçesinin içeriğinden davacının, sahtecilik, yolsuz tescil ve hile hukuksal nedenlerine dayandığı anlaşılmaktadır.
Hukuki sebeplerden bir tanesinin öteki hukuki nedenin incelenmesine olanak verir nitelikte bulunduğu sürece önem ve lüzum derecesine göre birden fazla hukuki sebep aynı davada inceleme ve araştırma konusu yapılabilir. Nitekim, yargısal uygulama bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Öyle ise, dava dilekçesinde ileri sürülen ve kamu düzeni ile ilgili bulunan sahtecilik ve yolsuz tescil iddiasının öncelikle araştırılması gereklidir. Sahteciliğin veya yolsuz tescilin saptanması hâlinde öteki nedenlerin incelenme gereğinin ortadan kalkacağı hususları dikkate alındığında öncelikle bu nedenler üzerinde durulması gerektiği kuşkusuzdur.
Davacı,16.09.2002 tarihli sözleşmedeki "okundu" ibaresinin kendisine ait olmadığı gibi okuma yazma bilmediğini ileri sürmüş, ancak mahkemece, bu hususlar üzerinde yeterince durulmadan işin esası hakkında karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; taşınmazların satışına ilişkin sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 1994/5623 sayılı Tapu Sicili Tüzüğünün 16. maddesinde "taraflar resmi senetteki imza yerine "okudum" ibaresini yazdıktan sonra imza yerlerini imzalar." hükmü düzenlenmiştir. Bunun yanısıra aynı Tüzüğün 17. maddesinin b fıkrasında ise " taraflardan biri veya birkaçı okuma yazma bilmiyorsa işlemlerde iki tanık bulundurulur." hükmü getirilmiştir….
Hâl böyle olunca, öncelikle 16.09.2002 tarihli satış sözleşme aslının getirtilerek sözleşme sayfasında davacının imzası yerindeki " okudum" şeklindeki yazının kimin eli ürünü (davacıya mı yoksa bir başkasına mı ait) olduğunun Adli Tıp Kurumundan alınacak raporla tespit ettirilmesi, sahte olmadığının saptanması hâlinde davada dayanılan diğer hukuki neden olan yolsuz tescil (davacının okuma yazma bilip bilmediği dolayısıyla sözleşmenin iki tanık huzurunda yapılıp yapılmaması gerektiği) üzerinde durulması, davacının okuma yazmasının bulunup bulunmadığının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması, sözleşmenin resmiyete uygun olduğunun belirlenmesi hâlinde ise davada dayanılan diğer hukuki neden olan hile üzerinde yukarıda değinilen ilkeler ışığında gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması, davacının temliki işlemi öğrendiği tarihin duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanması, taraf delillerinin eksiksiz toplanması, toplanan ve toplanacak olan delillerlerin birlikte değerlendirilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
3. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen karar
Mahkemenin 25/06/2021 tarihli ve 2016/367 E. 2021/709 K. sayılı kararıyla; resmi senette yer alan okudum ibareli yazı ve imzanın davacıya ait olmadığının bilirkişi raporu ile tespit edildiği, bu nedenle diğer hukuki nedenlerin incelenmesine gerek görülmediği, senedin sahteliğinin ispatlandığı, 39 parsel sayılı taşınmazın akde konu olmadığı, 73 parsel sayılı taşınmazın ise davalılar adına kayıtlı bulunmadığı, satış işleminin mirasçılar arasında yapılması ve devletin hukuki sorumluluğunun bulunmaması nedeniyle davalı ...’nün pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davaya konu (eski 39) yeni 587 ve 588 parsel ve 73 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki davanın reddine, davaya konu diğer taşınmazlar hakkındaki davanın kabulüne, davalı ... Sicil Müdürlüğü hakkında açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili ve davacı vekili temyiz isteminde bulunmuş, Mahkemenin 05/07/2022 tarihli ek kararı ile nispi temyiz harcını süresinde ikmal etmediği gerekçesiyle davacı vekilinin temyiz kanun yoluna başvurmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiştir.
