"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Çorlu 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, bunun mümkün olmaması halinde tazminat istemine ilişkin davadan dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı yasal süresi içerisinde davacılar vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 21.03.2023 Salı günü için yapılan tebligatlar üzerine, temyiz eden davacılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı Hazine vekili Avukat ... geldiler, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar ... ve müşterekleri vekili dava dilekçesinde; dava konusu 203 ada 40, 49 ve 50 parsel sayılı taşınmazların iskanen müvekkillerinin murislerine verildiğini, taşınmazlar yıllardır müvekkillerinin murisleri ve müvekkilleri tarafından kullanılmasına rağmen kadastro çalışmaları sırasında taşınmazların Hazine adına tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile müvekkillerinin murisleri Aliş ve ... Yeloğlu’nun veraset ilamlarındaki payları oranında müvekkileri adına tesciline, bunun mümkün olmaması halinde, taşınmazların tespit edilecek değerinin işlemiş yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkillerine verilmesine karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; iskanen hak sahibi olan vatandaşların, İskan Kanunu’nda öngörülen yükümlülükleri yerine getirmesinin gerektiğini, yükümlülüklerini yerine getirmeyen vatandaşların hak sahipliğinin sonlandırılmasının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacıların murislerinin de anılan kanundan kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirmediğini, kaldı ki dava konusu taşınmazların kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; eldeki davanın, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olduğu, davacıların, dava konusu taşınmazların iskan hükümleri uyarınca murislerine tahsis edildiğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı, bilindiği üzere Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi uyarınca, kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki nedenlere dayalı olarak dava açılamayacağı, bu süre dava şartlarından olup, mahkemece re’sen gözetilmesinin gerektiği, dava konusu taşınmazların geldisi olan 203 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 26.03.1954 tarihinde kesinleştiği, bu tarih ile dava tarihi olan 10.04.2019 tarihi arasında 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, yargılama sırasında mahallinde yapılan keşif sonrası farklı araştırmalar yapılmasına ilişkin olarak Mahkemece çeşitli ara kararlar kurulduktan sonra birden bire dosyanın karara çıkarılarak, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verildiğini, dava konusu taşınmazların evveliyatının Kadastro Kanunu’na dayanmayıp, İskan Kanunu’na dayandığını, bu nedenle Kadastro Kanunu’nda düzenlenmiş olan hak düşürücü sürenin eldeki davada uygulanmasının mümkün olmadığını, dava konusu taşınmazın sınırında bulunan dava dışı 203 ada 1 parsel sayılı taşınmaz, tapu kaydı uyarınca müvekkillerinin murisleri adına tespit ve tescil edilirken, dava konusu taşınmazların geldisi olan 203 ada 2 parsel sayılı taşınmazın belgesizden davalı Hazine adına tespit ve tescil edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bu iki taşınmazın da esasen müvekkillerinin murislerine iskanen verildiğini, taşınmazlardan birinin tapulu olup, diğerinin belgesiz olmasının açıkça yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, istinaf taleplerinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın, kadastro öncesi muristen intikal hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, bunun mümkün olmaması durumunda tespit edilecek değerinin tahsili isteğine ilişkin olduğu, dava konusu taşınmazların geldisi olan 203 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 26.03.1954 tarihinde kesinleştiği, taşınmazın bilahare ifrazıyla da dava konusu taşınmazların oluştuğu, dava şartlarının 6100 sayılı HMK'nın 114 ve devamı maddelerinde düzenlendiği ve mahkemece, davanın her aşamasında re'sen dikkate alınması gerektiği, hak düşürücü sürenin de, özel kanun olan 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nda düzenlendiği, Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi uyarınca, kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 10 yıl geçtikten sonra artık, "kadastrodan önceki nedenlere" dayanılarak dava açılamayacağı, somut olayda, dava konusu taşınmazların geldisi olan 203 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği 26.03.1954 tarihinden, eldeki davanın açıldığı 10.04.2019 tarihine kadar 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, bu durumda İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden yasaya uygun olduğu gerekçesiyle; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
B. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirtilen sebepleri tekrarla, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil, bunun mümkün olmaması halinde tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
a) 2613 sayılı (Mülga) Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu’nun 22/H maddesi; “Yapılacak ilânlar ve tahkik üzerine sahibi bulunamayan gayrimenkuller Devlet namına kaydolunur. Bu malların on seneye kadar hükmen müstehikkı çıktığı takdirde namına kaydı tashih edilir ve satılmış ise bedeli verilir.”
