"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/676 E., 2022/699 K.
HÜKÜM : Kabul
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı dahili davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... dava dilekçesinde; Çankırı ili, Korgun ilçesi, ... köyü çalışma alanı içerisinde bulunan 108 ada 2 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, taşınmazın, içerisinden geçen yol nedeniyle ikiye bölündüğünü ve bölünen yaklaşık 4 dönüm yüzölçümündeki taşınmazın 107 ada 89 parsel numarası ile Hazine adına tespit edildiğini ileri sürerek 4 dönüm yüzölçümündeki taşınmazın 107 ada 89 parsel sayılı taşınmazdan ifrazı ile kendisine ait 108 ada 2 parsel sayılı taşınmaza eklenerek adına tescilini talep etmiş, daha sonra duruşmada kardeşlerinin de müşterek olarak hak sahibi olduğunu beyan etmiş, davacının kardeşleri yargılama aşamasında davaya muvafakat etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, davaya konu taşınmazın ham toprak vasfında olduğunu, taşınmazların arasından yol geçmesi nedeniyle davaya konu taşınmazın davacıya ait taşınmaza eklenmesinin mümkün olmadığını, aradaki yolun da davacı adına tescil edilmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
2.Dahili davalı ... vekili cevap dilekçesinde; usul kurallarında dahili davalı kurumunun bulunmadığını, hasmın değiştirilmesinin mümkün olmadığını, yokluklarında toplanan delillere ve dinlenen tanık beyanlarına muvafakatleri olmadığını, savunma hakkının kısıtlandığını, yeniden keşif yapılarak delilerin toplanması gerektiğini, davacının haksız şekilde köye ait taşınmazı işgal ettiğini, Mahkemece bozma ilamında belirtilen eksikliklerin giderilmediğini ve tanıkların yüzleştirilmediğini, yerel bilirkişi beyanları arasında çelişkiler bulunduğunu, davacının tanıklar üzerinde baskı kurarak beyanları yönlendirdiğini ve halen köy azalarını da bu hususta tehdit ettiğini, ... ve ...'ın beyanlarından taşınmazın ikiye bölünmesi sonucu yolun üst kısmının Hazineye ait olduğu ve davacının zilyetlik iddia ettiği kısımda kullanımının olmadığının anlaşıldığını, hava fotoğrafı incelemesinde 1990 yılında kullanım görülmesi neticesinde esasen tanık beyanlarında belirtildiği gibi 50-60 yıllık bir kullanımın söz konusu olmadığını, davanın kötü niyetli olduğunu, köy yolunun köyün kuruluşundan bu yana aktif olarak kullanıldığını ve 80'li yıllarda asfalt hale getirildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1.Mahkemenin 20.11.2013 tarihli ve 2011/1166 Esas, 2013/1246 Karar sayılı kararıyla; davaya konu taşınmazın önce babası daha sonra davacı tarafından ekonomik amaca uygun olarak kullanıldığı, yerel bilirkişi beyanlarına göre taşınmazın 60-70 yıldır kullanıldığı ve miras yoluyla intikal ettiği, kuru tarım arazisi niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 107 ada 89 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişisi raporunda (A) harfi ile gösterilen 3.440,95 metrekarelik kısmının tapusunun iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmiştir.
2. Davalı Hazine vekilinin temyiz başvurusu üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 17.02.2015 tarih ve 2015/2248 Esas, 2015/1222 Karar sayılı ilamıyla; yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olmadığı, davacı tanıkları ... ve ...'ın davaya konu taşınmaz bölümünü davacının mirasbırakanı ... ve sonrasında erkek evlatlarının kullandığını söylemişlerse de aynı keşifte davacı tanığı ...'ın taşınmazın 35 yıldır kimsenin kullanımında olmadığı beyanında bulunduğu, yetersiz ve soyut tanık beyanları arasındaki çelişkinin giderilmediği, hazırlanan ziraatçi bilirkişi raporunun yetersiz olduğu ve 3 kişilik uzman ziraat mühendislerinden oluşan bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınması gerektiği, davaya konu taşınmazın hava fotoğraflarının incelenmediği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
3. Mahkemenin 21.12.2016 tarihli ve 2015/749 Esas, 2016/1621 Karar sayılı kararıyla; davaya konu taşınmazın fiilen ekilip biçildiği, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olmadığı, davacılar lehine zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davaya konu 107 ada 94 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişisi raporunda (A) harfi ile gösterilen 3.440,95 metrekarelik kısmın tapusunun iptali ile ... varisleri olan ..., ..., ... ve ... adına tesciline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 28.01.2021 tarih ve 2017/2568 Esas, 2021/391 Karar sayılı ilamıyla; yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olmadığı, bozma gereklerinin yerine getirilmediği, tanık beyanları arasındaki çelişkilerin giderilmediği, hava fotoğraflarının incelenmesine ilişkin raporda taşınmazın komşu parsellerle bütünlük arzettiği tespit edilmiş ise de taşınmazın geriye kalan bölümünün ham toprak vasfında olması nedeniyle alınan raporun kendi içerisinde çelişkili olduğu ve taşınmazın niteliğinin değerlendirilmesi