5. Temyiz Nedenleri
Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; davaya konu taşınmazların 2001 yılında fiilen satın alınarak tapu devirlerinin 2002 yılında yapıldığını, davacı ile birlikte diğer kızkardeşlerin de hisselerini davalılara sattığını, taşınmazların kamulaştırılması nedeniyle eldeki davanın açıldığını, esasında davacının 2001 yılında taşınmazların satışı için verdiği vekaletnamenin bulunduğunu, yapılan işlemin Tapu Müdürlüğünde davacıya açıklandığını, davacının işlem sırasında Tapu Müdürlüğünde bulunduğunu ikrar ettiğini, satış tarihinden 11 yıl sonra açılan davanın kötü niyetli olduğunu, davacı satışı bizzat kendisi yaptığından davalı kardeşinin kendisine yardım etmiş olmasının işlemi sahte kılmayacağını, tanıklarının bu hususu doğruladıklarını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, sahtecilik, yolsuz tescil ve hile hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. Bilindiği üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 705. maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” 1022/1. maddesinde; “Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.”, 1023. maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.", 1024/2. maddesinde; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.”, 1025/1-2. maddesinde "Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya bir tescil yolsuz olarak terkin olunmuş ya da değiştirilmiş ise, bu yüzden aynî hakkı zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir. İyiniyetli üçüncü kişilerin bu tescile dayanarak kazandıkları aynî haklar ve her türlü tazminat istemi saklıdır." düzenlemelerine yer verilmiştir.
6.2.2. Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.
6.2.3. 6100 sayılı HMK’nın 55.maddesi uyarınca dava sırasında taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir.
6.2.4. HMK’nın 297.maddesi uyarınca hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
6.2.5. Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi uyarınca, gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda dava değerinin gayrimenkulün değerine göre belirleneceği öngörülmüştür. Dava değerinin belirlenmesinde taşınmazın dava tarihindeki keşfen saptanacak gerçek değerinin esas alınacağı kuşkusuzdur. Anayasa Mahkemesinin 2018/36896 Başvuru nolu kararı da bu yöndedir.
Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi ise “Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılıyorsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 409. maddesinde (HMK 150) gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” şeklinde, 32. maddesi ise; “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” şeklinde düzenlenmiştir. (Örn: 1.H.D. 2020/3743E, 2021/4867K )
Harçlar Kanununun uygulanması (kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle) hakim tarafından re’sen gözetilmesi gereken bir husustur.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Dosyanın incelenmesinden, mirasbırakan ...'in 04.06.1996 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak dava dışı eşi ..... ile ondan olma çocukları davacı ... ve davalılar ...,.....ve...... ile dava dışı .....ve ......ün kaldığı, davacının mirasbırakandan intikal eden ve mirasbırakanın tam hisseyle malik olduğu 39 adet (.... köyünde kain 43, 49, 57, 65, 73, 85, 106, 125, 146, 221, 229, 249, 263, 285, 384 ve 467 parsel sayılı taşınmazlar ile mirasbırakanın 1/2 oranında paydaşı olduğu 90, 96, 113, 116, 179, 182, 213, 215, 354 ve 437 parsel, 1/3 oranında paydaşı olduğu 82 ve 292 parsel ve 1/6 oranında paydaşı olduğu 104 parsel ile Hasankeyf köyünde kain ve mirasbırakanın tam hisseyle malik olduğu 65, 124, 145, 162, 457 ve 502 parsel sayılı taşınmazlar ile mirasbırakanın 1/2 paydaşı olduğu 93, 156 ve 531 parsel ve 3/40 oranında paydaşı olduğu 136 parsel sayılı) taşınmazdaki miras payını 16.09.2002 tarihli satış akti ile erkek kardeşleri olan davalılara temlik ettiği, aynı akitle diğer mirasçılar ...., ..... ve .....ün de taşınmazlardaki paylarını anılan davalılara temlik ettikleri, 73 parsel sayılı taşınmazı davalıların 3. kişi ...'a dava tarihinden önce 17.02.2006 tarihli satış akti ile temlik ettikleri, dava konusu 39 parsel sayılı taşınmazın ise akte konu olmadığı (taşınmaza davacının hiçbir zaman malik olmadığı), yargılama sırasında Adli Tıp Kurumu’ndan alınan 09/01/2018 tarihli rapora göe resmi senette bulunan “okundu” yazısı ile davacıya atfen atılan imzanın davacının eli ürünü olmadığının tespit edildiği, çekişme konusu taşınmazların bir kısmının yargılama sırasında ifrazen farklı taşınmazlara gittiği ancak buna dair belgelerin dosya arasında bulunmadığı, öte yandan dosya arasında alınan tapu kayıtlarına göre bir kısım taşınmazların kamulaştırma nedeniyle dava dışı DSİ adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
6.3.2. Hemen belirtilmelidir ki, Mahkemece davacının resmi senedin sahteliğini ispatladığı gerekçesiyle temyize konu taşınmazlar yönünden kabul kararı verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmayıp davalılar vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir.
