"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme kararı davacı mirasçısı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin özel durumu nedeniyle davalı kardeşi ile bila tarihli ve 30.08.2002 tarihli iki adet devir protokolü imzaladıklarını, anılan inanç sözleşmeleri gereği dava dışı ... Şekerleme Çikolata ve Gıda Tic. San. İth. İhr. Ltd. Şti.’deki hisseleri ile paydaşı olduğu 1008, 1009, 1010 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını davalıya devrettiğini, özel durumu ortadan kalkınca 1009 parsel sayılı taşınmazdaki dükkan nitelikli A blok 1 no.lu bağımsız bölüm haricindeki şirket ve taşınmaz paylarının iade edildiğini, ancak davalının 1 no.lu bağımsız bölümü iadeye yanaşmadığını ileri sürerek, 1 no.lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında davacının ölümü üzerine mirasçıları davayı takip etmişlerdir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde, 1 no.lu bağımsız bölümün miras payı karşılığı müvekkiline devredildiğini, davacının dayandığı sözleşme ile ilgisi bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.05.2016 tarihli ve 2013/787 E. 2016/221K. sayılı kararı ile dava konusu 1 no.lu bağımsız bölümün taraflar arasındaki inanç sözleşmesi gereğince devredildiğinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Dairenin 05.11.2020 tarihli 2020/1390 E. 2020/5711 K. sayılı kararıyla“...Somut olayda; el yazısı ile yazılmış olan ve davalı tarafından imzalanan tarihsiz “Devir Protokolu” başlıklı belge ile taraflarlar arasında imzalanan daktilo ile yazılmış 30.08.2002 tarihli “Devir Protoklü” başlıklı belgelerin inançlı işlemin belgesi olduğu tartışmasızdır. Ne var ki; davalı taraf çekişme konusu 1 no.lu bağımsız bölümün miras payına istinaden kendisine devredildiğini savunmakla bu hususun tespit edilmesi uyuşmazlığın çözümlenmesinde önem arz etmektedir. Hal böyle olunca; öncelikle tarafların usulünce isticvabı ile devir protokolleri incelenmek suretiyle 1 no.lu bağımsız bölümün hangi nedenle davalıya devredildiğinin açıklattırılması, ayrıca devir protokollerinde yer alan taşınmazlara ilişkin tapu kayıtlarının tüm geldileri ile birlikte incelenmek suretiyle mirasçılar arasında paylaşımın ne suretle yapıldığının, hangi bağımsız bölümün kim tarafından hangi sebeple elden çıkarıldığının araştırılmak suretiyle dava konusu 1 nolu bağımsız bölümün davalıya miras payına mahsuben mi yoksa devir protokollerinde belirlenen inançlı işlem gereği mi devredildiğinin belirlenmesi, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, davalı vekilinin karar düzeltme isteği Dairenin 24.03.2021 tarihli ve 2021/870 E., 2021/1707 K. sayılı kararıyla reddedilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu 1 no.lu bağımsız bölümün taraflar arasındaki inanç sözleşmesi gereğince devredildiğinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı mirasçısı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı mirasçısı ... vekili, dava konusu taşınmazın bulunduğu parselde 2 adet mesken, 2 adet dükkan bulunduğunu, dükkanlardan birinin dava dışı erkek kardeşlerine bırakıldığını, hayatın olağan akışına göre diğer dükkanın da diğer erkek kardeş olan müvekkilinin mirasbırakanına bırakıldığını, inanç sözleşmelerinde açıkça dükkan yazılmamış olmasının davanın reddine gerekçe olamayacağını, zira taşınmazların parsel numaralarının protokolde yazılı olduğunu, davalının dava konusu taşınmazın miras payına karşılık kendisine verildiği iddiasını ispatlaması gerektiğini, dinlenen tanık beyanları tapu kayıtları ve tüm dosya kapsamı ile iddialarının ispatlandığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.
Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26. ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hem de taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
Anılan 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu' nun (HMK) 190. maddesi şöyledir:
"İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.",
4721 sayılı ... Medeni Kanunu'nun (TMK) 6. maddesi şöyledir:
"Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür."
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı HMK'nın geçici 3/2 maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı mirasçısı ... vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderlerinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
06.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.