Logo

1. Hukuk Dairesi2022/6016 E. 2023/7146 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sonucu mera olarak tescil edilen taşınmazın davacı tarafından zilyetlikle iktisap edilip edilmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmaz üzerinde havuz ve tek bir ceviz ağacı bulunması, ekonomik amaca uygun zilyetliğin olmadığının göstergesi olduğundan, davacının zilyetlikle iktisap şartlarını taşımadığı gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/168 E., 2022/151 K.

HÜKÜM : Kabul

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, adına kayıtlı 105 ada 84 parsel sayılı taşınmazın kuzeyinde bulunan 1.413,00 metrekarelik alanın kadastro çalışmaları sırasında dava konusu 105 ada 128 sayılı mera parseli içerisinde tespit edildiğini, dava konusu yerin mera ile ilgisinin bulunmadığını, taşınmaza 1976 yılında gölet yaptığını, ceviz ağacı diktiğini ve 84 parsel sayılı taşınmazla bütün olarak kullandığını, dava konusu yerle birlikte 84 parseli ...’dan 1965 yılında satın aldığını, o tarihten itibaren de kullandığını, eklemeli olarak 60 yıldır zilyet olduğunu, satış işleminden sonra Gürün Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.11.1989 tarihli, 1985/457 Esas,1989/227 Karar sayılı kararı ile 2.000,00 metrekarelik yerin adına tesciline karar verildiğini ve adına 09.01.1991 tarih, 2 sıra nolu tapu kaydının oluştuğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazın nizalı bölümünün tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, davacının yargılama sırasında ölümü ile mirasçıları davaya dahil edilmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine, taşınmazın mera olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Gürün Asliye Hukuk Mahkemesi 13.01.2016 tarihli, 2014/174 Esas, 2016/10 Karar sayılı kararıyla; dosya kapsamına göre, dava konusu taşınmazın nizalı bölümlerinin mera vasfında olmayıp, özel mülkiyete konu yerlerden olduğu ve nizalı taşınmaz bölümlerinde davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu 105 ada 128 parsel sayılı taşınmazın 27.08.2015 havale tarihli teknik bilirkişi raporuna ekli krokide (A) ve (B) harfleri ile gösterilen toplam 233,12 metrekarelik bölümünün tapu kaydının iptali ile davacı ... adına kayıtlı 105 ada 84 parsel sayılı taşınmaza eklenmek sureti ile adına kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 17.06.2019 tarihli, 2016/9525 Esas, 2019/4430 Karar sayılı kararıyla; Mahkemece, dava konusu taşınmaz üzerinde davacı taraf lehine zilyetlikle iktisap koşullarının gerçekleştiği gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiş ise de, yapılan araştırma, inceleme ve uygulamanın hüküm kurmaya yeterli bulunmadığı, taşınmazın niteliği ile ilgili olarak yöntemince mera araştırması yapılmadığı gibi, taşınmazın niteliğini ve kullanım süresini en iyi belirleme yöntemi olan hava fotoğraflarından da yararlanılmadığı, teknik bilirkişi raporuna ekli krokide (A) ve (B) harfleri ile gösterilen nizalı taşınmaz bölümlerinde davacı tarafından sürdürüldüğü iddia edilen zilyetliğin başlangıcı ve süresi konusunda ziraat mühendisi bilirkişinin yetersiz raporuna itibar edilerek hüküm kurulduğu belirtilerek belirtilerek, Mahkemece açıklanan hususlarda araştırma ve inceleme yapılması, araştırma sonucunda dava konusu taşınmazın öncesinin mera olmadığının anlaşılması halinde taşınmaz üzerine sadece havuz yapılmasının 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17 nci maddeleri gereği iktisap koşullarını sağlamayacağı gibi taşınmazın öncesinin mera olduğunun anlaşılması halinde de meralar üzerinde sürdürülen zilyetliğin hukukça bir değer taşımayacağının düşünülmesi ve bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gereğine değinilmek suretiyle bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Temyize Konu Karar

