"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
EK KARAR TARİHİ :
DAVA TARİHİ : 05.09.2008
KARAR : Kısmen Kabul
Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ile davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece, bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekilince, davalı tarafın temyiz isteminden vazgeçmiş sayılmasına ilişkin 12.07.2018 tarihli ek karar ise davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizce, temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiş, Hukuk Genel Kurulunca, temyize konu kararın yeni hüküm niteliğinde olduğu gerekçesiyle dosya Dairemize gönderilmiştir.
Dairemizce , kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, müvekkili ile davalının evli olup uzun süredir yurt dışında yaşadıklarını, ... ili, ... ilçesinde bulunan dava konusu 42 ada 35 parsel sayılı taşınmazdaki 1, 5 ve 7 numaralı bağımsız bölümlerin miras yoluyla müvekkiline intikal ettiğini, ancak bu durumun müvekkili tarafından yaşadığı ülkenin yetkili makamlarına bildirilmediğini, 2004 yılında yaşanan ailevi sorunlar ve davalı eşin baskısı ile müvekkilinin anılan bağımsız bölümlerin ½’şer paylarını davalıya devretmek zorunda kaldığını, müvekkilinin eşine duyduğu bağlılık, evliliklerinin bir ömür süreceği, taşınmazların aile malı olacağı ve gerektiğinde geri alabileceği inancı ile bedelsiz devir yaptığını, ancak davalının ekonomik beklentilerinin yükselmesi ve yapılan harcamalar nedeniyle müvekkilinin 2007 yılında iflas talebinde bulunduğunu, bu durumu fırsat bilen davalının bağımsız bölümlerde geriye kalan ½’şer payları da istediğini, isteğinin karşılanmaması hâlinde yaşadıkları ülkenin yetkili makamlarına bu malları beyan edeceği şeklinde tehditte bulunduğunu, müvekkilinin de kalan ½’şer payları 2008 yılında rızası hilafına devretmek zorunda kaldığını ileri sürerek dava konusu bağımsız bölümlerin davalı adına olan tapu kayıtlarının iptaline ve müvekkili adına tesciline, bunun mümkün olmaması hâlinde takdir ve tespit edilecek bedelin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, dava konusu 1 ve 5 numaralı bağımsız bölümlerin yargılama sırasında (20.03.2009 tarihinde) üçüncü kişilere devredilmeleri üzerine davacı vekili 15.02.2012 tarihli oturumda; 1 ve 5 numaralı bağımsız bölümlerle ilgili davalarını alacağa dönüştürdüklerini, 7 numaralı bağımsız bölüm ile ilgili olarak da ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/411 E. sayılı dosyasında müvekkilin annesi tarafından müvekkile ve davalıya karşı tapu iptali ve tescil davası açıldığından bu bağımsız bölüm ile ilgili taleplerinin bulunmadığını beyan etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili, müvekkili ile davacının 1994 yılında evlenip Berlin’de yaşamaya başladıklarını, davacının devlet dairesinde çalışması nedeniyle müvekkili adına bir işyeri açtığını ve Almanca bilmemesinden yararlanarak bir çok evrak imzalattığını, işyerinden kaynaklanan tüm borçların müvekkili üzerinde kaldığını, davacı tarafından işyeri borçlarının ödenmediğini, müvekkilinin zor duruma düştüğünü ve icra takipleri ile uğraştığını, davacının da durumu düzeltmek ve ortak çocuklarının geleceğini ... altına almak amacıyla dava konusu bağımsız bölümlerin ½’şer paylarını 2004 yılında müvekkiline devrettiğini, 2008 yılına gelindiğinde müvekkili adına hâlen 250.000 Euro civarında borç kaldığını, çekişmeli daireler ile borçları kapatmayı isteyen davacının kalan ½’şer payları da müvekkiline devrettiğini, ancak taşınmazların borçları karşılamaya yetmediğini, davacının açtığı boşanma davası sonrası yapılan işlemlerden geri dönmek istediğini belirterek davanın reddini savunmuş, 17.02.2009 tarihli cevap dilekçesinin tamamen ıslahı dilekçesinde; müvekkilinin dava konusu taşınmazları bedeli karşılığında satın aldığını, tapu kaydı ve resmî senet ile bu durumun sabit olduğunu, resmî senedin aksinin ancak aynı kuvvette yazılı ve kesin delillerle kanıtlanabileceğini, davacının iddiasını ispat etmesi gerektiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 22.01.2013 tarihli ve 2008/371 E., 2013/26 K. sayılı kararı ile; 2004 yılında yapılan temlikin inançlı işlem olduğunun iddia edildiği, ancak iddianın ispatı bakımından yazılı delil sunulmadığı, yine 2004 yılındaki temlik yönünden hak düşürücü sürenin de geçtiği, 2008 yılında yapılan temlik ile ilgili ikrah nedenine dayanıldığı, tanık beyanları ile "tutanak" başlıklı ve 05.02.2009 tarihli belgedeki mesaj içeriği dikkate alındığında davalı tarafın devir konusunda davacıya baskı yaptığı, devrin yapılmaması hâlinde yaşanılan ülkedeki yetkili makamlara taşınmazların bildirileceği şeklinde davacının tehdit edildiği