"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : KONYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : DİNAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptal tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince, 168 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, 100 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise esastan reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 20/12/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacı ... vekili Avukat ... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, maliki olduğu 168 parsel sayılı taşınmazını satış suretiyle davalıya devretmek isterken hata ile 100 parsel sayılı taşınmazını devrettiğini, temlik tarihinden itibaren 168 parsel sayılı taşınmazın davalı tarafça, 100 parsel sayılı taşınmazın ise kendisi tarafından kullanıldığını, hatalı işlemi 2019 yılı Kasım ayında taşınmaza haşhaş ekmek için başvuru yaptığında farkettiğini ileri sürerek, davalı adına kayıtlı 100 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline, kendi adına kayıtlı 168 parsel sayılı taşınmazın ise davalı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını,168 parsel sayılı taşınmazın satış işleminin yapıldığı 26.07.1996 tarihinde davacı adına kayıtlı olmadığını, hata şartlarının oluşmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davacının maliki olduğu 168 parsel sayılı taşınmazın ½ payını dava dışı ....’dan 16.12.1999 tarihinde satın aldığı, davalının anılan işlemin tarafı olmadığı gerekçesiyle 168 parsel sayılı taşınmaz yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, temlik tarihinde 168 parsel sayılı taşınmazın henüz davacı adına kayıtlı olmadığından bu parseli devretmek istemesinin de mümkün olmadığı gerekçesiyle 100 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın esastan reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın maddi olaylara ve hukuka aykırı olduğunu, kadastro çalışmaları sırasında 100 parsel sayılı taşınmazın tamamının, 168 parsel sayılı taşınmazın ise ½ payının davacının annesi adına tescil edildiğini, davacının annesinin davacıya 168 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payını devretmek isterken hata ile 100 parsel sayılı taşınmazı devrettiğini, davacının annesi tarafından kendisine 168 parseldeki ½ payın devredildiğini zannederek uzun süre kullandığını, daha sonra bu payın davalıya devri hususunda anlaştıklarını, ancak 100 parselin davalıya devrinin yapıldığını, temlik işleminden bu yana davalının 168 parsel sayılı taşınmazı kullandığını, davacının tüm bu zincirleme yanlışlıkları teşvik desteği için başvurduğunda öğrendiğini, Mahkemece eksik inceleme ile hüküm tesis edildiğini, tanık beyanlarının dikkate alınmadığını, bilirkişi raporuna yapılan itirazın gerekçesiz olarak reddedildiğini, dava konusu taşınmazların evveliyat kayıtlarının celbedilmediğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 06/06/2022 tarihli ve 2022/1051 Esas - 2022/1142 Karar sayılı kararıyla; dava konusu satış sözleşmesinin 26/07/1996 tarihinde yapıldığı, davacının 168 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payını Kamil Taşpınar'dan 16/12/1999 tarihinde satın aldığı ve bu tarihte 168 parselin davalıya devredilmediğini öğrendiği, eldeki davanın 16/12/1999 tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 31. maddesi uyarınca dava tarihi itibari ile hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile kararın 6100 sayılı HMK'nın 353-(1)-b/2 maddesi uyarınca kaldırılarak, hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki itirazlarına ek olarak, Bölge Adliye Mahkemesi kararının yasaya ve hukuka aykırı olduğunu, davacının 16.12.1999 tarihinde annesinden 100 parsel sayılı taşınmazı devraldığını zannettiğini, kendi adına kayıtlı olan taşınmazın ise 168 parsel sayılı taşınmaz olduğunu düşündüğünü, bu nedenle bu tarihten itibaren 1 yıllık hak düşürücü sürenin işlemeyeceğini, davalının da fiilen 168 parseli kullandığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
3.Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; hata hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere, sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) tıpkı 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) gibi esaslı hatanın (yanılmanın) tanımı yapılmamış, 31. ve 32. maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın (yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf, yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.
Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki hatanın ileri sürülmesi TBK'nın 35. (BK'nın 25.) ve TMK'nın 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın.
Hemen belirtmek gerekir ki, sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne var ki, TBK'nın 35. (BK'nın 26.) maddesinde öngörüldüğü gibi hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesi gerekir.
Öte yandan, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hatanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Ayrıca hatanın varlığı her türlü delille ispat edilebilir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre Bölge Adliye Mahkemesince (IV/3.) no.lu paragrafta yer verilen gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, temyiz edilen davalı vekili duruşmaya katılmadığından lehine duruşma vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, onama harcı peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 20/12/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.