"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, 5737 sayılı Yasanın 17.maddesine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, 30 ada 19, 36 ada 3, 43 ada 7 ve 40 ada 14 parsel sayılı taşınmaz maliklerinin gaip olması nedeniyle mahkeme kararlarına istinaden Hazine adına tescil edildiğini, anılan taşınmazların Şehzade Sultan Mehmet Vakfından icareli olup, aslı vakıf olan taşınmazların mahlulen vakfına intikal edeceğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile Şehzade Sultan Mehmet Vakfı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, hak düşürücü süre ve zamanaşımı süresinin geçtiğini, Adalar Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/76 Esas, 2013/85 Karar sayılı kararı ile taşınmazların kaydında bulunan vakıf şerhinin terkinine karar verildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne dair verilen karar Dairece; "Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 43 ada 7 parsel sayılı 75,00 m2’li bahçeli ahşap ev nitelikli, 40 ada 14 parsel sayılı aralıklı ahşap ev nitelikli taşınmazların tamamının 27.10.2003 tarihli, 30 ada 19 parsel sayılı 62,00 m2’li kargir ev nitelikli taşınmazın 1/4 payının 19.09.2006 tarihli hükmen tescil kararı ile, 36 ada 13 parsel sayılı bahçeli ahşap ev nitelikli taşınmazın 3/8 payının 23.12.2009 tarihli mahkeme kararı ile satış+birleştirme işlemi ile davalı Hazine adına tescil edildiği, taşınmazların tapu kaydında bulunan “Zemini Şehzade Sultan Mehmet Vakfından Mukataalı” şerhinin Adalar Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.03.2013 tarih, 2012/76 Esas, 2013/56 Karar sayılı ilamı ile taviz bedeli ödenmeksizin terkinine karar verildiği, aynı kararda anılan vakfın tahsisat türü kabilinden vakıflardan olmadığı, bu tür vakıflarda vakıflar idaresinin ayni bir hakkı bulunmadığının belirtildiği, kararın deracattan geçerek 06.01.2014 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, çekişme konusu taşınmazların Şehzade Sultan Mehmet Vakfı ile ilişkileri kalmadığı gözetilmek suretiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir." gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde tapu iptal ve tescil isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; 22.09.1983 tarihli 2888 sayılı Yasanın 2. maddesiyle değiştirilen 2762 sayılı yasanın 29. maddesinde, Medeni Kanunun 501. maddesindeki Hazinenin mirascı olacağı yönündeki genel hükmünden ayrılmak suretiyle "mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş olan taşınmazlarda maliklerin bu yasanın yürürlük tarihine kadar ölmeleri üzerine son mirasçı sıfatıyla Hazineye intikal edipte bu husus tapu kaydına bağlanmış bulunanlar ayrık bırakılarak işlenmemiş olan taşınmazların mahlulen vakfına rücu edeceği" kuralı getirilmiştir. Bu nedenle, 2888 sayılı yasanın yürürlük tarihi olan 24.09.1983 sonra aslı vakıf olan taşınmazların Hazineye geçmesine yasal olanağın kalmadığı sonucuna ulaşılmalıdır.
Öte yandan, daha önce Hazine üzerine oluşan tapu kayıtlarının iptal edilememesi için de; taşınmazın önce mutasarrıfına geçip özel mülk haline gelmesi, mal sahibinin mirasçı bırakmadan ölmesi ve 2888 sayılı yasanın yürürlüğünden önce tapuda Hazine üzerine yazılması gibi üç koşulun gekçekleşmesi gerekmektedir. Vakıflar Yasasının tasfiye hükümlerinin işlemesinden önce vakıf malın kuru mülkiyeti mutasarrıfa geçtiğinden, mutasarrıfın tam malik sıfatını kazandığından söz edilemez. Anılan yasanın 29. maddesinde açıklanan koşullar gerçekleşmeden, mirasçı bırakmaksızın ölen kişi malik olamayacağı gibi tasarruf hakkı dahi sona ereceğinden taşınmazın mülkiyetinin Hazineye geçtiği ileri sürülemez. Aynı şekilde mutasarrıfı kaçak ve yitik kişi durumuna düşen taşınmazların mülkiyetinin de metruken vakfına dönmesi asıl olup hiçbir surette Hazineye geçmesine yasal olanak yoktur.
Hemen belirtilmelidir ki; bütün bu yasal düzenlemeleri içeren 2762 sayılı Vakıflar Kanunu 27.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5737 sayılı Yasanın 80.maddesi ile iptal edilmiş ve yeni 5737 sayılı Yasanın 17. maddesi ile “ Tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk ve mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir.” düzenlemesine yer verilmek suretiyle taşınmazların Hazineye intikal yolunu kapatmış bulunmaktadır. Esasen, anılan bu hükmün kamu düzeniyle ilgili kazanılmış hakları bertaraf etmeyeceği tartışmasız olup, çekişmelerde bu hususun gözardı edilemeyeceği de kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince, dava konusu 43 ada 7 parsel sayılı 75,00 m2’li bahçeli ahşap ev nitelikli, 40 ada 14 parsel sayılı aralıklı ahşap ev nitelikli taşınmazların tamamının 27.10.2003 tarihli, 30 ada 19 parsel sayılı 62,00 m2’li kargir ev nitelikli taşınmazın 1/4 payının 19.09.2006 tarihli hükmen tescil kararı ile, 36 ada 13 parsel sayılı bahçeli ahşap ev nitelikli taşınmazın 3/8 payının 23.12.2009 tarihli mahkeme kararı ile satış ve birleştirme işlemi ile davalı Hazine adına tescil edildiği, dolayısıyla dava konusu taşınmazların 24.09.1983 tarihinden sonra Hazine adına tescil edildiği anlaşılmakla vakfına rücu edecekleri açıktır.
Öte yandan Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/1-2620 Esas 2021/445 Karar sayılı 08/04/2021 tarihli kararında da açıklandığı üzere; açık kanuna aykırılık nedeniyle oluşan maddi hatalar taraflar bakımından usuli kazanılmış hakkın istisnasıdır.Hal böyle olunca davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken maddi hataya dayalı bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile kararının BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.02.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.