gerekçesiyle 29.07.2004 tarihli resmî senetle ilgili davanın hak düşürücü süre geçmiş olduğundan reddine, 15.08.2008 tarihli resmî senetle ilgili davanın 1 ve 5 numaralı bağımsız bölümler yönünden kabulü ile ½’şer paylara isabet eden 107.500,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacı vekili ile davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 14.10.2014 tarihli ve 2013/13313 E., 2014/15597 K. sayılı kararı ile; "...Dava, inançlı işlem ve ikrah hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir... davacı vekiline 15.02.2012 tarihli celsedeki anılan beyanı açıklattırılarak, yargılama sırasında dava dışı kişilere temlik edilen 1 ve 5 nolu bağımsız bölümlerle ilgili tapu iptal ve tescil isteğini bedele dönüştürüp dönüştürmediği ve 7 nolu bağımsız bölümle ilgili davasını sürdürüp sürdürmediği hususlarının şüpheye yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, davacı vekilinin bu hususlarda duruşmada beyanda bulunması halinde alınan beyanının kendisine imzalatılması, öte yandan; 1 ve 5 nolu bağımsız bölümlerin yeni maliklerine karşı mahkemenin 208/411 Esas sayılı dava dosyasından açılan tapu iptali ve tescil davasının, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 166. maddesi hükmü gereğince irtibat sebebi ile eldeki dava dosyası ile birleştirilerek, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, değinilen hususlar gözardı edilip yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Direnme Kararı
Mahkemenin 14.07.2016 tarihli ve 2015/226 E., 2016/294 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe yanında, bozma ilamında birleştirilmesi gerektiği belirtilen 2008/411 E. sayılı dava dosyasının mahkemelerine ait olmayıp ... ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyası olduğu, anılan dava dosyasının davacının annesi ... tarafından 7 numaralı bağımsız bölüme yönelik eldeki davanın taraflarına karşı açılan tapu iptali ve tescil davası olduğu, davacı tarafından yeni maliklere karşı tapu iptali ve tescil istemiyle açılan 2015/349 E. sayılı dava dosyasında ise davanın reddine ilişkin kararın kesinleştiği, bu nedenle birleştirmenin mümkün olmadığı, 15.02.2012 tarihli celsede davacı vekili tarafından 7 numaralı bağımsız bölüme yönelik talepleri olmadığının açıkça ifade edildiği belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
C. Direnme Kararının Temyizi
Direnme kararı süresi içinde davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
... ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.07.2018 tarihli ek kararı ile; eksik temyiz harcının tamamlanması konusunda 31.05.2018 tarihinde tebliğ olunan muhtıraya rağmen yasal süre içerisinde eksikliğin davalı tarafça tamamlanmadığı gerekçesiyle HUMK'un 434/3. maddesi gereğince davalı tarafın temyiz isteminden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiş; ek karar, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
D. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili, dava dilekçesindeki iddialarını yinelemiş, mahkemece, inançlı işleme ilişkin yazılı belge sunulmadığı belirtilmekte ise de inançlı işlem yönünden hak düşürücü sürenin varlığının kabulünün çelişkili olduğunu, davacının 2008 yılındaki devir için davalının babasına taşınmazın yalnız davalı ... adına devredilmesi koşulu ile verdiği vekaletnamenin taşınmazların aile içerisinde kalması inanç ve iradesi ile hareket ettiğine dair kuvvetli karine teşkil ettiğini, 2004 yılında yapılan devrin inançlı işlemle yapıldığının, davanın süresinde açıldığının kabulü ile davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, yargılamanın hiçbir aşamasında taleplerini tazminata dönüştürmediklerini, 7 no.lu bağımsız bölüm yönünden hüküm kurulmamasının doğru olmadığını, davalının her zaman kötüniyetli hareket ettiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
2. Davalı vekili, eksik temyiz harcının tamamlanması için muhtıranın davalının vekili Av. ...'a 31.05.2018 tarihinde tebliğ edildiğini, sonraki süreçte eksik harçtan ve kendisine verilen süreden habersiz olan davalının gördüğü lüzum üzerine Av. ...'ı vekillikten azlettiğini, eski vekili tarafından bu hususta bilgilendirilmeyen davalının bu eksikliği süresi içinde tamamlayamadığını, ek kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtip ek kararın ortadan kaldırılmasına, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
E. Hukuk Genel Kurulu'na Gönderme Kararı
Dairemizin 07.10.2019 tarihli ve 2018/4593 E., 2019/5087 K. sayılı kararı ile; Mahkemece verilen direnme kararının yerinde olmadığı gerekçesiyle temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
F. Hukuk Genel Kurulu Kararı
