Logo

1. Hukuk Dairesi2022/6942 E. 2022/8433 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın ölünceye kadar bakma ve hibe sözleşmeleriyle yaptığı temliklerin ehliyetsizlik ve muris muvazaası nedeniyle iptali istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Ölünceye kadar bakma akdiyle yapılan temlikte mirasbırakanın asıl amacının bakımı sağlamak değil mirasçılardan mal kaçırmak olduğunun anlaşılması ve bu hususta yanılgılı değerlendirme yapılması gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonucunda; Mahkemece asıl ve birleştirilen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi;

I. DAVA

Davacılar asıl davalarında, mirasbırakanları anneanneleri ...'ın diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak, aynı zamanda akli melekelerinin zayıf olduğu bir sırada 462 parsel sayılı taşınmazını hibe akdi ile 500, 128, 183,188 ve 70 parsel sayılı taşınmazları ise ölünceye kadar bakma akdiyle davalı torunu ...’e devrettiğini; birleştirilen davalarında, mirasbırakanın 654, 670, 669, 252 ve 50 parsel sayılı taşınmazlarını davalı oğlu ...’e satış ve bağış şeklinde devrettiğini, anılan temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.

II. CEVAP

1. Asıl davada davalı ..., bağış akdinde muvazaa iddiasının asılsız olduğunu, ölünceye kadar bakım akdinin ise gerçek olup murise baktığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

2. Birleştirilen davada davalı ..., diğer paydaşlardan da pay satın aldığını ve iddiaların doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin (birleştirme öncesi) 26/07/2011 tarihli ve 2010/356 E., 2011/449 K. sayılı kararıyla; murisin akıl zayıflığı bulunduğu iddiasının soyut iddiadan öteye geçmediği, bağış sözleşmesinin murisin iradesine uygun bulunduğu, davalının ölünceye kadar bakım akdiyle üstlendiği murisi bakıp gözetme yükümlülüğünü yerine getirdiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Birinci Bozma Kararı

Dairenin 26.09.2013 tarihli ve 2011/14318 E., 2012/4184 K. sayılı kararıyla; “...Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir. Hal böyle olunca; ölünceye kadar bakım akdine konu taşınmazlarla ilgili olarak mirasbırakanın gerçek amacının açıklığa kavuşturulması bakımından... araştırma ve değerlendirme yapılması, gerekse mirasbırakanın oğlu ...'e yaptığı temliklerle ilgili aynı yer Mahkemesinin 2010/361 E., 2011/448 K sayılı dosyasının da değerlendirme kapsamına alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.’ gerekçesiyle; aynı Mahkemenin 2010/361 Esas sayılı dosyası üzerinden 669 parselin muris Hüsniye ile ilişkisinin bulunmadığı, diğer taşınmazlarda murisin payını davalıya satmayıp bağışladığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin verilen karar, Dairece“….dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilerek miras bırakanın akit tarihinde ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması, miras bırakanın ehliyetsizliğinin saptanması halinde davanın kabul edilmesi; ehliyetli olduğunun saptanması halinde ise mirasbırakan ... tarafından davalı ...'e aynı akitle yapılan temliklerin bağış niteliğinde olduğu, bu şekilde sağlararası yapılan temlik işleminde 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararının uygulama yerinin bulunmadığı, koşullarının varlığı halinde TMK'nın 560 ila 571.maddeleri arasında öngörülen tenkis davasına konu olabileceğinden, davacının bu yöne ilişkinin talebinin değerlendirilerek olumlu-olumsuz bir karar verilmesi gerektiği açıktır." gerekçesiyle bozulmuş, davalı vekilinin karar düzeltme isteği Dairenin 30.10.2012 tarihli ve 2012/11962 E., 2012/12010 K. sayılı kararıyla reddedilmiştir.

3. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 10.05.2016 tarihli ve 2014/384 E., 2016/169 K. sayılı kararıyla; bozma kararına uyulmuş, dava dosyaları birleştirilmiş, yapılan yargılamanın sonucunda asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. İkinci Bozma Kararı

Dairenin 09.07.2020 tarihli ve 2017/5556 E., 2020/3693 K. sayılı kararıyla; “…Hemen belirtilmelidir ki; bozma kararına uyulmuş olmakla usuli kazanılmış hak kuralı uyarınca bozma kararında gösterilen şekilde inceleme yapılarak belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verilmesi zorunludur. Bu hususun kamu düzeniyle ilgili olduğu tartışmasızdır. Somut olayda, Mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen asıl davadaki çekişmeli taşınmazların temlik tarihleri itibariyla fiil ehliyeti araştırması yapılmadan birleştirilen davadaki taşınmazların temlik tarihindeki fiil ehliyeti raporu ile yetinilerek sonuca gidildiği görülmektedir. Hal böyle olunca, 12/04/1999 ve 02/06/1999 tarihlerinde mirasbırakanın fiil ehliyetinin olup olmadığının araştırılması, ehliyetsiz olması halinde asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmesi, ehliyetli olması halinde ise asıl davada muris muvaazası iddiasının değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir.Kabule göre de; davalar birleştirilse dahi ayrı dava olma özelliklerini korurlar. Bu nedenle birleştirilen her bir dava bakımından ayrı ayrı hüküm kurulması zorunludur. Keza 6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesine göre de hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği açıktır. O halde, asıl ve birleştirilen davalar yönünden ayrı ayrı hüküm kurulmaması hatalıdır." gerekçesiyle bozulmuştur.

6. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 19.10.2021 tarihli ve 2020/412 E., 2021/468 K. sayılı kararıyla; murisin Adli Tıp Kurumu raporları ile akit tarihleri (15/01/1980, 12/04/1999 ve 02/06/1999) itibariyle fiil ehliyetini haiz olduğu, davalının ölünceye kadar bakma akdiyle üstlendiği murise bakıp gözetme yükümlülüğünü, murisin ölümüne kadar yasanın istediği anlamda yerine getirdiği, 462 parsel sayılı taşınmazla ilgili bağış suretiyle temlikin murisin iradesine uygun olduğu gerekçeleriyle asıl davanın reddine, birleştirilen davada, dava konusu 669 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan ile ilgisi bulunmadığı, diğer taşınmazların bağış suretiyle devir edildiği gerekçesiyle birleştirilen davanın reddine, ayrıca her iki davada davacılar vekilince 25.06.2013 tarihli dilekçesinde taleplerinin sadece tapu iptali ve tescil olduğu, ayrıca tenkis taleplerinin bulunmadığı belirtildiğinden asıl ve birleştirilen davada tenkis yönünden de davaların reddine karar verilmiştir.

7. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Temyiz Nedenleri

Davacılar vekili, mirasbırakanın bakım ihtiyacı bulunmadığını, aksine davalıların mirasbırakanın gelirinden faydalandıklarını, her ne kadar Adli Tıp Kurumundan rapor alınmış ise de, mirasbırakanın demans hastalığı bulunduğunu, fiil ehliyetini haiz olmadığını, tenkis yönünden değerlendirme yapılmadığını, mirasbırakanın tüm malvarlığının araştırılmadığını bu yöndeki taleplerinin reddedildiğini, mirasbırakanın tüm taşınmazını devrettiğini, amacının mal kaçırmak olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

9. Gerekçe

9.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.

9.2. İlgili Hukuk

9.2.1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 611 inci maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına Yasa'nın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.

Bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.

Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.

Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.

9.3. Değerlendirme

9.3.1. Dosya içeriği, toplanan deliller ve Dairemiz eksiklik talep müzekkeresi ile getirtilen kayıtlardan, mirasbırakan ....’ın 03.09.2010 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak kendisinden önce ölen kızı ...’dan olma torunları davacı ..., ..... ile davalı oğlu ...’in kaldıkları, davalı ...’in ise ...’in oğlu olduğu, mirasbırakanın 654, 50,670 ve 252 parsel sayılı taşınmazlardaki 1/5 payını 15/01/1980 tarihinde davalı oğlu .....’e bağışladığı, 462 parsel sayılı taşınmazını 12.04.1999 tarihinde bağış suretiyle; 70,128,183,188 ve 500 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını ise 02.06.1999 tarihinde ölünceye kadar bakma akdiyle davalı torunu ...’e devrettiği, 669 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakanla ilgisinin olmadığı, Adli Tıp Kurumundan alınan raporlar ile mirasbırakanın temlik tarihlerinde fiil ehliyetini haiz olduğu, davacılar vekilinin 25.06.2013 tarihli dilekçesi ile tenkis istemlerinin bulunmadığı, taleplerinin tapu iptali ve tescil olduğu, anlaşılmaktadır.

9.3.2. Hemen belirtmek gerekir ki, Dairenin birinci bozma kararında da değinildiği üzere ölünceye kadar bakma akdi ile yapılan temliklerde mirasbırakanın asıl amacının kendisine baktırmak mı, yoksa mirasçılardan mal kaçırmak mı olduğunun duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması gerekir. Özellikle, ölünceye kadar bakma akdine konu taşınmazlarla, var ise mirasbırakanın temlik dışı taşınmazlarının, temlik tarihi itibarıyle değerleri esas alınarak yapılan temlikin makul ölçülerde olup olmadığı değerlendirilmelidir.

9.3.3. Somut olayda, asıl ve birleştirilen davalarda mirasbırakanın bağış suretiyle devrettiği taşınmazlar yönünden davanın reddine karar verilmesi doğrudur. Davacılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine. Ancak, mirasbırakan 02.06.1999 tarihli ölünceye kadar bakma akdi ile 5 adet taşınmazdaki payını davalı torunu ...’e devretmiş, üzerinde taşınmaz kalmamıştır. Bu olgular tanık beyanları ile birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakanın asıl amacının kendisine baktırmak değil mirasçılardan mal kaçırmak olduğu anlaşılmaktadır.

9.3.4. Hal böyle olunca, asıl davada ölünceye kadar bakma akdi ile devredilen taşınmazlar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.

V. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin bu yönlere değinen ve yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3.maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 22.12.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.