Gürün Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.06.2022 tarihli, 2019/168 Esas, 2022/151 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın nizalı bölümlerinin mera vasfında olmayıp, özel mülkiyete konu yerlerden olduğu, bu bölümlerin davacı adına kayıtlı dava dışı 105 ada 84 parsel sayılı taşınmaz ile zeminde bütünlük gösterdiği ve nizalı taşınmaz bölümlerinde davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu 105 ada 128 parsel sayılı taşınmazın 07.06.2021 tarihli teknik bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 72,71 metrekare ve (B) harfi ile gösterilen 160,41 metrekare yüzölçümündeki bölümlerinin tapu kaydının iptali ile bu bölümlerin bahçe vasfıyla Gürün Sulh Hukuk Mahkemesinin 19.09.2016 tarihli, 2016/247 Esas, 2016/247 Karar sayılı veraset uyarınca yargılama sırasında vefat eden davacı ... mirasçıları adına miras payları oranında tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde; tüm mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarının aynı olduğunu, taşınmazın etrafında mera olduğunu, hava fotoğraflarından taşınmazın terk edilip, sonra tekrar kullanılmaya başlandığını, ekili veya dikili ürün bulunmadığı, sadece bir adet ceviz olduğunu, kadim meranın özel mülkiyete konu olmayacağını, keşfe uzman fotoğrafçı bilirkişi götürülmediğini, eksik araştırma ile karar verildiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1 inci maddesi, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve ve 16 ncı maddeleri

3. Değerlendirme

1. Kadastro sonucunda Sivas İli, Gürün İlçesi, Karahisar köyü çalışma alanında bulunan dava konusu 105 ada 128 parsel sayılı 1.613.310,05 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, köy halkı tarafından kadimden beri mera olarak kullanıldığı gerekçesiyle mera vasfı ile sınırlandırılarak özel siciline yazılmıştır.

2. Mahkemece, dava konusu taşınmazın nizalı bölümlerinin özel mülkiyete konu olabilecek yerlerden olduğu ve taşınmazlarda davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu kabul edilmek suretiyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Davacı tarafından dava konusu edilen yerlerin, dava konusu taşınmazın hükme esas alınan teknik bilirkişi raporlarında (A) harfi ile gösterilen 72,71 metrekare ve (B) harfi ile gösterilen 160,41 metrekare yüzölçümündeki bölümleri olduğu anlaşılmıştır.

Bozma öncesi mahallinde 25.08.2015 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ..., nizalı taşınmaz bölümlerinde ceviz ağacı ve havuz olduğunu gördüğünü, ancak taşınmazı kimin kullandığını bugün itibariyle öğrendiğini, davacı tanıkları ... ve ..., davacının 1976-1978 yıllarında nizalı taşınmaz bölümlerini dozerle düzelttirdiğini, havuz yapıp ağaç diktiğini beyan etmişler, diğer yerel bilirkişiler ise taşınmaza ilişkin bilgilerinin olmadığını belirtmişlerdir. Ziraat mühendisi bilirkişi 02.09.2015 tarihli raporunda; dava konusu taşınmazın (A) harfi ile gösterilen bölümünde 1 adet 9 yaşında ceviz ağacı bulunduğunu, (B) harfi ile gösterilen bölümünde ise toprak bir havuz bulunduğunu belirtilmiştir.

Bozma sonrası 27.05.2021 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ..., davacının dava konusu taşınmazın nizalı bölümlerini ne zaman kullanmaya başladığını, mera vasfında olup olmadığını bilmediğini, havuzun eskiden beri taşınmazda bulunduğunu, yerel bilirkişi ... ile davacı tanıkları ise, nizalı taşınmaz bölümlerinin davacı adına kayıtlı taşınmazla bütün olarak kullanıldığını, taşınmazın mera vasfında olmadığını beyan etmiştir. Ziraat mühendisi bilirkişi kurulunun 08.06.2021 tarihli raporunda; dava konusu taşınmazın (A) ve (B) harfleri ile gösterilen bölümlerinin mera ile benzerlik göstermediği, 25-30 yıl önce teraslama yapıldığı için mera ile aralarında kot farkı oluştuğunu, (A) harfi ile gösterilen bölümde 1 adet 20-25 yaşlarında ceviz ağacı bulunduğunu, (B) harfi ile gösterilen bölümde ise toprak bir havuz bulunduğunu belirtilmiştir. Jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişinin 17.08.2021 tarihli bilirkişi raporunda; 1960, 1985 ve 1999 tarihli hava fotoğraflarına göre, dava konusu taşınmazın nizalı bölümlerinde kullanım olduğu belirtilmiştir.

