"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, elatmanın önlenmesi ve kal davasında bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi;
I. DAVA
Davacı, 282 parsel sayılı taşınmazın 206 m2’lik kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, kıyı kenar çizgisi içinde kalan taşınmazların özel mülkiyete konu olmayan, kamu yararına ve kullanımına tahsisli yerler olduğunu, bu nedenle kazandırıcı zamanaşımına konu olamayacağını, davalının işgalinin süresinin de bir anlam ifade etmeyeceğini ileri sürerek, tapu kaydının iptalini ve davalının taşınmazdan men'ini, varsa yapıların kal’ine karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, dava konusu taşınmazı 19/10/2006 tarihinde satın aldığını, tapu tesis edilirken kıyı kenar çizgisi içerisinde bulunduğuna dair bir şerh veya kayıt bulunmadığını, tapuya itimat prensibi gereği satın aldıklarını, kıyı kenar çizgisinin tapulama işleminden sonra yapıldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 24/11/2015 tarihli ve 2013/111 E., 2015/516 K. sayılı kararıyla; 187,68 m2'lik kısmın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı, üzerinde herhangi bir yapılaşmanın bulunmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 16.12.2019 tarihli ve 2016/9847 E., 2019/11384 K. sayılı kararıyla; “…davacı Hazine vekili tarafından, davaya konu 282 parselde kayıtlı taşınmazın, 206 m2’lik kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kalması sebebiyle bu kısmın kıyı olarak tapudan terkininin ve davalının bu kısma müdahalesinin önlenmesinin talep edildiği, Mahkemece, 04.02.2015 tarihli bilirkişi raporuna göre, krokide A harfiyle gösterilen 187,68 m2’lik kısmın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle, 187,68 m2’lik kısım yönünden kabul kararı verildiği anlaşıldığına göre, bakiye talebi karşılığı kısım yönünden Hazine’nin harçtan muaf olduğu hususu da gözetilmek suretiyle, 04.05.2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda belirlenen metrekare birim değeri dikkate alınarak, reddedilen bölüm yönünden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bu hususta olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmemiştir..." gerekçesiyle bozulmuş, davacı vekilinin karar düzeltme istemi; Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 21.09.2020 tarihli ve 2020/1777 E., 2020/5232 K. sayılı kararıyla reddedilmiştir.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 26/05/2021 tarihli ve 2020/335 E., 2021/191 K. sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın krokide (A) harfi ile gösterilen 187,68 m2'lik kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı, gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, reddedilen kısım yönünden davalı lehine vekalet ücreti takdirine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
5.1. Davacı vekili, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısmın 206 m2 olmasına rağmen Mahkemece daha az kısmın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığına karar verildiğini, yanı sıra 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 36/A maddesi gerekçesiyle lehlerine vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasının hatalı olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
5.2. Davalı vekili, dava konusu taşınmazı tapu kaydına güven ilkesi gereği satın aldıklarını, Mahkeme kararı ile taşınmazın bedelsiz olarak alınmasının hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığını, taşınmazın gerçek değerinin taraflarına ödenmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 3621 Kıyı Kanunu uyarınca açılan tapu iptali ve terkin ile elatmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. T.C. Anayasası'nın ''Kıyılardan Yararlanma'' başlıklı 43. maddesinde; ''Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir.''
3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 5. maddesinde ''Kıyılar ile ilgili genel esaslar aşağıda belirtilmiştir: Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır, Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyıda ve sahil şeridinde planlama ve uygulama yapılabilmesi için kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur. Kıyı kenar çizgisinin tespit edilmediği bölgelerde talep vukuunda, talep tarihini takip eden üç ay içinde kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur. Sahil şeritlerinde yapılacak yapılar kıyı kenar çizgisine en fazla 50 metre yaklaşabilir. Yaklaşma mesafesi ve kıyı kenar çizgisi arasında kalan alanlar, ancak yaya yolu, gezinti, dinlenme, seyir ve rekreaktif amaçla kullanılmak üzere düzenlenebilir. Sahil şeritlerinin derinliği, 4. maddede belirtilen mesafeden az olmamak üzere, sahil şeridindeki ve sahil şeridi gerisindeki kullanımlar ve doğal eşikler de dikkate alınarak belirlenir. Taşıt yolları, sahil şeridinin kara yönünde yapı yaklaşma sınırı gerisinde kalan alanda düzenlenebilir. Sahil şeridinde yapılacak yapıların kullanım amacına bağlı olarak yapım koşulları yönetmelikte belirlenir.'' hükmüne yer verilmiştir.
6.2.2. 28.11.1997 tarihli ve 1996/5 E., 1997/3 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğu; ancak, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idari yargı tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine işaret edilmiştir.
6.3. Değerlendirme
(IV/2.) no.lu paragrafta yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
V.SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; taraf vekillerinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin j bendi gereğince davacı Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, davalı Kadastro Kanunu'nun 36/A maddesi uyarınca harçtan muaf olduğundan alınan peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 16/05/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.