"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : İSTANBUL 22. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi;
I. DAVA
Davacı, icra dosyasına olan borcundan dolayı maliki olduğu dava konusu 65 ada 48 parsel sayılı taşınmazını oğlu olan davalıya satış göstermek suretiyle devrettiğini, tehlike ortadan kalkınca taşınmazın geri verileceği konusunda sözlü olarak anlaşmaya varılmasına rağmen davalının taşınmazı iadeye yanaşmadığını, devirden sonra taşınmaz üzerine inşaat yaptırdığını ve kat mülkiyeti kurularak 1, 2 ve 3 no.lu bağımsız bölümlerin davalı adına tescil edildiğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı davaya cevap vermemiştir.
III. MAHKEME KARARI
İstanbul 22. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine ilişkin verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme neticesinde istinaf başvurusunun kabulüne karar verildikten sonra ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılarak davanın kabulüne ilişkin hüküm kurulmuştur.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukanda belirtilen karanna karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Karan
Dairenin 11.01.2022 tarihli ve 2020/3072 Esas, 2022/115 Karar sayılı kararıyla; "dava konusu 65 ada 48 parsel sayılı taşınmaz davacıya ait iken 02.02.1999 tarihinde davalı oğluna satış yoluyla temlik ettiği, taşınmazda 15.05.2000 tarihinde kat irtifakı tesis edilerek 1, 2 ve 3 no.lu bağımsız bölümlerin davalı adına tescil edildiği, somut olayda, her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince, davacı aleyhine başlatılan icra takibi ve taşınmazın vergi ödemelerine ilişkin makbuzlar delil başlangıcı olarak kabul edilmiş ise de; anılan bu belgelerin HMK’nın 202. maddesi kapsamında delil başlangıcı olarak kabulünün mümkün olmadığı, hal böyle olunca, inançlı işlem iddiasının ispatlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin 30.06.2022 tarihli ve 2022/1007 Esas, 2022/1200 Karar sayılı karanyla; bozma kararındaki gerekçe benimsenmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Karanna Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukanda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili, verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, inanç sözleşmesinin her türlü delille ispat edilebileceğini, intifa hakkı şerhinin başlı başına bir delil olduğunu, davalının dava konusunu satın alabilecek yaşta olmadığını, binanın tamamlanması için tüm giderleri davacının yatırdığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. Öte yandan; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.
Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
6.3. Değerlendirme
(IV/2.) no.lu paragrafta yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
V. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına kesin olmak üzere, 27.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.