Logo

1. Hukuk Dairesi2022/5867 E. 2023/3994 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Muris muvazaası iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil davasında, daha önce açılmış bir davanın kesin hüküm oluşturup oluşturmadığı ve davacının bir kısım taşınmazlar yönünden davayı feragat edip edemeyeceği hususları.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemelerce, önceki davanın hukuki sebebinin farklı olması nedeniyle kesin hüküm teşkil etmediği ve davacının davalılar vekilinin rızası olmaksızın davayı kısmen feragat edemeyeceği gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil - bedel davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın, taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma günü olarak saptanan 24.01.2023 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... ile diğer temyiz eden davalılar ... v.d. vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, ... karara bırakıldı. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, 1967-1968 yıllarında taşınmazların bulunduğu mahalde yapılan kadastro çalışmaları sırasında müşterek kök mirasbırakanları ...'ün kendisini mirasından mahrum etmek amacıyla taşınmazların bir kısmını kendi adına, geriye kalanı ise doğrudan iki erkek çocuğu (davalıların mirasbırakanları) adına tespit ettirdiğini, bu tespitleri yaptırırken dava konusu taşınmazları satış ya da bağış gibi muvazaalı işlemlerle erkek çocukları üzerine temlik ettiğini, bu suretle mirastan mahrum bırakıldığını ileri sürerek davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiş; 23.01.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile, 25.06.2016 tarihli bilirkişi raporu ve 03.04.2017 tarihli ek bilirkişi raporunda gösterilen taşınmazların tapu kayıtlarının muris muvazaası nedeniyle, miras payı (¼) oranında iptali ile adına tesciline, mümkün olmazsa bedele ve ayrıca ecrimisile hükmedilmesini istemiş; 19.04.2021 tarihli dilekçesi ile, 1051, 549, 258, 273, 1074, 1076 ve 775 parsel sayılı taşınmazları dava konusu ettiğini diğer taşınmalar yönünden ise davayı atiye bıraktığını bildirmiştir.

II. CEVAP

Davalılar, hak düşürücü süre ve zamanaşamı süresinin geçtiğini, mirasbırakan ... sağlığında çocukları ile anlaşarak miras sorununu çözdüğünü, bu kapsamda kızları davacıya ve dava dışı Kezban'a da taşınmazlar verdiğini, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/63 Esas sayılı davasının eldeki davada kesin hüküm teşkil ettiğini belirtip davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ecrimisil istekli dava eldeki davadan tefrik edilip başka esasa kaydedilmiş, 1051, 549, 1076 ve 775 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/63 Esas sayılı davasının eldeki davada kesin hüküm teşkil ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, mirasbırakanın asıl iradesinin davacıdan mal kaçırmak olduğu, mirasçıları arasında kabul edilebilir bir paylaşım yapmadığı, muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle 258, 273 ve 1074 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın kabulü ile davacının miras payı oranında iptal – tescile karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı vekili, hukuki sebepleri aynı olmadığından ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/63 Esas sayılı davasının eldeki davada kesin hüküm teşkil etmeyeceğini, kesin hüküm sebebiyle ret kararı verilen 549, 775, 1051 ve 1076 parsel sayılı taşınmazların 1996/63 Esas sayılı davanın konusu olmadığını, 23.01.2018 tarihli ıslah dilekçesinin dikkate alınmadığını, davalılar tarafından 3. kişilere devredilen taşınmazların dava tarihindeki değerlerinin keşfen saptanmadığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesinin bir kısım taşınmazlar yönünden davanın reddine ilişkin kararının kaldırılması ile davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.

2.Davalılar vekili, zamanaşımı, kesin hüküm nedeniyle davanın tümden reddi gerekirken bir kısım taşınmazlar yönünden kabul edilmesinin doğru olmadığını, muvafakatleri sorulmaksızın davacının atiye terk etmesi sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına dair kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu yapılan taşınmazların tamamının önceki davada karara bağlanıp derecattan geçerek kesin hüküm haline geldiğini, taksim savunmalarının sabit olduğunu, temliklerde muvazaanın bulunmadığını, 1074 parsel sayılı taşınmazda davacı paydaş olmasına rağmen kendisine yeniden miras payının verilmesinin doğru olmadığını, davacının adli yardımdan yararlandırılmasının da doğru olmadığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Taraf vekilleri, istinaf dilekçelerinde ileri sürdükleri itirazlarını yineleyip, istinaf itirazlarının Bölge Adliye Mahkemesince değerlendirilmediğini, Bölge Adliye Mahkemesince gerekçesiz şekilde usul ve yasaya aykırı karar verildiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmişlerdir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, muris muvazaası hukuki sebebine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa bedel isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de ... Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., ... Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 114. maddesinin 1. fıkrasının (i) bendinde; "Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması." dava şartı olarak belirlenmiştir.

Aynı Kanun'un 303. maddesi;

" (1) Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.

(2) Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder.

(3) Kesin hüküm, tarafların küllî halefleri hakkında da geçerlidir.

