"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
.....
DAVA TÜRÜ :TAPU İPTALİ VE TESCİL - BEDEL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil-bedel istekli dava sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince verilen 20/10/2021 tarih 2021/442 Esas 2021/1530 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davacılardan ... vekili ile davalılardan ..., ... ve ... vekilleri tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 01/06/2022 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat .......... ile diğer temyiz eden davacı ... .......... vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı ... vekili ve diğerleri gelmedi. Yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, davacılardan ...’un diğer davacı ...'e taşınmaz satışı için vekalet verdiğini ve buna istinaden davalılardan ...'nun bilgisi ve kontrolünde olmak üzere ...'a ait olan 2912 parselde kayıtlı kargir ev ve arsa vasıflı taşınmazın ... tarafından davalı ... ...'a devir işleminin yapıldığını, bu taşınmazın 2-3 ay sonra geri davacıya iade edileceği söylenmesine rağmen iade edilmediğini, davalılardan ...'nun davacıları kandırarak, içinde bulundukları aciz durumdan faydalanıp ...'i, ...'dan vekalet almaya ikna ettiğini, hatta güvenlerini sağlamak amacıyla kendisinin vekaleten satmış olduğu bazı taşınmazları -davacılara geri devrettiğini, ancak bu devir işlemlerini yaparken “her ikimize de vergi borcu çıkar, onun için siz bana başka taşınmazları devredin, ben de size bu taşınmazları geri vereyim” diyerek taşınmazları ...'in vekaleten satışı gerçekleştirmesi sonucu kendi arkadaşı olan kişilere devrettirdiğini, ... ile işbirliği içinde olan kişilerin ..., ... ve ... olduğunu, bu kişilerin taşınmazları devrettirip daha sonra ise davacıların haberi olmadan taşınmazların 3. kişilere devredildiğini, bedellerinin davacılara ödenmediğini, davacı ...'in iyi niyetli olup diğer davacı ve kendi aleyhine hiçbir işlem yapmadığını, davalı ...'nun dolandırıcılık suçundan çeşitli mahkemelerde yargılandığını, ...'nun iyi niyetli kişilerden vekaletname alarak ve kötüniyetli olarak yine iş birlikçi olduğu kişilere taşınmazları devrederek bu durumu kendine iş edindiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile davacı ... adına tesciline, olmadığı takdirde bedelin tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı ..., dava konusu taşınmazı tapu kaydına güvenerek, iyiniyetli olarak iktisap ettiğini, taşınmazı devreden ... ...'ı, diğer davacıları ve davalıları tanımadığını, 100.000,00-TL parası olduğu ve bu parayı taşınmaz alarak değerlendirmek istediğini,bu düşüncesini arkadaşı dava dışı ... ile paylaştığını, ...’nın ise davalı ...'ın ağabeyi ... ...'ı tanıdığını, ... ve ...’in de dava kosunu taşınmazı satmak istediklerini ...'ya söylediklerini, İsmail'in de bu hususu kendisine ilettiğini, ... ile aralarında 168.000,00-TL ye anlaştıklarını, 100.000-TL nin Garanti Bankası Silivri Şubesi hesabında bulunan vadenin bozularak tapu devir günü elden ...'a ödendiğini, 68.000,00-TL'lik kısım için ise kredi kullanıldığını ve ...'ın banka hesabına gönderdiğini, davalı ..., kendisinin Silivri'de tanınan esnaflardan olduğunu, ...'in bizzat dükkanına gelerek Ortaköy Mah Köyiçi Mevkiindeki yeri satmak istediğini söylediğini, fiyat olarak anlaştıklarını, daha önce de kendisinden yer aldığını, karşılığında takas ve nakit olarak anlaştıklarını bu anlaşmayı bizzat ... ile yaptığını, açılan davada ...'nun aracı olduğunun söylenmesinin yalan olduğunu, ... ile daha farklı yerlerin alım satımında görüştüklerini, ancak bu yer için İlker ile görüştüğünü, ...'in kötü niyetli biri olarak birçok insana tapu sattığı daha sonra paramı almadım diye iftiralar atarak haklarında dava açtıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlar, davalı ... beyan dilekçesinde özetle; dava konusu ilişkiler hakkında bilgisinin ve alakasının olmadığını belirtmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Silivri 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26/11/2020 tarihli ve 2015/247 E., 2020/280 K. sayılı kararıyla; davacılardan ...’in davasının aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, diğer davacının inançlı işlem, hile ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenlerine dayalı davasının ise kanıtlamadığı gerekçesi ile esastan reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili, yerel mahkemedeki beyanlarını tekrarla, verilen kararın soyut ifadelere dayandırıldığını, eksik inceleme ve değerlendirme ile hüküm kurulduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 20/10/2021 tarihli ve 2021/442 E., 2021/1530 K. sayılı kararıyla; davacıların iradesinin fesada uğratıldığı, hile ile yapılan devrin geçersiz olduğu ancak taşınmazın sonradan iyi niyetli 3. Kişiye devredilmiş olması nedeniyle tapu iptal ve tescile karar verilemeyeceği, davalılar ..., ... ve ...'