"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
DAVA TARİHİ : 17.07.2019
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/106 E., 2021/317 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali tescil ve terditli olarak tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı ... vekili ve davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiline ait 509 parsel sayılı taşınmazın kredi temini amacıyla davalı ...’a devredildiğini, davalı tarafından çekilen 100.000 TL kredinin 65.000 TL’sinin davacıya verildiğini, kalan 35.000 TL’sinin ise davalı ... ve dava dışı ... tarafından kullanıldığını, taraflar arasında düzenlenen 22.12.2017 tarihli sözleşmede kredi borcunun ödenmesinden sonra taşınmazın davacıya devredileceğinin, gereği yapılmadığı takdirde 750.000 TL cezai şartın faiziyle birlikte ödeneceğinin kararlaştırıldığını, ilk kredi taksidi olan 33.000 TL’nin davacı tarafından yatırıldığını, ancak daha sonra davalı ...’ın taşınmazı davacının teyzesinin oğlu olan diğer davalı ...’a sattığını, davalı ...’ın kötü niyetli olup taşınmazı geri vermek için para talep ettiğini ileri sürerek taşınmazın tapusunun iptali ile davacı adına tescilini, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşme uyarınca fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 100.000 TL’nin 22.12 2017 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı ... vekili; taşınmazın satışa çıkarıldığının köyde duyurulduğunu, müvekkilinin kendi evine 50 metre mesafede olan taşınmazı üzerine ev yapmak üzere satın almak istediğini, 125.000 TL satış bedelinin bir kısmının elden bir kısmının ise banka aracılığıyla diğer davalı ...’a ödendiğini, taraflar arasındaki protokolü bilmesi mümkün olmayan müvekkilinin iyi niyetli olduğunu, davacı ile müvekkilinin akraba olmasına karşın sık görüşmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı ... vekili; müvekkilinin çekilen krediden hiçbir menfaat elde etmediğini, imzalanan sözleşmenin gerçek iradeyi yansıtmadığını, kredi borcunun ödenmemesi halinde taşınmazı satabileceğinin konuşulduğunu, kredi tutarının tamamının davacı hesabına yatırıldığını ve taksitlerin davacının oğlu ... ... ve arkadaşı ... tarafından yatırılacağının kararlaştırıldığını, farklı bir kredi borcu için de müvekkiline 10.000 TL ödeneceği sözünün verildiğini, müvekkilinin banka borcu için 30.000 TL ödeme yapan ... ...’ın davaya konu kredi borcunun ilk taksidi olan 42.000 TL’yi ödeyemediğini ve kendisinden ödeme talep ettiğini, banka tarafından takibe başlanacak olması nedeniyle müvekkilinin arkadaşı ...’e borçlanarak 30.000 TL taksit ödemesi yaptığını, ancak kalan 12.000 TL ... ... tarafından ödenmediği gibi müvekkiline de bir ödeme yapılmadığını, bu konudaki girişimlerin sonuçsuz kaldığını, kalan 12.000 TL’nin de yine müvekkili tarafından borçlanılarak ödendiğini, zararı gitgide artan müvekkilinin taşınmazı satarak borcu kapatmaya karar verdiğini, davacı ile akraba olduğunu bilmeksizin taşınmazı diğer davalı ...’a 125.000 TL karşılığında sattığını, kredi borcunun davalı ... tarafından kapatıldığını, kalan kısmın ise müvekkiline elden ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı ...’ın taşınmazı satarak kredi borcunu kapatmasının inançlı işleme ilişkin sözleşmenin ihlalini teşkil ettiği, 5 yıl vadeli kredinin ilk yılında taşınmazın satılmasının iyi niyetli olmadığı, davalı ...’ın kredinin kendine düşen kısmını bizzat ödemediği, tanıklar kredinin yardım amaçlı çekildiğini beyan etse de protokolün asıl olduğu ve aksinin tanıkla ispat edilemeyeceği, kredi borcunun davalı ...’