hususunda yeterli bulunmadığı, Mahkemece yeniden keşif yapılarak yerel bilirkişi ve tanıklardan detaylı beyan alınması ve oluşan çelişkilerin giderilmesi, 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan taşınmazın niteliğini değerlendiren ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınması, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişiden hava fotoğraflarının stereoskopik incelenmesi ile taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıcı, şekli ve süresini belirtir rapor alınması ve toplanan tüm deliller değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği; kabule göre de davacı tarafından tereke adına dava açılıp diğer mirasçıların muvafakatleri sağlandığına göre davaya konu taşınmaz bölümünün ...'ın tüm mirasçıları adına tesciline karar verilmesi gerekirken mirasçılardan ...'a pay verilmeyip bu kişinin açıkta bırakılmasının isabetsiz olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ziraat bilirkişi kurulu raporuna göre taşınmazın 30 yıldır aralıksız tarım arazisi olarak kullanıldığı, harita mühendisi bilirkişi raporuna göre taşınmazın 1990 yılından günümüze kadar kullanıldığı, bu nedenle davalı tanıklarının beyanlarına itibar edilmediği, diğer mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına göre taşınmazın 30 yıldır tarım arazisi olduğu ve davacı lehine zilyetikle mülk edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 01.11.2021 tarihli bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 3.022,68 metrekarelik taşınmaz bölümünün teknik bilirkişi raporuna göre 270 ada 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 parsel ve 271 ada 2 parsel sayılı taşınmazlara tekabül eden kısımlarının tapu kayıtlarının iptali ile ... mirasçıları olan ..., ..., ... ve ... adına tesciline, geriye kalan 654,50 metrekarelik kısmın yolda kaldığına ve yol olarak bırakılmasına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde dahili davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Dahili davalı ... vekili temyiz dilekçesinde; bildirdikleri deliller toplanmadan karar verildiğini, savunma hakkının kısıtlandığını, davalının hazır bulunmadığı keşfin yok hükmünde olduğunu, keşif yapılmaksızın tanıkların duruşmada dinlenilmesinin isabetsiz olduğunu, bozma ilamında belirtilen eksikliklerin giderilmediğini ve tanıkların beyanları arasındaki çelişkilerin yüzleştirme yapılarak giderilmediğini, dosyadaki delillerin bu haliyle hüküm kurmaya elverişli olmadığını, hava fotoğrafları üzerinde yapılan incelemede taşınmazın sınırları ve niteliği ile üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıcı ve şeklinin belirtilmediğini, dava dilekçesinde talep edilen taşınmazın sınırları ve yüzölçümünün açıkça belirtilmediğini, yapılan keşif sırasında dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların taşınmazın sınırlarını göstermediklerini ve soyut beyanlarda bulunduklarını, davacının zilyet olmadığı taşınmaz hakkında buranın yerleşim yerine açılması nedeniyle kötü niyetli olarak dava açtığını, taşınmazlar arasında bulunan yolun köyün kuruluşundan bu yana aktif olarak kullanıldığını belirterek hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastrodan önceki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17 nci maddeleri, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190 ıncı maddesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddesi.
3. Değerlendirme
1.Dosyanın incelenmesinden; 108 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ve babaları ...'den intikal nedeniyle davacı ve elbirliği halinde 4 kardeşi adına tespit edildiği; davaya konu 107 ada 89 parsel sayılı taşınmazın geldisi olan 107 ada 21 parsel sayılı 581.530,01 m2 yüzölçümündeki taşınmazın ham toprak vasfıyla Hazine adına tespit edildiği, kadastro tespitinin 03.09.2008 tarihinde kesinleştiği, 02.06.2010 tarihli ifraz işlemiyle 107 ada 79 ila 83 parsel sayılı taşınmazların oluştuğu, 83 parsel sayılı taşınmazın ifrazından oluşan 84 ve 85 parsel sayılı taşınmazlardan 85 parsel sayılı taşınmazın 22.11.2010 tarihinde yeniden ifrazı ile 107 ada 86 ila 89 parsel sayılı taşınmazların oluştuğu, 107 ada 89 parsel sayılı 573.635,22 m2 yüzölçümlü taşınmazın ham toprak vasfı ile Hazine adına kayıtlıyken yargılama sırasında 27.11.2012 tarihli ifraz işlemi ile 90 ila 94 parsellere dönüştüğü, 94 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına kayıtlı kalıp diğer taşınmazların 3. kişilere satıldığı, 107 ada 94 parsel sayılı taşınmazın 01.08.2016 tarihli ifraz işlemi ile 97, 98, 99 parsellere dönüştüğü, davaya konu alanın 97 parsel içerisinde kaldığı, 97 parselin de ifraz işlemi ile 268 ila 270 adadaki muhtelif parsellere dönüştüğü, davaya konu alanın 270 ada 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 parsel ve 271 ada 2 parsel sınırları içerisinde kaldığı bu taşınmazların dahili davalılar ... ve ... adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.
