Logo

1. Hukuk Dairesi2022/6071 E. 2022/7050 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekilin taşınmazı vekil edenin bilgisi ve rızası dışında düşük bir bedelle satması nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davasında vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı ve davalının iyiniyetli olup olmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin, vekil edenin menfaatine aykırı hareket etmiş olsa dahi, davalının vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bildiğine veya bilmesi gerektiğine dair delil bulunmadığı ve satış işleminin geçerli olduğu gözetilerek yerel mahkemenin davanın reddine ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonucunda; yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı mirasçısı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi;

I. DAVA

Davacı, maliki olduğu 6129 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümün talimatı olmadan vekili tarafından davalıya hileli şekilde temlik edildiğini, taşınmazın tapuda gösterilen satış bedeli ile gerçek değeri arasında aşırı fark bulunduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, dava konusu bağımsız bölümü davacının yetkili vekil ile yapmış olduğu resmi satış sözleşmesi uyarınca edindiğini, satış bedelinin tapuda düşük gösterildiğini, gerçek satış bedelini davacının vekilinin banka hesabına yatardığını, iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 28.02.2008 tarihli ve 2006/8 E., 2008/99 K. sayılı kararıyla; davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 04.06.2008 tarihli ve 2008/5475 E., 2008/6956 K. sayılı kararıyla; “...Dosya içeriğinden, davalının 11.9.2007 tarihli oturumda davacının hukuki ehliyetten yoksun bulunduğunu savunduğu görülmektedir. Öyleyse ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili bulunduğu mahkemece re'sen nazara alınması gerekli bir kural olduğu gözetilerek öncelikle bu savunma doğrultusunda bir araştırma yapılmasında zorunluluk bulunmaktadır...Öte yandan davacının ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde ise vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olarak soruşturma yapılması zorunlu hale gelecektir... gerekli araştırma ve incelemenin yapılması soruşturmanın eksiksiz tamamlanması sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilmek suretiyle yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir." gerekçesiyle bozulmuştur.

3. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 27/05/2009 tarihli ve 2008/346 E., 2009/154 K. sayılı kararıyla; 26.02.2009 tarihli oturumda dosya işlemden kaldırılmış, 3 aylık süre içerisinde yenilenmediği gerekçesi ile HUMK'un 409/5 maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı mirasçısı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. İkinci Bozma Kararı

Dairenin 17.06.2019 tarihli ve 2016/11108 E., 2019/3843 K. sayılı kararıyla;”Bilindiği üzere; 6100 sayılı HMK’nın 55. (1086 sayılı HUMK'un 41.) maddesine göre; “Taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir.” Hâl böyle olunca belirtilen madde gereğince, davacı.... mirasçıları tespit edilerek adlarına usulüne uygun şekilde tebligat çıkarılması ve sonucuna göre işlem yapılması gerekirken (1086 sayılı HMK'nın 41.) 6100 sayılı HMK'nın 55. maddesi gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuştur.

6. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 08.06.2022 tarihli ve 2020/134 E., 2022/322 K. sayılı kararıyla; ATK raporuna göre mirasbırakanın fiil ehliyetini haiz olduğu, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının yalnızca tapudaki satış değeri ile rayiç değer arasındaki fark ile ispatının mümkün olmadığı, yapılan satış işleminin gerçek olduğu, vekil eden ile vekil arasındaki iç ilişkinin davalıya yansıtılamayacağı, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı hususunun davalı tarafından bilindiği yönünde kanaat oluşturacak delil sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

7. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı mirasçısı ... vekili, temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Temyiz Nedenleri

Davacı mirasçısı ... vekili, mirasbırakan....’ın akrabası olan dava dışı .....’ı vekil kıldığını, anılan vekilin dava konusu taşınmazı bilgi vermeksizin sattığını, mirasbırakana 10.000 YTL vermesi ile taşınmazın satışından haberdar olduğunu, vekilin aynı zamanda davalının da akrabası olduğunu, rayiç bedelin çok altında yapılan satış işleminin muvazaalı olduğunu, davalının iyiniyetli kişi olarak korunmasının hatalı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

9. Gerekçe

9.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

9.2. İlgili Hukuk

9.2.1. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1. maddesi). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

9.2.2. TMK 6. maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür", HMK'nın 190/1. maddesinde; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir " düzenlemeleri yer almaktadır.

9.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere göre hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak (IV/6.) numaralı paragrafta gösterilen şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.

V. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; davacı mirasçısı ... vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 27.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.