"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, süresi içerisinde davacı vekili ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... vekili dava dilekçesinde özetle; hudutları dava dilekçesinde belirtilen ve özel mülkiyete konu olabilecek yerlerden olan tahmini 4 dönüm miktarındaki taşınmazın müvekkili tarafından imar-ihya edilerek tarım arazisi haline getirildiğini ve taşınmazın 30 yılı aşkın süredir müvekkilinin malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazın müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın evveliyatı itibariyle Aksaz Deresinin taşkın sahası içerisinde bulunduğunu, kadastro tespiti sırasında taşınmazın tescil harici bırakılma sebebinin de bu olduğunu, taşınmaz özel mülkiyete konu olabilecek yerlerden olmadığından, zilyetlikle iktisap edilemeyeceğini ileri sürerek, Mahkemece yapılacak yargılama sonunda davanın reddine karar verilerek, taşınmazın TMK’nın 713/6. maddesi uyarınca Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı DSİ Genel Müdürlüğü vekili, 08.03.2007 tarihli duruşmada, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
3. Davalı Tekmen Belediye Başkanlığı tarafından davaya cevap verilmemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Bozyazı Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.06.2008 tarihli ve 2007/3 Esas, 2008/129 Karar sayılı kararıyla; mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi, tespit bilirkişisi ve davacı tanıklarının beyanları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu taşınmaz bölümlerinin, hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (A) ve (B) harfleri ile gösterilen taşınmaz bölümleri olduğu, nizalı taşınmaz bölümlerinin evvelinde taşlık, çalılık veya hali bir durumda olmadığı, bu nedenle davacı tarafından imar-ihya edilmek suretiyle tarım arazisi haline getirilmesine de gerek kalmadığı, davacının nizalı taşınmaz bölümlerini 25-30 yıldır malik sıfatıyla zilyet ettiği ve bu taşınmazlarda davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu gerekçesiyle;
Davanın kabulüne, teknik bilirkişilerin 20.09.2007 tarihli raporlarına ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 4.156,77 metrekare ve (B) harfi ile gösterilen 1.631,04 metrekarelik taşınmaz bölümlerinin ayrı ayrı son parsel numarası verilmek suretiyle davacı adına kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Bozma Kararı
Karar, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 22.10.2009 tarihli ve 2009/3864 Esas, 2009/5091 Karar sayılı kararıyla; “davanın, TMK’nın 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddeleri uyarınca tescil isteğine ilişkin olduğu, Kadastro Müdürlüğünün karşılık yazısına göre, dava konusu taşınmazın 1972 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında "Aksaz çayı yatağı" olarak tespit dışı bırakıldığı, dava konusu taşınmazların arpa, buğday ekilmek suretiyle dava tarihinden geriye doğru 30 yılı aşkın süredir davacının tasarrufunda bulunduğunun, aradan geçen toprak yolla ikiye ayrıldığının yerel bilirkişi ve tanıklar, tarım arazisi niteliğinde olduğunun ziraatçı bilirkişi, aktif dere yatağı dışında bulunduğunun jeolog bilirkişi tarafından bildirilmesi üzerine davanın kabulüne karar verilmiş ise de, Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli bulunmadığı, bir taşınmazın kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilmesi için zilyetlik koşullarının yanı sıra taşınmazın da kazanıma elverişli yerlerden olması gerektiği, teknik bilirkişiler tarafından hazırlanan 20.09.2007 tarihli krokiye göre, davalı taşınmazların doğusunda Aksaz çayının yer aldığı, dere yataklarının Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu, aktif dere yatakları ile derenin etkisinde kalan yerlerin kazanılması mümkün bulunmadığı, dava konusu taşınmaz bölümlerinin dere yatağı veya derenin etki alanındaki yerlerden olup olmadığı hususlarında yapılan incelemenin yeterli olmadığı, DSİ’nin karşılık yazısına göre, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde ıslah çalışması yapılmadığı ancak yatırım programında olup proje çalışmalarının devam ettiği bildirildiği halde; teknik bilirkişi raporlarında ıslah çalışması yapıldığının belirtildiği, bu durumda dava konusu taşınmazların bulunduğu yerde ıslah çalışması yapılıp yapılmadığı hususunda tereddüt hasıl olduğu, öncelikle teknik bilirkişilerin krokisi de eklenerek dava konusu taşınmazların bulunduğu yerde ıslah çalışmalarının yapılıp yapılmadığının DSİ Şube Müdürlüğünden tekrar ve ayrıntılı olarak sorulması, dava konusu taşınmaz bölümlerinin bulunduğu yere ait dava tarihinden geriye doğru en az 20 yıl ve daha önceki yıllara ait hava fotoğrafları ve topografik haritaların getirtilerek dosya arasına konulması, taşınmazın niteliğinin, imar-ihya ve zilyetliğin başlama ve sürecinin belirlenmesi bakımından yerel, teknik, ziraatçı, jeolog bilirkişiler ve tanıklar ile birlikte keşif yapılması, hava fotoğrafları ve topografik haritaların yöntemine uygun şekilde uygulanması, bu uygulamalara göre taşınmazın niteliğinin ve zilyetlik süresinin kesin olarak belirlenmesi, bundan ayrı, teknik bilirkişi rapor ve krokisinde dava konusu taşınmazlardan (A) harfi ile gösterilen taşınmazın batısında yer alan, dava dışı 446 parselin devamındaki bir kısım taşınmaz bölümünün Anamur Asliye Hukuk Mahkemesinin 1985/178 Esas, 585 Karar sayılı kararı ile tescil dışı bırakıldığı anlaşıldığından, Mahkemece söz konusu dosyanın getirtilerek yapılacak keşifte uygulanması ve uyuşmazlığın çözümünde nazara alınması, bundan sonra tüm dosya kapsamı değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması” gereğine değinilmek suretiyle bozulmuştur.
3. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Bozyazı Asliye Hukuk Mahkemesince bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin 27.03.2012 tarihli ve 2011/169 Esas, 2012/110 Karar sayılı kararıyla; tüm dosya kapsamına göre, dava konusu taşınmazın 1972 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında Aksaz Çayı olarak tescil harici bırakıldığı, her ne kadar mahallinde yapılan keşif sonrası jeolog bilirkişiden alınan raporda, dava konusu taşınmazın ıslah çalışması tamamlanan 1. kısımda kaldığı, bu nedenle taşkına maruz olmayan alanlardan olduğu belirtilmişse de, hem taşınmazlara ait 1986 yılı hava fotoğraflarında, hem de 2000 yılı uydu görüntülerinde, dava konusu taşınmazların dere yatağının içinde bulunduğu, taşınmazın doğu yönünde de batı yönünde de dere yatağının var olduğu, bu itibarla dava konusu taşınmazların dere yatağının ortasında kalan bir adacık şeklinde olduğunun anlaşıldığı, dosya arasında bulunan DSİ'nin yazı cevabında da dava konusu taşınmazların taşkına maruz alanlardan olduğunun bildirildiği, dava konusu taşınmazların derenin etkisinden kurtulduğu ve özel mülkiyete konu olabileceği kabul edilse dahi, taşınmazların imar planı kapsamında kalan kısmı yönünden imar planı içine alındığı 1994 yılına kadar, imar planı içinde kalmayan bölümü yönünden ise davanın açıldığı 2007 yılına kadar taşınmazlarda 20 yıllık zilyetlik süresinin dolmadığı, kaldı ki derenin ıslahı için yapılan çalışmanın 1. kısım inşaatının yargılama devam ederken tamamlandığı, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar vermek gerektiği gerekçesiyle;
Davacının davasının reddine, taşınmazın niteliği nazara alınarak davalı Hazinenin tescil talebinin reddine, fen bilirkişisi Halim Hanedan tarafından hazırlanan 01.03.2012 tarihli krokide (A) harfi ile gösterilen 4.156,458 metrekare ve (B) harfi ile gösterilen 1.630,790 metrekarelik taşınmaz bölümlerinin taşkın sahasında kalması nedeni ile tescil harici bırakılmasına karar verilmiştir.
4. Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacı vekili ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
5.1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmaz bölümlerinin dere yatağında ve imar planı kapsamında kalmadığını, dava konusu taşınmaz bölümlerinde müvekkili lehine zilyetlikle iktisap koşulları oluştuğu halde, Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verildiğini, mahallinde yapılan keşiflerde dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından da müvekkilinin taşınmazlardaki zilyetliğinin doğrulandığını, Aksaz Deresinin ıslah edildiğini, derenin hiçbir zaman yatak da değiştirmediğini, taşınmazın özel mülkiyete konu yerlerden olduğunu, taşınmazların uzun yıllar önce imar-ihya edilerek tarım arazisi haline getirildiğini ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
5.2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmak için yeterli olmadığını ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili 21.06.2012 havale tarihli dilekçeyle, Defterdarlık Muhakemat Müdürlüğünün 04.06.2012 tarih, B.07.0.DEF.0.33.00.01/3256 sayılı yazıları ile temyizden vazgeçme taleplerinin uygun görüldüğünü belirterek, temyiz dilekçelerinin işlemden kaldırılmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
1972 yılında Mersin ili, .... ilçesi, .....köyünde yapılan kadastro çalışmaları sırasında, dava konusu taşınmaz bölümleri dere yatağında olduğundan bahisle tescil harici bırakılmıştır.
Dava; Türk Medeni Kanunu’nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. ve 17. maddelerine dayalı olarak açılan tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi; “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.”
6.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/1. maddesi; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
6.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi; “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir.
İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz.” hükümlerini içermektedir.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede; hükmü temyiz eden davalı Hazine vekilinin, 21.06.2012 havale tarihli dilekçeyle temyiz talebinden vazgeçtiği anlaşılmakla, davalı Hazinenin temyiz inceleme isteminin vazgeçme sebebiyle reddine karar vermek gerekmiştir.
6.3.2. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; dosya içeriğine, Mahkemece hükmüne uyulan bozma kararında açıklandığı gibi işlem yapılıp sonucuna göre hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinin yerinde bulunmasına göre, Mahkemece yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır.
V. SONUÇ
1. Davalı Hazine vekilinin temyiz inceleme isteminin vazgeçme sebebiyle REDDİNE,
2. Az yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, davacıdan temyiz karar harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.