"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa bedel istemine yönelik davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına dair verilen karara, İlk Derece Mahkemesince) uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine ilişkin karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, dava dilekçesinde 1355 parsel sayılı taşınmazdaki payının satışı için davalı ... ile birlikte dava dışı kişileri vekil tayin ettiğini, taşınmazdaki payının vekil ..... tarafından diğer davalı ...’e 10.000,00 TL bedelle temlik edildiğini, payın bedeli en az 70.000,00 TL olduğu halde düşük bedelle satılmasıyla zarara uğratıldığını, satış bedelinin de kendisine verilmediğini, karı- koca olan davalıların el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerini ileri sürerek tapu iptali ve tescile, mümkün olmazsa 70.000,00 TL’nin satış tarihinden itibaren yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş; terditli tazminat isteğini ıslahla 110.828,86 TL’ye çıkartmıştır.
II. CEVAP
Davalılar, cevap dilekçelerinde; ekonomik olarak zor durumda olan davacının teklifi sonucunda taşınmazdaki davacı payını 2012 yılı başında toplam 50.000,00 TL bedelle satın aldıklarını, satış bedelini davacıya ödediklerini, Toprak Koruma Kanunu gereğince tapuda pay satışı gerçekleştirilemediğinden taşınmazın temlikini garanti altına almak için anılan vekaletnamenin verildiğini, ayrıca tapu devrine kadar güvence olması için davacıdan 35.000,00 TL ve 15.000,00 TL bedelli iki ayrı senet alındığını, daha sonra diğer paydaşlarla da anlaşılarak taşınmazın tamamının temlik alınıp, tapuda devrin gerçekleştirildiğini, davanın kötüniyetle açıldığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 14.03.2019 tarihli ve 2017/26 E., 2019/67 K. sayılı kararıyla; bedeller arasında fahiş fark bulunduğu, davalının bedel ödediğine yönelik savunmasını usulünce kanıtlayamadığı, vekil olan davalı tarafından vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, diğer davalı alıcının ise bu durumu bilen veya bilebilecek konumda olduğu gerekçesiyle davanın kabulüyle iptal-tescile karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davalılar vekili, davacının dava dilekçesinde taşınmazın 2014 yılında tapuda satış tarihinde dönümünün 10.000 TL, paylarının da 70.000 TL olduğunun belirtildiğini, bu tarihten iki yıl önce taşınmazın davalıya satıldığını, bedelinin haricen ödendiğini, devrin mümkün olmaması nedeniyle, tapuda işlem yapılamadığını, bu nedenle davacının teminat olarak 50.000 TL senet verdiğini, sonra da vekalet verdiğini ancak hisse satışının yapılamadığını, icra takibi yapılarak taşınmaza haciz konulduğunu, diğer paylı hissedarların da paylarını davalıya satmayı kabulü üzerine taşınmazın devralındığını, bu hususun icra dosyası ve tanık beyanları ile sabit olduğunu, senetlerin sebebi belli olmayan bir borç olarak kabul edilmesinin ve yazılı delil olarak kabul edilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bir kimsenin satış bedelini almadan, alıcıya veya alıcının yakınına taşınmaz devrini gerçekleştirmek üzere vekalet vermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, devirden 3 yıl sonra açılan davada davacının iyi niyetli olmadığını belirtip, Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 16/10/2020 tarihli ve 2019/1168 E., 2020/722 K. sayılı kararıyla, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairece; davacının taşınmazdaki payını davalı ...’e sattığı, almış olduğu satış bedeli karşılığında davacı tarafından davalı ...’e 2 adet senet verildiği, anılan senetlere dayalı olarak başlatılan icra takibinin itiraz edilmeksizin kesinleşmesi neticesinde taşınmazın 3. kişiye satışının engellenmesi amacıyla taşınmaz üzerine haciz şerhi konulduğu, takipten feragatle haczin kaldırıldığı, tapuda yapılan resmi sözleşme ile davacının taşınmazdaki payının vekil kıldığı davalı ... aracılığıyla, diğer dava dışı paydaşların paylarının ise bizzat davalıya satış suretiyle temlik edildiği, vekil tarafından vekil edenin iradesine uygun davranıldığı, taşınmaz bedelinin davacı tarafından alınıp karşılığında teminat senetleri verildiği, vekalet görevinin kötüye kullanılmasından bahsedilemeyeceği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmesi gerektiği hususuna değinilerek hüküm bozulmuştur.
3. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen karar
İlk Derece Mahkemesinin 07.06.2022 tarihli ve 2022/116 E., 2022/142 K. sayılı kararıyla; davacının taşınmazdaki payını davalı ...’e sattığı, almış olduğu satış bedeli karşılığında davacı tarafından davalı ...’e 2 adet senet verildiği, anılan senetlere dayalı olarak başlatılan icra takibinin itiraz edilmeksizin kesinleşmesi neticesinde taşınmazın 3. kişiye satışının engellenmesi amacıyla taşınmaz üzerine haciz şerhi konulduğu, takipten feragatle haczin kaldırıldığı, tapuda yapılan resmi sözleşme ile davacının taşınmazdaki payının vekil kıldığı davalı ... aracılığıyla, diğer dava dışı paydaşların paylarının ise bizzat davalıya satış suretiyle temlik edildiği, vekil tarafından vekil edenin iradesine uygun davranıldığı, taşınmaz bedelinin davacı tarafından alınıp karşılığında teminat senetleri verildiği, vekalet görevinin kötüye kullanılmasından bahsedilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası (İlk Derece/ Bölge Adliye) Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ve somut olayda vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, dava dilekçelerinde vekalet görevinden kaynaklanan alacak talepleri de bulunmasına rağmen bu taleplerinin değerlendirilmediğini belirterek hükmün bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. Bilindiği üzere, Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
6.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, kararın (V./2.) no.lu bendinde yer verilen hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak, kararın (V./3.) no.lu bendinde yer verilen Mahkeme kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, davacıdan harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 20.10.2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.