"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptal-tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurunun esastan reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyiz başvurusu kararın miktar itibariyle kesin olduğu gerekçesiyle 25.12.2018 tarihli ek karar ile reddedilmiş, ek karar karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 15.03.2021 tarihli ve 2019/800Esas, 2021/1435Karar sayılı kararıyla: “...Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davanın 1.000,00 TL değer gösterilmek suretiyle açıldığı, mahkemece keşif yapılmasına rağmen dava konusu taşınmazın değeri tespit edilmeden sonuca gidildiği anlaşılmaktadır...Hâl böyle olunca, taşınmaz başında keşif yapılarak Harçlar Kanunu 16. madde uyarınca taşınmazın dava tarihindeki değerinin belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir...” gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararı bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesince bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda gereği düşünüldü:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Somut olayda, dava konusu 206 ada 2 parsel sayılı 227,94m2 arsa nitelikli taşınmazın dava tarihi itibariyle keşfen saptanan değeri 68.382TL olup, belirtilen değerin 2022 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 107.090.00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz kesinlik sınırı içinde kaldığı anlaşılan eldeki dava yönünden davacı vekilinin temyiz dilekçesinin değerden REDDİNE,
Alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
04.07.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
- MUHALEFET ŞERHİ -
Anayasa’nın 90. maddesiyle iç hukukun bir parçası haline gelen ve temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşme niteliğinden dolayı kanunlar karşısında öncelikli konumda olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’dir. Yargısal temel haklar açısından Sözleşmenin en önemli hükümleri 6. maddede düzenlenen “âdil yargılanma hakkı" ve 13. maddede düzenlenen “etkili bir hukuki yola başvurma” hakkıdır. Sözleşmenin 6. maddesinde düzenlenen ve adli mekanizmanın işleyiş ve organizasyonunda bireye bir dizi usuli güvence sağlayan bir haklar bütünü olan adil yargılanma hakkı, usul hukukuna ilişkin koruma mekanizması içermesiyle bir adalet standardı oluşturur. (Billur Soydan Yaltı -Vergi Dünyası Dergisi)
Adil yargılanma hakkı ve etkin başvuru imkanını yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir yargı sisteminde istinaf ve temyiz yolları kabul edilmişse bunların adil yargılanmanın gereklerine uygun olarak işletilmesi gereğine vurgu yapmıştır.
Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi, iç hukukta kanun yolunun öngörülmesi halinde, bu yola başvuru hakkının etkili bir biçimde kullanabiliyor olması gerektiğini kabul eder. Aksi halde mahkemeye erişim hakkının ihlali ortaya çıkar.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa’da tanınan bir hakkın ihlal edildiğini iddia eden herkes mahkemeye erişim hakkına sahiptir. Mahkemeye erişim hakkı ... Hukukunda bütün uyuşmazlıklarda korunması gereken bir haktır.
Mahkeme hakkı, hak aramak için mahkeme önüne gidebilme imkanının gerçekten, fiilen ve etkili bir biçimde mevcut olmasını gerektirir. Mahkeme hakkı sadece hukuken öngörülen sınırlamaların değil fiilen öngörülen sınırlamaların da kaldırılmasını gerekli kılar. Bununla beraber mahkeme hakkı mutlak bir hak olarak görülmemektedir. Devlet bu konudaki düzenlemesini yaparken bir takdir alanına sahiptir. Fakat mahkeme hakkına getiren sınırlama meşru bir amaç gütmeli, hakkın özünü zedeleyecek şekilde olmamalı güdülen amaçlar orantılı açık ve ölçülü olmalıdır.
Anayasa Mahkemesi, bireysel başvurularda mahkeme hakkını Anayasa’nın 36. maddesi çerçevesinde ele almaktadır. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkını, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek şeklinde tarif etmektedir.
Anayasa Mahkemesine göre, usul kurallarının hukuki güvenliğin sağlanması ve yargılamanın düzgün bir şekilde yürütülmesi sonucu adaletin tecelli etmesine hizmet etmek yerine, kişilerin davalarının yetkili bir mahkeme tarafından görülmesi bakımından bir çeşit engel haline gelmeleri durumunda, mahkemeye erişim hakkı ihlal edilmiş olacaktır (Sibel İnceoğlu-Adıl Yargılanma Hakkı).
Anayasa Mahkemesi, mahkeme hakkı bakımdan, öngörülen koşulların açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması ya da yorumlanması nedeniyle kişiler dava açma ya da kanun yoluna başvurma hakkını kullanamadığı takdirde mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini kabul etmektedir.
Anayasa ile güvence altına alınan hukuki korunma hakkı (36. madde) yalnızca şekli bir yargılama yapılmasını değil bunun yanında adil ve doğru bir yargılamayı da gerektirmektedir. Adil yargılamanın teminatlarından biri de kanun yollarıdır (... -Medeni Usul Hukukunda İstinaf).
Mahkeme kararlarının hukuka uygunluğunun bir üst mahkeme tarafından denetlenmesi Anayasal bir gerekliliktir.
Anayasa Mahkemesine göre de mahkeme hakkı sadece ilk derece mahkemesine başvurmayı değil temyiz yoluna başvurmayı da kapsar.
Somut uyuşmazlık yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil talebine ilişkin olup, Mahkemece yapılan yargılama sonucunda 06.12.2018 tarihinde davanın reddine karar verilmiş, davacının istinaf başvurusu üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş davacı vekilinin temyiz başvurusu kararın miktar itibariyle kesin olduğu gerekçesiyle 25.12.2018 tarihli ek karar ile reddilmiştir.
Ek kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Dairece 15.03.2021 tarihli karar ile dava değerinin; harç ve yargılama gideri hesabında, önem arz ettiği, dava konusu taşınmazın dava tarihi itibariyle değerinin belirlenmesi gereğine değinilerek, sair temyiz itirazları incelenmeksizin hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, bozma kararına uyularak taşınmazın dava tarihi itibariyle değerinin 68.382 TL olduğu belirlenmiştir.
Dairece, Bölge Adliye Mahkemesinin 06.12.2018 tarihli kararı, kararın temyiz kabiliyetinin bulunup bulunmadığının belirlenebilmesi için dava değerinin net olarak tespiti gerektiğinden bahisle bozulmuş, sair temyiz itirazları bozma nedenine göre incelenmemiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozma kararına uyularak belirlenen dava değerinin 2018 yılı itibariyle temyiz sınırının üzerinde olduğu anlaşılmaktadır.
Buna göre, Dairenin 15.03.2021 tarihli bozma kararının, sadece dava değerinin belirlenmesine ilişkin olması nedeniyle, temyiz sınırının 2018 yılı itibariyle belirlenmesi gerektiği, aksinin kabulü, yani temyiz sınırının ikinci karar tarihi 03.03.2022 itibariyle belirlenip temyiz talebinin değerden reddedilmesi, adil yargılanma hakkı, hak arama hürriyeti ve mahkemeye erişim haklarının açık ihlali anlamına geleceğinden, çoğunluğun temyiz talebinin değerden reddine yönelik kararına katılmıyoruz.