"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Cihanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve davalı ... vekilleri tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmekle duruşma günü olarak saptanan 17.01.2023 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... vekili Avukat ... ... ile diğer temyiz eden davalılar ... ... v.d. vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakanları ... ...’nun maliki olduğu 153 ada 3 parsel sayılı taşınmazını satış göstermek suretiyle 11/09/2006 tarihinde ... ...'ya devrettiğini, daha sonra ... tarafından 29/05/2007 tarihinde dava dışı ... ...'a temlik edilen taşınmazın ... ... tarafından 24/10/2007 tarihinde tekrar ... ...'ya temlik edildiğini, akabinde ... ...'nun taşınmazı davalı ...’a devrettiğini, yapılan satışların muvazaalı ve hileli olduğunu, yine muris ...’ın adına kayıtlı 103 ada 26 parsel sayılı taşınmazını ise 21/09/2007 tarihli işlem ile ...'ın eşi olan diğer davalı ...'a hileli bir şekilde devrettiğini, tüm yapılan işlemlerin diğer mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı olarak gerçekleştirildiğini, alıcıların murise ödedikleri herhangi bir bedel olmadığını, öte yandan taşınmazları alacak ekonomik güçlerinin de bulunmadığını, Cihanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/243 Esas sayılı dosyasında, murisin diğer mirasçıları tarafından açılan davada muvazaanın tespit edildiğini ve tapu iptal tescile karar verildiğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar, dava konusu taşınmazların devri hususunda herhangi bir muvazaalı işlem bulunmadığını, Cihanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/243 E. sayılı dosyasında açılan davada ... aleyhine de davanın yöneltildiğini ve ...'nun 07.07.2009 tarihli duruşmada açıkça davayı kabul etmediğini beyan ederek, muvazaa olgusunu inkar edip davanın reddini talep ettiğini, şartlar aleyhine değişince muvazaa iddiasına dayanarak dava açma yoluna gitmesinin açıkça kötüniyet göstergesi olup hakkın kötüye kullanılması olduğunu, 2009/243 Esas sayılı dosyada tanıkların ortak beyanında davacı ...'nun oğlunun evlendirilmesi için kredi çekilmesi gerektiği ve bu sebeple Dağistan ...'ya ve davacının eşi ... ...'ya devirlerin gerçekleştiğine ve bu devirler neticesinde kredi çekildiğine ilişkin beyanlar karşısında muvazaa olgusunu kabul etmemekle birlikte, doğrudan iddia edilen muvazaalı işlemin muhataplarından biri olan davacı ...'nun bu yönde on yıl sonra dava açmasının da hakkın kötüye kullanılması olup, haksız ve hukuka aykırı olduğunu, şayet bir muvazaa var ise Cihanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/243 Esas ve 2014/127 Karar sayılı dosyasında hükme esas olan tüm olgular ışığında söz konusu devirlerin tamamının ...'nun bilgisi ve faydası dahilinde olduğunun açık olduğunu, yine davacı ...’nun muvazaalı işlemin doğrudan tarafı olduğunu, dava konusu taşınmazın ilk olarak ... ...'ya devrinin yapıldığını, ... ...'nun davacının eşi olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 09.06.2021 tarihli ve 2019/427 E, 2021/504 Karar sayılı kararıyla; dinlenen tanık beyanlarına göre 153 ada 3 parsel sayılı taşınmazın devrinin ... ... ve ...'nun oğlunun evlendirilmesi için kredi çekilmesi amacıyla yapıldığının beyan edildiği, bu yönüyle ... ve ... ...'nun eylem ve iş birliği içerisinde oldukları, davacı ...'nin muvazaalı işlem silsilesi içerisinde yer almasa da muvazaa olgusunu bildiği halde karşı çıkmadığı, bu hususa ilişkin davalı olduğu 2009/243 E. sayılı davada katıldığı duruşmada beyanda bulunmadığı, aksine davanın reddini talep ettiği, dava dışı eşi ... ...'nun ...'nin bilgisi ve izni olmadan taşınmaz alıp satmasının yörenin gelenekleri de göz önüne alınırsa hayatın olağan akışına aykırı olduğu, yine tanık beyanlarına göre ... ile ...'ın taşınmazı birlikte kullandıkları, ...'ın ...'nin hissesini vereceğini beyan ettiği, ancak ...'nin kredi borcunu ...'ın ödediği, bu nedenle aralarında anlaşmazlık çıktığı hususlarının dinlenen tanık beyanlarından anlaşıldığı, ...'nun muvazaa konusu işlemi en başından beri bildiği ve bu duruma sessiz kaldığı gerekçesiyle 153 ada 3 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın reddine, diğer dava konusu 103 ada 26 parsel sayılı taşınmaz muris ... ... adına kayıtlı iken davalı ... adına tescil edildiği, Cihanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/243 E- 2014/127 K sayılı dosyasında dava dışı mirasçı tarafından aynı hukuksal sebebe dayanarak dava açıldığı, Mahkemece muvazaa olgusu sabit görülerek davanın kabul edildiği, dosyanın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, kesinleşen Mahkeme kararı ve dinlenen tanık beyanlarına göre yapılan satış işleminin muvazaalı olduğu sabit görülerek bu taşınmaz yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Nedenleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili ...'nun davaya konu işlemin tarafı olmadığını, kendisine yapılan bir devrin söz konusu olmadığını, eşine muvazaalı devir yapılmış olmasının, eşinin ara malik olmasının, müvekkilinin muvazaalı işlemden haberdar olması ya da bu işlemi biliyor olmasının müvekkilinin iş bu davayı açmasına engel teşkil etmediğini, müvekkilini işlemin tarafı da yapmayacağını, Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen 2009/243 Esas 2014/127 Karar sayılı karar ile ...'nun işlemin tarafı olmadığı hususunun kesinleştiğini, davalı ...'