ın ödemesiyle kapatıldığı, Aydın ve Orhan arasındaki protokol hükümleri ve tanık beyanları dikkate alındığında davalı ...’ın iyi niyetli 3. kişi olduğu, protokolde cezai şart olarak 750.000,000 TL öngörülmüşse de TBK'nın 182/3 gereğince bu koşulun taşınmaz bedeline indirildiği, davacıya 98.497,00 TL kredi ödemesi ve protokole göre 50.000,00 TL ödeme yapılması nedeniyle bunların mahsup edildiği gerekçesiyle davacının tapu iptali ve tescil talebinin reddine, cezai şart bedelinin tahsiline ilişkin terditli talebin kısmen kabulü ile 257.042,00 TL’nin 100.000 TL’sinin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle bakiyesinin faizsiz olarak davalı ...’dan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili ve davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı ... vekili; cevap dilekçesindeki hususları tekrarla taraflar arasındaki ceza soruşturmasında da davacının yatalak olduğunun ve kredinin davacının oğlu ... ve ... için çekildiğinin ortaya konulduğunu, bu nedenle taraflar arasında imzalanan protokolün hükme esas alınmaması gerektiğini, davalı ...'ın çekilen krediden hiçbir menfaat temin etmediğini, müvekkilinin kredi ödemelerinden sorumlu olmadığını, banka tarafından çekilen ihtarnameye rağmen müvekkilinin 5 senelik kredi vadesini beklemesinin kendisinden beklenemeyeceğini, davacı tarafın borç ödenmediği takdirde taşınmazı satabileceğini söylediğini, müvekkilinin de taşınmazı satacağını defaten dile getirdiğini, Mahkemece davacının teyzesinin oğlu olan davalı ...'ın iyi niyetli bulunmasının da çelişki teşkil ettiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davacı vekili; davalı ...'ın iyi niyetli olmadığını, davacının teyzesinin oğlu olan ve taşınmaza 100 m mesafede oturan bu davalının taşınmazı satış bedelinin düşük olduğunu bilerek satın aldığını, diğer davalı ...'ın ise dava dışı ...'ten alacağına karşılık ...'in ablası olan kızkardeşinin miras hissesini devraldığını ve davalı ...'la ... birliği içerisinde hareket ettiğini, müvekkilinin buna rağmen davalı ...'ın resmi senetle ödediği parayı iade etmeye hazır olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı ...'ın sözleşmeyi yapma amacının kendisinin şahsi borcunun bir kısmının ödenmesi olduğu, davalı ...’ın davacı ve sözleşme tanıklarına ihtar dahi çekmeden ve henüz kredi vadesi gelmeden taşınmazı satma yoluna giderek inanç sözleşmesine aykırı davrandığı, davalı ...’ın beyanları ile ödeme belgelerinin örtüştüğü gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili ve davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı ... vekili; inançlı işlem sözleşmesinden kaynaklanan hakların kullanılmasının herhangi bir geçerlilik şartına bağlanmadığını, bu nedenle yazılı bir ihtar şartından bahsedilemeyeceğini, müvekkilinin davacı tarafı satıştan haberdar ettiğinin ise dosya kapsamıyla sabit olduğunu, Yargıtayın yerleşik içtihatlarında taşınmazı devralanın zarara uğraması halinde taşınmaza kendisinin el koyabileceği gibi o şeyi satıp alacağını alma yoluna gidebileceğinin belirtildiğini, inanç sözleşmesinin doğasında olan bu hükmün de açıkca sözleşmede yer alması gerekmediğini, çekilen kredinin müvekkili ile alakasının olmadığının kanıtlandığını, protokole sıkı sıkıya bağlı kalınarak gerçek hukukun göz ardı edilmesinin TBK'nın 19/1.maddesi ile bağdaşmayacağını, davacının oğlu ...'nin Savcılık ifadesinde dahi protokolün gerçek iradeyi yansıtmadığının ikrar edildiğini, çekilen kredinin müvekkilinin menfaatine olmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davacı vekili; istinaf dilekçesindeki hususları tekrarla tapu iptali ve tescil isteminin kabul edilmesi gerektiğini, davacının okuma yazma bilmeyip 80 yaşın üzerinde olduğunu ve yapılan bu işlemlerden bilgisinin olmadığını, davaya konu taşınmazın da müvekkilinin yaşadığı yer olduğunu ve davalı ...'ın ödediği bedelin iadesi için hazır olduklarını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, bu mümkün olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
2. Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
3. Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
4. İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. (818 s. Borçlar Kanunu 818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK). m.; 6098 s. ... Borçlar Kanunu’nun (TBK) 97. m.). Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
5. Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
6. 05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
7. TMK’nın 1023 üncü maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.”, 1024 üncü maddenin birinci fıkrasında; “ Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.” 1024 üncü maddenin ikinci fıkrasında; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.” 1024 üncü maddenin üçüncü fıkrasında; ise “ Böyle bir tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
8. 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu’nun (TBK) 97. maddesinde, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesi yer almaktadır.
3. Değerlendirme
Dosyanın incelenmesinde; davacı ile davalı ... arasında imzalanan 22/12/2017 tarihli protokolde çekişmeli 509 parsel sayılı taşınmazın davalıya devredileceği, davalının davacıya 50.000 TL ödeme yaptığı, davalının çekeceği 100.000 TL kredinin ise davacıya teslim edileceği ve kredi taksitleri ortakça ödendikten sonra davalının taşınmazı davacıya iade edeceği, aksi taktirde cezai şart olarak 750.000,00 TL ödeyeceği hususlarının kararlaştırıldığı, davacının maliki olduğu 509 parsel sayılı taşınmazın 22/01/2018 tarihinde 24.000,00 TL bedelle davalı ...'ya devredildiği, aynı tarihte davalı ... tarafından kullanılan 100.000,00 TL kredi nedeniyle taşınmaza ipotek konulduğu, çekilen kredinin 5 yıl vadeli olup kredi taksitlerinin 17/12/2018-17/01/2023 tarihleri arasında ödenmesinin planlandığı, daha sonra davalı ...'ın taşınmazı 14/05/2019 tarihinde diğer davalı ...'e 84.000,00 TL bedelle devrettiği, davalı ...'ın davalı ...'ın hesabına 15/05/2019 tarihinde toplamda 86.400,00 TL para gönderdiği, kredi borcunun ilk iki taksidinin ödendiği ve borcun 15/05/2019 tarihinde kapatıldığı, hazırlanan bilirkişi raporuna göre taşınmazın rayiç değerinin sözleşme tarihinde 283.534,00 TL olduğu anlaşılmıştır.
22/12/2017 tarihli ''İki Taraflı anlaşma Protokolüdür'' başlıklı sözleşmenin davacı ve davalı ... arasındaki inançlı işlemin yazılı belgesi olduğu, sözleşmenin içeriğine göre 50.000,00 TL paranın davalı ... tarafından davacıya ödendiği ve sözleşmeyi geçersiz kılacak herhangi bir neden ileri sürülemediğine göre davada ileri sürülen inançlı işlem iddiasının sabit olduğu anlaşılmıştır. Taşınmazın sözleşmede kararlaştırıldığı şekilde davacıya iade edilmediği, diğer yandan davacının akrabası ve komşusu olan davalı ...'ın, taraflar arasındaki inançlı işleme dayalı ilişkiyi bilen veya bilmesi gereken bir konumda olduğu dikkate alınarak iyi niyet savunmasının dinlenemeyeceği, bu nedenle 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu'nun 97.maddesi gözetilerek davacının tapu iptali ve tescil isteğinin kabul edilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.06.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.