b) 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi; “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” hükmünü içermektedir.
c) Hukuk Genel Kurulunun 12.02.1993 tarihli ve 1992/8-712 Esas, 1993/46 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere; “... Dava konusu taşınmaz, 2613 sayılı Yasa'nın 22/H maddesi uyarınca davalı Hazine adına tespit edilmiştir. Bu maddeye dayanılarak Hazine adına yapılan tespit ve tescillere karşı tespit öncesi sebebe dayalı olarak hak aramada, 10 yıllık hak düşürücü süre öngörülmüştür. 10.02.1970 tarih, 60/8 sayılı Anayasa Mahkemesi kararı ile de anılan bentteki 10 seneye kadar deyiminin yalnız tapulu taşınmazlar yönünden iptaline karar verilmiştir. Somut olayda, çekişmeli taşınmazın kadastro tespitinin kesinleşerek tapuya tescil edildiği 27.11.1974 tarihinden itibaren, davanın açıldığı 08.08.1988 tarihine kadar 10 yıllık süre geçirilmiştir. Daha sonra yürürlüğe giren 3402 sayılı Yasa, gerek 2613 gerekse 766 sayılı Yasaya göre yapılan kadastro tespitlerine karşı tespitlerin kesinleşmesinden sonra, tespit öncesi sebebe dayanılarak dava açmada 10 yıllık süre tanıyan yeni bir düzenleme getirmiş ve Yasanın yürürlüğü tarihine kadar bu süreyi geçirmiş olanlar için de geçici 4. maddenin 3. fıkrasında bir yıllık ek süre tanınmıştır. Ancak, önemle belirtmek gerekir ki, 3402 sayılı Yasa ile belirli koşulların gerçekleşmesi halinde getirtilen yeni ek süreler, tespit tarihinde hak aramada başvuru için bir süre öngörülmemiş ya da tespit tarihinde yürürlükteki yasaya göre mülk edinmede dayanılıp ileri sürülme imkanı bulunmayan, fakat bu konuda 3402 sayılı Yasa ile yapılan düzenleme ile sağlanan yeni hakların kullanılabilmesi için tanınmıştır. Yoksa yasada kadastro tespitinde belirlenen haklara karşı durma için başvuru imkanı olduğu halde, bu hakkını öngörülen hak düşürücü süre içerisinde kullanmamış olanları da kapsar biçimde herkese yeniden bir ek başvuru olanağının sağlanması söz konusu değildir ...”
3. Değerlendirme
1. Kadastro sonucunda Tekirdağ ili, Çorlu ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan 203 ada 2 parsel sayılı 13.347,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, Kadastro Kanunu’nun 22/H maddesi uyarınca Hazine adına tespit ve 28.03.1954 tarihinde tescil edilmiş; taşınmaz önce 25.11.1959 tarihinde 7367 sayılı Kanun uyarınca Çorlu Belediyesi adına, daha sonra 10.01.1972 tarihinde tashihen yeniden Hazine adına tescil edilmiştir. Taşınmazın 04.09.1996 tarihinde ifrazıyla 203 ada 40 ve 41 parsel sayılı taşınmazlar oluşmuştur. Yine aynı tarihte, 203 ada 41 parsel sayılı taşınmazın yeniden ifrazıyla 203 ada 49 ve 50 parsel sayılı taşınmazlar ile dava dışı taşınmazlar oluşmuştur.
2. Dosya kapsamına göre, eldeki davanın kadastro öncesi nedenlere dayalı tapu iptali ve tescil, bunun mümkün olmaması halinde tazminat istemine ilişkin olduğu, dava konusu taşınmazların geldisi olan 203 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği 28.03.1954 tarihinden, eldeki davanın açıldığı 10.04.2019 tarihine kadar, 2613 sayılı (Mülga) Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu’nun 22/H maddesi ve 3402 Sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş bulunduğu ve mülkiyet ... bulunmayan davacı tarafça artık bu hakka dayalı olarak tazminat isteminde de bulunulamayacağı açıktır.
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun geçici 4/3 maddesinin somut olayda uygulama imkanı bulunmadığı gibi bu maddede öngörülen ek süre dahi geçmiştir.
3. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, davacılar vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen sebepler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesi gereğince ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 99,20 TL bakiye onama harcının davacı taraftan alınmasına,
03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince duruşmaya gelen temyiz edilen davalı Hazine vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacı taraftan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.