2. Mahkemece zilyetlikle iktisap koşullarının davacı ve kardeşleri lehine gerçekleştiği gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmak için yeterli bulunmamaktadır. Mahkemece 2013 yılında yapılan keşifte, davacı ve kardeşlerinin taşınmazı 30 yıldır kullandığı yönünde beyanda bulunan tanıklar bulunmakla birlikte davacı tanığı ... taşınmazın 108 ada 2 parselin devamı niteliğinde olup davacı ve kardeşleri tarafından kullanılmakla birlikte 35 yıldır ekilmediğini, ilk defa keşif tarihinde nadas yapıldığını, bunu kadastro sırasında da yetkililere bildirdiğini beyan etmiş; davacı da taşınmazlar arasındaki yolun 35 yıl önce yapıldığını bildirmiş, yerel bilirkişi ... davaya konu taşınmazın ekildiğini ilk defa gördüğünü söylemiştir. Keşifte taşınmazın 30 yıldır kullanıldığı yönünde beyanda bulunan davacı tanığı ..., daha sonra 2016 yılında yapılan keşifte yolun üst kısmında bulunan davaya konu taşınmazın önceden katırlarla ekildiğini, daha sonra buraya traktör giremediğinden ara sıra ekip ara sıra boş bırakıldığını beyan etmiştir. Nihayet bozma ilamı sonrasında 2021 yılında yapılan keşifte bir kısım yerel bilirkişiler taşınmazın davacının babasından bu yana 50 yıldır ekildiğini bildirmiş ise de yerel bilirkişi Yavuz Anbar 45 sene önce geçen yol nedeniyle taşınmazın ikiye bölündüğünü ve yolun üst kısmındaki davaya konu taşınmazın ekilmeye müsait olmayan boz durumda olduğunu, buradan hayvanların geçtiğini, Hazine'ye ait olduğunu düşündüklerini, tanık ... ise yolun üst tarafındaki davaya konu kısmın Hazine'ye ait olduğunu, bu kısımda hayvanların otlatıldığını, ancak bir kısmının davacıya kaldığını ve babasından beri davacı tarafından kullanıldığını, duruşmada dinlenen davalı tanıkları ise davaya konu taşınmazın hiçbir zaman kullanılmadığını, saban girmemiş taşlık ve çalılık olduğunu beyan etmiştir. Tanıklar ve yerel bilirkişilerin beyanları arasında meydana gelen bu çelişkiler giderilmeksizin hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi davacı tanığı olarak gösterilen ...'ın yerel bilirkişi sıfatıyla dinlenilmesi, yine davaya daha sonra dahil edilen ... tarafından gösterilen tanıkların mahallinde yapılan keşifte değil usul ekonomisi gerekçesiyle duruşmada dinlenmesi de isabetli değildir. Öte yandan; davanın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayandığı göz önünde bulundurularak 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesinde öngörülen miktar kısıtlamalarının denetlenmesi amacıyla davacı tarafından senetsizden edinilen taşınmaz miktarı araştırılmış ise de ilgili müzekkere cevabında davacı adına kayıtlı tüm taşınmazların kayıtlarının gönderilip, bu taşınmazların edinme sebepleri ile sulu ve kuru olup olmadıklarının denetlenememesi, ayrıca davacının eklemeli zilyetliğine dayadığı mirasbırakanı ile diğer kardeşleri adına senetsiz araştırması yapılmaması da doğru değildir.
3. Hal böyle olunca; Mahkemece öncelikle davacı, kardeşleri ve mirasbırakan ... tarafından senetsizden edinilen kuru ve sulu taşınmaz miktarları ilgili tapu ve kadastro müdürlükleri ile adliye yazı işleri müdürlüğünden sorulmalı, daha sonra bilirkişi heyetleri ve daha önce dinlenmiş olanlarla birlikte resen seçilecek yerel bilirkişiler ve usulüne uygun olarak gösterilmiş taraf tanıkları ile yeniden keşif yapılarak davaya konu taşınmazın ilk olarak kim tarafından ne şekilde kullanıldığı, niteliğinin ne olduğu, imar-ihya edilip edilmediği, edilmişse imar-ihyanın hangi tarihte tamamlandığı, zilyetliğin kimden kime ne şekilde aktarıldığı hususlarında maddi olaylara ve görgüye dayalı beyanları alınmalı, birbirlerinin beyanları veya önceki keşiflerdeki kendi beyanları arasında meydana gelen çelişkiler giderilmeli, yerel bilirkişi ve tanık beyanları bilimsel verilere dayalı ve denetime açık bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, tarafların gösterdiği diğer tüm deliller de toplanarak sonucuna göre bir karar verilmelidir.
4. Kabule göre de; davacı tarafından tereke adına dava açılıp diğer mirasçıların muvafakatleri sağlandığına göre temyize konu taşınmaz bölümünün davacının mirasbırakanı ...’ın tüm mirasçıları adına tesciline karar verilmesi gerekirken, önceki tarihli bozma ilamında açıkça belirtilmesine ve bozma ilamına uyulmasına rağmen, mirasçılardan Recep Sazak’a pay verilmemiş olması da doğru olmamıştır.
Yukarıda değinilen hususlar göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Dahili davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
21.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.