(4) Bir dava dolayısıyla ortaya çıkan kesin hüküm, o hükmün kesinleşmesinden sonra dava konusu şeyin mülkiyetini tarafların birisinden devralan yahut dava konusu şey üzerinde sınırlı bir ayni hak veya fer’î zilyetlik kazanan kişiler hakkında da geçerlidir. Ancak, ... Medenî Kanunu'nun iyiniyetle mal edinmeye ait hükümleri saklıdır.",

123. maddesi ise;

"(1) Davacı, hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile davasını geri alabilir. Bu takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilir." , hükümlerini içermektedirler.

3. Değerlendirme

1.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakanın 27.10.1976 tarihinde 1051 parsel sayılı taşınmazdaki 33550/67100 payından 625 payını davalı ...'e, 32915 payını dava dışı ...'a, 08.07.1977 tarihinde 6714 yevmiye numarası ile, 549 parsel sayılı taşınmazının 2/8 payını kendi üzerinde bırakıp geriye kalanını eşit paylarla oğulları ... ve ...'a, 258 parsel sayılı taşınmazını yarı yarıya davalı ... ile oğlu ...'e, 1074 parsel sayılı taşınmazının 4/8 payını kendi üzerinde bırakıp geriye kalanı eşit paylarla oğulları ... ve ...'e, 1076 parsel sayılı taşınmazını da yine eşit paylarla oğulları ... ve ...'e, 08.07.1977 tarihinde 6715 yevmiye numarası ile, 273 parsel sayılı taşınmazının tamamını oğlu ...'e, 18.03.1970 tarihinde 775 parsel sayılı taşınmazını yarı yarıya oğulları ... ve ...'e satış yoluyla temlik ettiği, mirasbırakanın ölümüyle taşınmazlarda kendi üzerinde kalan paylarının mirasçılarına intikal ettiği, 1905 doğumlu mirasbırakan ...'ün 20.11.1980 tarihinde öldüğü, geride mirasçıları olarak kızları davacı ... ve dava dışı Kezban ile 1991 yılında ölen oğlu ...'tan torunu olan davalı ... ve 1998 yılında ölen oğlu ...'in mirasçıları olan diğer davalıların kaldığı anlaşılmaktadır.

2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre 258, 273 ve 1074 parsel sayılı taşınmazlar bakımından temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı olduğu saptanmak suretiyle davanın kabulü ile davacının miras payı oranında tapu iptali ve tescile karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalılar vekilinin anılan taşınmazlara yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.

3. Davacı vekilinin 1051, 549, 1076 ve 775 parsel sayılı taşınmazlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Eldeki davada dava konusu edilen bir kısım taşınmazlara ilişkin olarak açılan ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/63 Esas, 1997/148 Karar sayılı davasının davacısının eldeki davacı ..., davalılarının ise eldeki davalı ... ve diğer davalıların mirasbırakanı olan ... olduğu, davanın hile hukuki sebebine dayalı olarak tapu iptali ve tescil isteğiyle açıldığı, Mahkemece, iddianın sübut bulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, kararın derecattan geçerek 26.12.1997 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.

Mahkemece, her ne kadar 1051, 549, 1076 ve 775 parsel sayılı taşınmazlar bakımından anılan davanın eldeki davada kesin hüküm teşkil ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekmekle, belirtilen davanın hukuki sebebi eldeki davanın hukuki sebebinden farklı olduğundan kesin hükmün varlığından söz edilemez.

Hal böyle olunca, 1051, 549, 1076 ve 775 parsel sayılı taşınmazlar yönünden işin esasının incelenmesi, kabul kapsamında yer alan taşınmazlarla aynı akitle davalılara temlik edilen 549 ve 1076 parsel sayılı taşınmazlar bakımından iradenin bölünmezliği ilkesinin de gözetilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

3. Davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Davacı vekili, 23.01.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile, 25.06.2016 tarihli bilirkişi raporu ve 03.04.2017 tarihli ek bilirkişi raporunda gösterilen taşınmazları (41 parça) dava konusu ettiğini belirtmiş, daha sonra sunduğu 19.04.2021 tarihli dilekçe ile, 1051, 549, 258, 273, 1074, 1076 ve 775 parsel sayılı taşınmazları dava konusu ettiğini diğer taşınmalar yönünden ise davayı atiye bıraktığını bildirmiş, davalılar vekili ise 02.11.2021 tarihli duruşmada, davacı tarafından sunulan dilekçeyi kabul etmediklerini, davanın genişletilmesi kapsamında olacak şekilde hazırlanan dilekçeye muvafakatlerinin bulunmadığını beyan etmiştir.

Atiye bırakmanın, geri alma niteliğinde olması karşısında, davanın geri alınması müessesesi, HMK'nın 123. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddede davalının açık rızası olmaksızın davacının davasını geri alamayacağı hüküm altına alınmıştır.

Somut olayda, davalılar tarafından davacının davasını geri almasına açıkça rıza gösterilmediği anlaşılmakla, işin esasının incelenmesi gerekirken bir kısım taşınmazlar yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi hatalıdır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle taraf vekillerinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile;

Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalılardan alınmasına,

03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalılar vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacıdan alınmasına,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

05.07.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.