Logo

1. Hukuk Dairesi2022/6077 E. 2022/7231 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kıyı kenar çizgisi içinde kalan taşınmazın tapu kaydının iptali, elatmanın önlenmesi ve yıkım istemine ilişkin davanın, 5841 sayılı Yasanın Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi sonrası tekrar değerlendirilmesinde, kıyı kenar çizgisinin tespiti ve ihlalin kapsamı ile davalıların yargılama giderlerinden sorumluluğu hususunda ihtilaf bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: 5841 sayılı Yasanın iptali ve 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'na göre belirlenecek kıyı kenar çizgisine göre davanın esasının incelenmesi gerektiği, 6099 sayılı Yasanın 16. maddesiyle de kadastrodan kaynaklanan davalarda yargılama giderlerinden davalıların sorumlu olmayacağı gözetilerek, mahkemenin kıyı kenar çizgisi ihlalini tespit edip tapu iptaline ve yıkıma karar vermesi yerinde görülerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, elatmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 14.05.2013 tarihli ve 2012/239 Esas, 2013/481 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde asıl ve birleştirilen davada davacı ve asıl davada davalılar vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Asıl ve birleştirilen davada davacı, kıyı kenar çizgisi içinde kalan 66 parsel sayılı taşınmazın tapulama çalışmaları sırasında davalılar adına tescil edildiğini, üzerinde davalılara ait evler bulunduğunu ileri sürerek, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısmın tapu kaydının iptali ile davalıların elatmasının önlenmesini ve bu kısımdaki yapının yıkımına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Asıl davada davalılar, hak düşürücü sürenin geçtiğini, tapu kaydının tapulama sebebiyle oluşturulmuşsa da sicilin geldisinin iskan tahsisine dayandığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

2. Birleştirilen Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/198 E., sayılı dava dosyasında davalı ... usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen davaya cevap vermemiştir.

3. Birleştirilen Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/468 E., sayılı dava dosyasında davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI

Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.05.2009 tarihli ve 2002/2634 E., 2009/568 K. sayılı kararıyla; 5841 sayılı Yasa uyarınca hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 19.10.2011 tarihli ve 2011/8381 Esas, 2011/10578 Karar sayılı kararıyla; “...Gerçekten de, işin esası bakımından 5841 sayılı Yasa'nın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ancak, anılan Yasa Anayasa Mahkemesinin 12/05/2011 tarihli ve 2009/31 E., 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve henüz Resmi Gazete'de yayınlanmadığı için bu defa aynı tarih aynı esas ve 2011/27 sayılı karar ile iptal hükmünün de eldeki davalara uygulanmak üzere yürürlüğünün durdurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse de, Anayasa Mahkemesinin anılan kararı karşısında işin esasının 28/11/1997 tarihli ve 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre çözüme kavuşturulacağı; diğer taraftan, 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa'nın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasa'nın 36. maddesi hükmüne bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususu gözetilmek suretiyle bir karar verilmek üzere" hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

3. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 14.05.2013 tarihli ve 2012/239 Esas, 2013/481 Karar sayılı kararıyla; bozma kararında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle dava konusu taşınmazın toplamda 233,03 m² kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle bu kısma ilişkin tapu kaydının iptali ile kamu adına terkinine, kalan kısmın davalılar üzerinde bırakılmasına bu kısma ilişkin tecavüzün menine ve yapının kal'ine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davalarda davacı ... vekili ve asıl davada davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

5.1. Asıl ve birleştirilen davada davacı vekili temyiz isteminde özetle; Mahkemece kıyı kenar ihlalinin gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, miktar yönünden eksik hesaplama yapıldığını, ayrıca davanın kabulüne karar verilmiş olmasına rağmen, vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasının hatalı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

5.2. Asıl davada davalılar vekili temyiz isteminde özetle; kadastro tespitinin 08.03.1982 tarihinde kesinleştiğini, eldeki davanın ise 19 yıl sonra hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, 3621 sayılı Kıyı Kanunu uyarınca açılan tapu iptal ve terkin, elatmanın önlenmesi ile yıkım istemlerine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. T.C. Anayasası'nın ''Kıyılardan Yararlanma'' başlıklı 43. maddesinde; ''Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir.''

6.2.2. 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 5. maddesinde; ''Kıyılar ile ilgili genel esaslar aşağıda belirtilmiştir: Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır, Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyıda ve sahil şeridinde planlama ve uygulama yapılabilmesi için kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur. Kıyı kenar çizgisinin tespit edilmediği bölgelerde talep vukuunda, talep tarihini takip eden üç ay içinde kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur. Sahil şeritlerinde yapılacak yapılar kıyı kenar çizgisine en fazla 50 metre yaklaşabilir. Yaklaşma mesafesi ve kıyı kenar çizgisi arasında kalan alanlar, ancak yaya yolu, gezinti, dinlenme, seyir ve rekreaktif amaçla kullanılmak üzere düzenlenebilir. Sahil şeritlerinin derinliği, 4. maddede belirtilen mesafeden az olmamak üzere, sahil şeridindeki ve sahil şeridi gerisindeki kullanımlar ve doğal eşikler de dikkate alınarak belirlenir. Taşıt yolları, sahil şeridinin kara yönünde yapı yaklaşma sınırı gerisinde kalan alanda düzenlenebilir. Sahil şeridinde yapılacak yapıların kullanım amacına bağlı olarak yapım koşulları yönetmelikte belirlenir.'' hükmüne yer verilmiştir.

6.2.3. 28.11.1997 tarihli ve 1996/5 E., 1997/3 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğu; ancak, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idari yargı tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine işaret edilmiştir.

6.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı olan ve (IV/2.) no.lu paragrafta açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre (IV/3.) no.lu paragrafta gösterilen gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.

V. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; asıl ve birleştirilen davada davacı vekili ve asıl davada davalılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, asıl ve birleştirilen davalarda davacı Hazineden 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin j. bendi gereğince harç alınmasına yer olmadığına, asıl davada davalılar vekilinden harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.11.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.