Hukuk Genel Kurulunun 17.05.2022 tarihli ve 2019/1-725 E., 2022/652 K. sayılı kararı ile; "...Davanın kısmen kabulüne dair verilen ilk karar Özel Dairece esasa ilişkin temyiz itirazları incelenmeksizin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 125. maddesi (HUMK’nun 186.) gereğince davacı vekiline 15.02.2012 tarihli oturumdaki beyanının açıklattırılması, dava konusu 1 ve 5 numaralı bağımsız bölümlerin yeni maliklerine karşı açılan tapu iptali ve tescil istemli davanın eldeki dava ile birleştirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, bozma kararından sonra mahkemece; ... ... 24. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/57 E. sayılı dava dosyası (Kapatılan ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/411 E. sayılı dava dosyası) ile ... 23. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/349 E. sayılı dava dosyası (Kapatılan ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/424 E. sayılı dava dosyası) celp edilerek anılan dosyalar içindeki dava dilekçeleri, gerekçeli kararlar, bozma kararları ve son duruşma tutanak suretleri dosya arasına alınmış, yine dava konusu 7 numaralı bağımsız bölümün tapu kütük sayfası ilgili tapu müdürlüğünden getirtilmiş ve bozma sonrası getirtilen tüm bu kayıtlar değerlendirilmek suretiyle direnme olarak adlandırılan karar verilmiştir. 18. Buna göre mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozma konusu ile ilgili bozma kararı sonrası ortaya çıkan yeni delil ve olgulara dayalı olarak oluşturulan yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.19. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir. " gerekçesiyle davacı vekilinin yeni hükme yönelik, davalı vekilinin ise ek karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Dairemize gönderilmiştir.
G. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, inançlı işlem ve ikrah hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İnançları Birleştirme kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
6098 s. ... Borçlar Kanunu'nun (TBK) 37. maddesine göre, bir kimse, karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. TBK'nın 38. maddesinde belirtildiği üzere korkutmadan (ikrahtan) söz edilebilmesi için, tehdidin sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız (hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması, yani sözleşmenin tehdidin yarattığı korku sonucu yapılması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir.
İptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Korkunun ortadan kalktığı veya aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile feshedilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabilir. (TBK'nın 39. m.)
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 434.maddesinde, temyiz dilekçesi verilirken gerekli harcın tamamının ödenmesi gerektiği belirtilmiş; harcın tamamının ödenmemesi halinde yapılacak işlemin usul ve esasları gösterilmiş; 10.05.1965 tarihli ve 1/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da, peşin ödenmesi gerekli temyiz harcının, hüküm altına alınan karar ve ilam harcının dörtte biri olacağı kabul edilmiştir.
3. Değerlendirme
1.Davalı vekilinin ek karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Mahkemenin gerekçeli kararının davalı vekiline 14.07.2016 tarihinde tebliğ edildiği, vekilin hükmü süresi içerisinde temyiz ettiği, Mahkemece, eksik kalan 1.799,93 TL temyiz harcının 1 haftalık kesin süre içerisinde tamamlanması aksi halde temyiz isteminden vazgeçilmiş sayılacağına karar verileceği, ihtarını içeren muhtıranın davalı vekiline 31.05.2018 tarihinde usulünce tebliğ edildiği, davalı vekili tarafından eksik temyiz harçlarının 1 haftalık kesin süre geçtikten sonra 07.09.2018 tarihinde yatırıldığı, Mahkemenin 12.07.2018 tarihli ek kararı ile, davalının temyiz isteminden vazgeçmiş sayılmasına karar verildiği anlaşıldığından, davalı vekilinin ek karara yönelik temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Temyiz olunan nihai kararların bozulması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı, özellikle davacının 1 ve 5 no.lu bağımsız bölümler yönünden tapu iptali ve tescil talebini yargılama sırasında bedele dönüştürdüğü, 7 no.lu bağımsız bölüm yönünden ise talebinden vazgeçtiği anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin karara, davalı vekilinin ek karara yönelik yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan kararın ve 12.07.2018 tarihli ek kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye 144,00'er TL temyiz harcının temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
31.05.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.