Mahallinde yapılan keşiflerde dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu taşınmazın nizalı bölümleri ile taşınmazın kalan bölümü arasında evvelinde teraslama yapılmış olması sebebiyle kot farkı bulunduğu ve toprak yapısı olarak mera parseli ile bütünlük arz etmediği, bu haliyle taşınmazın nizalı bölümlerinin mera vasfında olmayıp özel mülkiyete konu yerlerden olduğu anlaşılmıştır. Kanunda açıkça düzenleme bulunmamakla birlikte, taşınmazların, zilyedi adına tescil edilebilmesi için, diğer kazanma koşullarının yanında ekonomik amaca uygun tasarruf edilmesi de gerekmektedir. Dava konusu taşınmazın (A) harfi ile gösterilen bölümünde 1 adet ceviz ağacı bulunduğu, (B) harfi ile gösterilen bölümünde ise toprak bir havuz bulunduğu ve zeminde toprak işlemesi yapılmadığı, bu durumda dava konusu taşınmazın nizalı bölümleri üzerinde davacının ekonomik amacına uygun bir zilyetliğinin bulunmadığı açıktır.

Hal böyle olunca, Mahkemece dava konusu taşınmazın nizalı bölümleri üzerinde, davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun olmayan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olup, kararın açıklanan sebeplerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

Davalı Hazine vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3 inci maddesi yollaması ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

05.12.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

- KARŞI OY -

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır. İlk Derece Mahkemesince (İDM) davanın kabulüne karar verilmiş, kararın temyizi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesince eksik araştırma ve inceleme yapıldığı gerekçesiyle karar bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda A harfi ile gösterilen 72, 71 metrekarelik kısım ile B harfi ile gösterilen 160,41 metrekarelik kısmın davalı Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile davacıların miras payları oranında tesciline karar verilmiştir.

Kararın temyizi üzerine Dairemizin Sayın Çoğunluğunca; davacının maliki olduğu 105 ada 84 parsel sayılı taşınmazın dava konusu taşınmazın sınırında olduğu, bozma kararından sonra yapılan keşif sonucu alınan fen bilirkişisi raporunda A harfi ile gösterilen 72,71 metrekare ve B harfi ile gösterilen 160, 41 metrekare alanın talep edildiği, ziraat bilirkişisi raporunda dava konusu yerin düz olduğu, iş makinasıyla teraslama yapıldığı, mera perseli ile kot farkı oluştuğu, toprak işlemesi yapılmadığı sadece A harfi ile gösterilen yerde 20-25 yaşında bir adet ceviz ağacı bulunduğu, B harfi ile gösterilen yerde 25-30 yıllık davacı tarafından yapılan havuz bulunduğu, 105 ada 84 parselle toprak yapısının benzer olduğu, mera parseliyle bütünlük arzetmediği, imar ihya çalışmaları sonucunda doğal sınır oluştuğu, dosya arasında bulunan ziraat bilirkişisi raporu incelendiğinde taşınmazlar üzerinde toprak işlemesi yapılmadığının belirtildiği, taşınmaz üzerinde sadece havuz yapmak ve bir adet ağaç ekmenin zilyetlik sayılmayacağı belirtilerek davanın reddedilmesi gerektiği yönünde bozma kararı verilmiştir.

Sayın Çoğunlukla aramızda oluşan uyuşmazlık, dava konusu yerde ekonomik amaca uygun zilyetlik koşulunun yerine getirilip getirilmediği noktasında toplanmaktadır.

