Logo

1. Hukuk Dairesi2022/5845 E. 2023/1929 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın ölmeden kısa süre önce yaptığı taşınmaz devrinin, muvazaa, ehliyetsizlik ve gabin nedeniyle geçersiz olup olmadığına ilişkin tapu iptali ve tescil davası.

Gerekçe ve Sonuç: Yerel mahkemelerin, devrin mirasbırakanın fiil ehliyetini haiz olduğu dönemde, bedel karşılığında yapıldığı ve davacılar tarafından ileri sürülen muvazaa, ehliyetsizlik ve gabin iddialarının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin kararları usul ve yasaya uygun bulunarak onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

KARAR : Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Aksaray 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından adli yardım istekli temyiz edilmekle, davacıların adli yardım isteğinin İlk Derece Mahkemesince kabulüne karar verildiği anlaşıldığından; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar velisi ..., ... ile 2001 yılında evlendiklerini, Federal Almanya Cumhuriyeti München Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.03.2016 tarihli kararı ile de boşandıklarını, bu kararın tanınması için açılan Aksaray 1. Aile Mahkemesinin 2018/367 Esas sayılı dava dosyasının derdest olduğunu, boşanma işlemlerinin tamamlanmasının ardından davacıların annesi ...’nın Almanya’dan ayrılarak Aksaray’a döndüğünü, boşanmadan bir ay sonra ...’ya kanser teşhisi konulduğunu ve 26.07.2018 tarihinde de öldüğünü, ölmeden bir ay önce dava konusu 6147 ada 4 parsel sayılı taşınmazını davalıya devrettiğini, devrin ...’nın zor durumda olduğu bir dönemde gerçek değerin çok altında bir bedelle yapıldığını, ayrıca devir tarihi itibariyle ağır ilaçlar kullanması nedeniyle fiil ehliyetini haiz olmadığı dönemde muvazaalı olarak temlikin yapıldığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacılar ... ve ...’nın miras payı oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, önceden gerçekleşen taraflar arasındaki işlemlerden bilgi sahibi olmadığını, dava konusu taşınmazı emlakçı vasıtası ile satın aldığını, bedelini de ...’e ödediğini, iddiaların asılsız olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile devrin ...’in fiil ehliyetini haiz olduğu dönemde yapıldığı, bedelin davalı tarafından kendisine ödendiği, tarafların öncesinde birbirlerini tanımadıkları, keşfen dava konusu taşınmazın satış tarihindeki değerinin 250.000 TL olarak belirlendiği, dinlenen tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere davalı tarafından 180.000 TL ödeme yapıldığının anlaşıldığı, ehliyetsizlik, gabin ve muvazaa iddiasının davacı tarafından ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacıların mirasbırakan anneleri ... tarafından dava konusu taşınmazın davalıya devredildiğini, devir tarihinden yaklaşık bir buçuk ay sonra da öldüğünü, ancak terekesinden tek bir kuruş bile çıkmadığını, davacıların mirasbırakanı ... ile babaları ...'in Almanya yetkili adli makamları nezdinde boşandıklarını, Türkiye’de bu kararın tanınması yönünde açılan davanın henüz kesinleşmediğini, mirasbırakan ...'in ...’den boşandıktan sonra Türkiye’ye döndüğünü ve yaklaşık bir ay sonrada kanser teşhisi konulduğunu, ölümü ile birlikte ...’in dava konusu taşınmazda miras hakkına sahip olacağı düşüncesi ile kardeşinin yakın arkadaşı olan davalıya devrin muvazaalı olarak yapıldığını, bu süreçte ciddi şekilde para harcamasını gerektirir bir durumu olmadığını, devrin mirasbırakan ...’nın ağır ilaçlar kullandığı dönemde, bilincinin tam olarak yerinde olmadığı bir süreçte, zor durumda olmasından yararlanılarak yapıldığını, mirasbırakan ...’in fiil ehliyetini haiz olmadığı dönemde gerçek değerinin çok altında bir bedelle zor durumda olmasından istifade edilmek suretiyle devrin yapıldığını ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili, istinaf talepli dilekçesinde ileri sürdüğü itiraz nedenlerini yineleyerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, muris muvazaası, ehliyetsizlik ve gabin hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras ... çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

2. Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, ... ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

3. Bilindiği üzere; Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 10. maddesine göre, “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.”, TMK’nın 14. maddesine göre, “Ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur.”, TMK’nın 16/1. maddesine göre, “Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler. Karşılıksız kazandırmada ve kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada bu ... gerekli değildir.”

TMK’nın 405. maddesine göre, “Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır. Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idari makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.”

4. Sözleşmenin gabin (aşırı yararlanma) nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki oransızlığın, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmaya, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış 6098 s. Türk Borçlar Kanunun (TBK) 28. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 21) maddesi ile aynen; "Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.

Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir." hükmü getirilmiştir.

O halde, aşırı yararlanmadan (gabinden) söz edilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı oransızlık yanında, bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik (hafiflik) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki sübjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme ... ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme ... verir.

Hemen belirtmek gerekir ki gabin davasında öncelikle edimler arasındaki, aşırı oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur ispatlandığı takdirde zarar gördüğünü iddia edenin kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü psikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani sübjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 179,90 TL onama harcının temyiz edenlerden alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

30.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.