ın taşınmaz bedelinin tazmininden sorumlu tutulması gerektiği, diğer davalı ... yönünden davanın reddi gerektiği, davacı ...'in taşınmazın maliki olmadığı, vekil sıfatı ile taşınmazı devrettiği, taşınmaza ilişkin hak sahibinin ... olduğu anlaşıldığından davacı ... yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddinin yerinde olduğu gerekçeleri ile davacı ... vekilinin isitnaf başvurusunun kabulü ile yerel mahkemece verilen kararın kaldırılmasına, davacı ...’in davasının aktif husumet yokluğundan reddine, davacı ...’un davasının davalı ... yönünden esastan reddi ile diğer davalılar yönünden kabulüne ve 160.000 TL bedelin diğer davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... vekili ve davalılardan ..., ... ve ... vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Davacı ... vekili, Bölge Adliye Mahkemesince son malik davalı ...'ın taşınmazın bedelini ödediği ve banka kredisi kullandığı gerekçe gösterilerek iyi niyetli kabul edilmesinin ve tapu/iptal ve tescil taleplerinin reddedilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davalı ...'ın ekonomik durumunun kendisi tarafından ileri sürülen bu iddiaları destekler nitelikte olmadığını, davalının ekonomik sosyal durumu hususunda yeterli araştırma yapılmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
2.2. Davalı ... vekili, davacı taraf, davalı ...'nun yönlendirmesi ile diğer davalı ...'ya taşınmazın devredildiğini ve daha sonrasında da bu davalıların iş birliği içerisinde taşınmazın 3. Kişilere satıldığını iddia etmiş ise de davalı ...'nun gerek satış senetlerinde gerekse de ... tarafından ...'e verilen vekaletnamede gerek taraf gerekse de tanık olarak ismi ve imzasının bulunmadığını, davalı ...'nun söz konusu devir işlemlerinde aracılık yaptığına ilişkin dosya kapsamında tarafların düzenlemiş olduğu sözleşme, belge veya bu benzerde bir kaydın da olmadığını, bu durumun istinaf ve ilk derece mahkemelerinin gerekçeli kararları ile de sabit olduğunu, davacının tahkikat aşamasına kadar bu konuda ne bir belge ne de bir delil ileri sürmediğini, ancak tahkikat aşamasında verdiği beyan dilekçesinde , daha önce tarafları farklı olan bir davayı ve buradaki vekaletnameleri delil olarak ileri sürdüğünü belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
2.3. Davalı ... vekili, davacının vekile yönelik açmış olduğu bir dava bulunmadığından vekaletnamenin kötüye kullanıldığından söz edilemeyeceğini, ... isimli şahsın satış işleminin hiçbir aşamasında yer almadığını, inançlı işlem iddiasının da ispatlanamadığını, davacıların kötü niyetli olarak eldeki davayı açtıklarını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
2.4. Davalı ... vekili, dosya içeriğinde müvekkili aleyhine bir delil bulunmadığını, davalı ...’in iyiniyetli alıcı konumunda olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hile, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve inançlı işlem hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere, Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
3.2.2. Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.2.3. inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar.
Bilindiği üzere; uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadi Birleştirme Kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir.
İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı (V/3.2). paragraftaki yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacı ... vekili ile davalılar ..., ... ve ... vekillerinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen gelen temyiz eden davacı ... ve davalılardan ... vekilleri için 3.815.00’er TL duruşma vekâlet ücretinin karşılıklı olarak alınıp verilmesine, aşağıda yazılı 2.651,70 TL fazla alınan peşin harcın talep halinde davacı ...’a iadesine, aşağıda yazılı 8.197,20’şer TL bakiye onama harcının davalılar ..., ... ve ...’dan ayrı ayrı alınmasına, 01/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.