Dava konusu yerde kadastro tespiti 2008 yılında yapılmış olup davanın kabulü için 2008 yılından önce 20 yıllık zilyetliğin bulunduğunun ispatlanması gerekmektedir. Dosya arasında bulunan jeodezi ana raporunda dava konusu yerlerin 1960 ve 1985 tarihli hava fotoğrafında 105 ada 84 nolu parselle bütünlük gösterdiği ve kültür arazisi olarak (tarla, bahçe) kullanıldığı ifade edilmiştir. Aynı bilirkişinin 18.3.2022 tarihli ek raporunda da hava fotoğrafının çekildiği 1999 yılında dava konusu 105 ada 128 parsel numaralı taşınmaz içerisinde A ve B harfleriyle gösterilen yerlerin 105 ada 84 numaralı parselle bir bütünlük gösterdiğinin, kültür arazisi olarak kullanılan çevredeki taşınmazlar ve hali araziler ile karşılaştırıldığında dava konusu yerlerin kullanılmayan arazilerin renk tonuna ve şekline benzemediğini, kültür arazisi olarak kullanılan arazilerin benzer renk tonuna sahip olduğundan taşınmazın 1999 tarihinde de kültür arazisi olarak kullanıldığı bildirilmiştir.

Ziraat bilirkişisi raporunda da dava konusu A ve B harfleriyle gösterilen taşınmazların mera parseliyle toprak yapısı itibariyle bütünlük olarak arz etmediği, yaklaşık 25-30 yıldır yapılan imar ve ihya çalışmaları dolayısıyla gerek toprağın granür yapısı gerekse de bitki örtüsünün davaya konu mera parselinden farklılık gösterdiği, taşınmazların uzun yıllar önce toprak işlemesi yapıldığından toprak yapısı olarak ve bitki örtüsü bakımından mera alanlarıyla benzerlik göstermediği, zemin üzerinde yıllar önce iş makinası vasıtasıyla teraslama yapıldığı, taşınmaz üzerinde emek ve harcamanın yapılarak yaklaşık 25-30 yıldır imar ihya edildiği, taşınmazın imar ihya işleminin tahminen 25-30 yıl önce başladığı, taşınmazın yaklaşık 25 yıldır kullanıldığı ve bu kullanım süresinin zilyetlikle kazanım için yeterli olduğu bildirilmiştir.

8/6/2021 tarihli ziraat bilirkişi raporunun 3. sayfasında "toprak işlemesi yapılmadığı" ibaresine yer verilmiş ise de bu ibarenin başında "keşif tarihi itibariyle" ifadesi kullanılarak keşif günü itibariyle toprak işlemesi yapılmadığının belirtildiği dolayısıyla bu ifadenin dava konusu yerde hiç tarımsal faaliyet yapılmadığı anlamında bir beyan olmadığı açıktır. Nitekim aynı Raporun 5. sayfasında "Taşınmazın uzun yıllar önce toprak işlemesi yapıldığından toprak yapısı olarak bitki örtüsü bakımından mera alanlarıyla benzerlik göstermediği" değerlendirilmesine yer verilmiş olması da bunu doğrulamaktadır. Ayrıca raporun sonuç kısmında da "dava tarihi dikkate alındığında dava konusu yerin 25 yıldan beri kullanıldığı" ifadesine yer verilmiştir. Öte yandan 2015 tarihli ziraat bilirkişisi raporunda da taşınmazın 25-30 yıldır tarımsal amaçlı kullanıldığı bildirilmiştir.

Mahalli bilirkişi ve tanıklar dava konusu yerin mera olmadığını bildirmiş, davacı tanığı ... da davacının 1977 yılından bu yana dava konusu taşınmazı tarımsal faaliyet yapmak suretiyle kullandığını bildirmiştir. Mahalli bilirkişi ve tanık beyanıyla teknik bilirkişi raporu içeriklerinin birbiriyle uyumlu ve tutarlı olduğu anlaşılmıştır.

Bu veriler karşısında dava konusu yerde tarımsal faaliyet yapılmadığını söylemek zor olup davacının 2008 yılından geriye doğru 20 yıldan fazla dava konusu yerde ekonomik amaca uygun zilyetliğinin bulunduğu anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle İDM kararının onanması gerekirken aksi yöndeki bozma kararına iştirak edilememiştir.