ın bir taraftan taşınmazları gerçekten satın aldığını iddia etmekte iken, diğer taraftan davacı ...'ye bu taşınmazları kullandırarak ...'nin taşınmazlar üzerindeki mülkiyetini fiilen kabul ettiğini, taşınmazın çok sayıda el değiştirmesinin Medeni Kanun'daki iyiniyet karinesinden yararlanma amaçlı olduğunu, ama ne yazıkki, taraflar arasındaki akrabalık derecelerinin, tanık anlatımlarına göre taşınmazın kullanım durumunun hiç değişmemesinin, muris ... ...’nun ölünceye kadar bu taşınmazı kullanmaya devam etmesinin, davalıların alım gücünün bu taşınmazları almaya elverişli olmamasının, muris ... ...’nun maddi durumunun iyi olmasının davanın kabulü için yeterli olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, davacının tapu devirlerinden konuya ilişkin yapılan yargılamadan en geç davanın açıldığı 2009 yılından beri resmi olarak haberdar olduğunu, doğrudan ilgili davada taraf olduğunu, dava konusunu tamamen bilen ve göz yuman taraf olarak iş bu davayı açmaya hakkının bulunmadığını, önceki davanın açılmasından on yılı aşkın süre sonra reddedilmesini istediği davayı delil göstermek suretiyle müvekkiline bir tehdit unsuru olarak iş bu davanın yöneltilmesinin açıkça hakkın kötüye kullanılması olduğunu, davacının iyi niyetli olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 16.05.2022 tarihli ve 2022/777 E - 2022/948 K. sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili dilekçesinde, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyip, hem İlk Derece hem de Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın kendi içerisinde çelişki arz ettiğini, Mahkemenin bir taraftan dava konusu her iki parsel yönünden de muvazaa olgusunun varlığını kabul ederken, diğer taraftan dava konusu olay ile içeriği bağdaşmayan bir takım soyut tespitlerle parselin biri yönünden davanın reddine karar verdiğini, 153 ada 3 parsel yönünden verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı ... vekili dilekçesinde, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyip, kabul kapsamına alınan 103 ada 26 parsel sayılı taşınmaz yönünden verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının eldeki davayı açmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
Muris muvazaasında 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706 ncı, Türk Borçlar Kanunu'nun 237 nci ve Tapu Kanunu'nun 26 ncı maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras ... çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, ... ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan mirasbırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden ; 1926 doğumlu mirasbırakan ... ...'nun 06.04.2009 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı oğlu ..., davalı oğlu ..., dava dışı eşi Keziban ile dava dışı çocukları ..., ..., ... ve Hibetullah'ın kaldıkları, davalı ...'nin ise diğer davalı ...'ın eşi olduğu, murisin 103 ada 26 parsel sayılı taşınmazını 21.09.2007 tarihli satış işlemi ile davalı gelini ...'ye temlik ettiği, diğer dava konusu 153 ada 3 parsel sayılı taşınmazın ise, muris adına kayıtlı iken 11.09.2006 tarihli satış işlemi ile dava dışı gelini ... ...'ya (davacı ...'nin eşi) devredildiği, ... tarafından 29.05.2007 tarihinde satış yolu ile dava dışı ... ...'a ( davacı ...'nin damadı), onun tarafından 24.10.2007 tarihli satış işlemi ile tekrar ... ...'ya, ... tarafından da son olarak 17.11.2008 tarihinde satış yolu ile davalı ...'a temlik edildiği, dava dışı mirasçılar tarafından dava konusu taşınmazlara ilişkin olarak Cihanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/243 E. sayılı dosyasında açılan muris muvazaası hukuki nedenine dayalı davada yapılan yargılama neticesinde muvazaa olgusu sabit görülerek, davanın kabulüne karar verildiği, söz konusu kararın derecattan geçmek suretiyle 11.06.2020 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
2. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Bilindiği üzere, miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Pay oranında açılan muris muvazaası hukuki nedenine dayalı davalarda, davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmayıp ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan, dava değerinin davayı açan mirasçı veya mirasçıların her birinin payına isabet eden değer olacağı kuşkusuzdur.
Dosya içeriğine göre, davalı ... adına kayıtlı çekişme konusu 26 parsel sayılı taşınmazın dava tarihi itibariyle keşfen belirlenen değerinin 286.718,75 TL olduğu, bu değerden davacının 1/8 miras payına karşılık gelen 35.839,84 TL'nin Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmaktadır.
3. Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Dava dışı mirasçılar tarafından açılan 2009/243 E. sayılı dosyada dava konusu 153 ada 3 parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak ilk el ... ...'ya yapılan temlik işleminin muvazaalı olduğu, diğer devir işlemlerinde de temlik alanların TMK.nın 1023.maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacakları belirlenmek suretiyle davanın kabulüne karar verildiği, söz konusu kararın eldeki temyize konu dava açısından güçlü delil teşkil ettiği, davacı ...'nin satış işleminin tarafı olmadığı, dolayısıyla eldeki davayı açmasının TMK.nın 2.maddesine aykırılık olarak değerlendirilmesinin doğru olmadığı gözetilmek suretiyle, 153 ada 3 parsel sayılı taşınmaz yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.(V/C/3.2.) no.lu paragrafta yer alan gerekçe ile davalı ... vekilinin temyiz dilekçesinin DEĞERDEN REDDİNE,
2.(V/C/3.3) no.lu paragrafta açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
3.İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harçlarının istek hâlinde ilgililere iadesine,
03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalıdan alınmasına,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
17.01.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.