6.3.3. Kabule göre ise,
1- Davalılardan ...’in karar tarihinden önce öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi ve çocuklarının kaldığı, ancak Mahkemece HMK'nın 55. maddesi gözetilmeksizin, yargılamanın görülebilirlik koşulu olan taraf teşkili sağlanmadan, ölen davalının mirasçıları tespit edilmeden ve davaya dahil edilmeden sonuca gidilmiştir. Hâl böyle olunca; yargılama sırasında ölen davalının mirasçıları yönünden taraf teşkilinin sağlanması ve bundan sonra bir karar verilmesi gerekirken, anılan husus göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
2- Öte yandan, davaya konu bir kısım taşınmazın ifrazen farklı parsel sayılı taşınmazlara dönüştüğü fen bilirkişisi raporu ile belirlenmiş ise de buna ilişkin bilgi ve belgeler ilgili tapu müdürlüğünden temin edilmeksizin ve düzenlenen bilirkişi raporu ifrazen oluşan taşınmazların parsel numaraları ve ifraz edilen parselin varlığını sürdürüp sürdürmediği yönünden denetlenmeksizin eksik araştırma ve incelemeyle yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir. Ek olarak, çekişme konusu taşınmazların bir kısmının kamulaştırma nedeniyle DSİ adına tescil edildiği, bu nedenle davalılara yöneltilmiş bulunan eldeki davada artık iptal ve tescil hükmü kurulmasının mümkün olmadığı gözetilerek bu taşınmazlar yönünden mülkiyetin tespitine yönelik hüküm kurulması gerekirken bu husus da göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
3- Diğer taraftan, Mahkemece kurulan hükümde mirasbırakanın tam paya sahip olduğu taşınmazlar yönünden isabetli olarak “davacının hissesi” oranında iptal tescile karar verilmiş ise de, mirasbırakanın ½, 1/3, 1/6, ve 3/40 pay oranında malik olduğu diğer taşınmazlar yönünden davacının mirasbırakandan intikal eden payı nispetinde hüküm kurulması gerekirken hatalı olarak “davacının hissesi olan ½, 1/3,1/6” ifadelerine yer verilmiş olması da doğru değildir.
4- Ayrıca bilindiği üzere gayrimenkulün aynına ilişkin davalarda taşınmazların keşfen belirlenen değeri üzerinden davacının payı oranında hesaplanan dava değerin üzerinden harcın ikmal edilmesi ve hüküm kurulurken bu değer üzerinden yargılama giderlerine hükmedilmesi zorunludur. Eldeki davada, yargılama sırasında çekişme konusu bir kısım taşınmazların ifraz edilmesi nedeniyle dava değeri net olarak belirlenmediği gibi, davaya konu taşınmazlarda davacının miras payına düşen dava değerinin hesaplanması gerekirken davacı ...’in mirasbırakan annesi Kadriye payı yönünden muris muvazaasına dayalı olarak açtığı Batman 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/528 Esas sayılı dava sonunda edindiği payların değerinin hesaplanması isabetsizdir.
6.3.4. Hal böyle olunca, Mahkemece öncelikle ... mirasçıları yönünden taraf teşkili sağlanmalı, daha sonra davaya konu taşınmazlardan her birinin ifraz görüp görmediği, ifraz sonra oluşan taşınmazların parsel numaraları ile bu taşınmazların güncel tapu kayıtları ilgili tapu müdürlüğünden temin edilmeli, daha sonra dosya bilirkişi heyetine tevdi edilerek her bir taşınmaz yönünden mirasbırakandan davacıya intikal edecek miras payı ile bu taşınmazların ifraz sonucu oluşturduğu parsel numaralarının ve bu taşınmazlardan hangilerinin DSİ hangilerinin davalılar adına kayıtlı olduğunun belirlendiği, ayrıca davacının mirasbırakan Süleyman’dan gelecek miras payına isabet eden dava değerinin hesaplandığı rapor tanzim edilmesi istenmeli, düzenlenen bilirkişi raporu dosyadaki bilgi ve belgelerle denetlendikten sonra davacı tarafa eksik harcı ikmal etmek üzere süre verilmeli, hüküm kurulurken davalılar adına kayıtlı olmayan taşınmazlar yönünden mülkiyetin tespiti yönünde karar verilmesi gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davalılar vekilinin temyiz itirazlarının bu yönden kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 03/10/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.