Logo

1. Hukuk Dairesi2022/7226 E. 2023/4461 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sırasında mirasçılığın ketmedilmesi nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davasında, 766 sayılı Tapu Kanunu'nun 31/2. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanıp uygulanmayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların mirasbırakanının kadastro tespitini bilebilecek durumda olduğu ve kadastrodan önceki bir nedene dayanarak dava açıldığı, bu nedenle 766 sayılı Tapu Kanunu m.31/2'deki 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gözetilerek, yerel mahkeme kararları bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/186 E., 2019/370 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın bir kısım davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacıların kök mirasbırakanı ...'nun haricen satın aldığı 5790 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında davacıların mirasbırakan annesi ...'ın mirasçılığının ketmedilmesi suretiyle diğer mirasçılar ve miras dışı kişiler adına tescil edildiğini, ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 25.05.2017 tarihli, 2017/790 E., 2017/951 K. Sayılı veraset ilamıyla kök mirasbırakan ...'nun mirasçılarının tespit edildiğini, müvekkillerinin de kök murisin mirasçıları olduklarını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payları oranında tüm mirasçılar adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Bir kısım davalılar vekili cevap dilekçesinde; kadastro çalışmalarının 1954 yılında yapıldığını, davanın 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, davacıların annesinin isminin tapulama tutanağına neden yazılmadığını bilmediklerini belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacıların ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/790 E., 2017/951 K. sayılı kararı ile mirasbırakan ...'nun mirasçıları olduğu gerekçesiyle eski 5790 Ada 1 parsel, yeni 10956 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile veraset ilamındaki paylar oranında tapuya tesciline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde bir kısım davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Bir kısım davalılar vekili istinaf dilekçesinde, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin 04.03.1955 tarihinde kesinleştiğini, davacıların mirasbırakanı ...'ın tespit sırasında sağ olmasına karşın adının yazılmadığını, 1986 yılına kadar yaşamasına karşın dava açmadığını, 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde bir kısım davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Bir kısım davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle, istinaf talepli dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

766 sayılı Tapulama Kanununun 31/2 maddesi.

3. Değerlendirme

1.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; kök mirasbırakan ...'nun 24.11.1937 tarihinde öldüğü, 15.10.1954 tarihinde yapılan kadastro çalışmalarında; dava konusu taşınmazın ... ... mirasçıları ... adlarına tespit edildiği, ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 24.05.2017 tarihli 2017/790 Esas, 2017/951 Karar sayılı veraset ilamına göre davacıların mirasbırakanı ...'ın ...'nun mirasçısı olduğu anlaşılmaktadır.

2. Somut olayda; taşınmaza ilişkin kadastro tespit tutanağı 04.03.1955 tarihinde kesinleşmiş, davacıların mirasbırakanı ... 22.12.1986 tarihinde ölmüş, eldeki dava kadastro tespitinden 10 yıl geçtikten sonra 25.04.2018 tarihinde açılmıştır. Davacıların dava hakkının temelinde yatan hukuki sebep; tespitten önceki döneme rastlamaktadır. Davacıların mirasbırakanı kadastro tespitini bilebilecek durumda olup, ketmi verese şartları oluşmamıştır. Ölüm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 766 sayılı Kadastro Kanunu'nun 31/2 inci maddesi uyarınca, kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 10 yıl geçtikten sonra "kadastrodan önceki nedenlere" dayanılarak dava açılamayacağı düzenlenmiş, bu konuda hiçbir istisnai hüküm getirilmemiştir.

3. Hal böyle olunca; davanın açıklanan nedenle reddine karar verilmesi gerekirken, hak düşürücü sürenin geçtiği gözetilmeksizin işin esasına girilerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

14.09.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

- KARŞI OY -

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasında yapılan yargılama sonucunda İlk Derece Mahkemesince (İDM) davacıların ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin ilgili kararıyla miras bırakan ...'nun mirasçıları olduğu gerekçesiyle; davanın kabulüne, tapu kaydının iptali ile veraset ilamlarındaki payları oranında tapuya tesciline karar verilmiştir.

Davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve Bölge Adliye Mahkemesince (BAM) istinaf başvurusunun esastan reddine hükmedilmiştir. Kararın temyizi üzerine Dairemizce "...Somut olayda; taşınmaza ilişkin kadastro tespit tutanağı 04.03.1955 tarihinde kesinleşmiş, davacıların mirasbırakanı ... 22.12.1986 tarihinde ölmüş, eldeki dava kadastro tespitinden 10 yıl geçtikten sonra 25.04.2018 tarihinde açılmıştır. Davacıların dava hakkının temelinde yatan hukuki sebep; tespitten önceki döneme rastlamaktadır. Davacıların mirasbırakanı kadastro tespitini bilebilecek durumda olup, ketmi verese şartları oluşmamıştır. Ölüm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 766 sayılı Kadastro Kanunu'nun 31/2 inci maddesi uyarınca, kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 10 yıl geçtikten sonra "kadastrodan önceki nedenlere" dayanılarak dava açılamayacağı düzenlenmiş, bu konuda hiçbir istisnai hüküm getirilmemiştir. Hal böyle olunca davanın açıklanan nedenlerle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir."denilmek suretiyle BAM kararı kaldırılarak İDM'nin kararı bozulmuştur.

Sayın Çoğunlukça aramızda oluşan uyuşmazlık, davanın kadastrodan önceki nedene mi yoksa kadastro tespiti sırasındaki nedene mi dayalı olduğu, buradan hareketle davada Kadastro Kanunu'nun hak düşürücü süreye ilişkin hükmünün somut olayda uygulanıp uygulanmayacağı noktasında toplanmaktadır. Kanaatimce aşağıda belirtilen nedenlerle dava kadastro öncesi hukuki nedene dayalı olmayıp ketmi verese koşulları oluşmuştur. Dolayısıyla dava hak düşürücü süreye tabi değildir.

Anayasa’nın 36. maddesinde “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denilmek suretiyle hak arama özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri de mahkemeye erişim hakkıdır. “Mahkemeye erişim hakkı, hukuki bir uyuşmazlığın bu konuda karar verme yetkisine sahip bir mahkeme önüne götürülmesi hakkını da kapsar. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin en etkili ve güvenceli yolu yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir. Kişilere yargı mercileri önünde dava hakkının tanınması hak arama özgürlüğünün ön koşulunu oluşturur” (AYM, E.2018/99, K.2021/14, 3/3/2021, § 21). Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 28/4/2023 tarihli ve E. 2021/5, K. 2023/2 sayılı kararında da açıkça ifade edildiği üzere “Davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye mahkemeye erişim imkanının tanınması gerekir (..., s. 23-24).

Belirtmek gerekir ki Anayasa’da güvence altına alınan hakların geniş bunlara getirilen sınırlamaların dar yorumlanması en önemli yorum ilkelerindendir. Diğer taraftan usul kurallarının mahkemeye erişim hakkını kısıtlayacak şekilde katı uygulanmaması gerekir(..., E. 2021/5, K. 2023/2, 28/4/2023, s. 25).

Somut olay bu ilkeler ışığında ele alındığında kök mirasbırakan ...'nun 24.11.1937 tarihinde öldüğü, 15.10.1954 tarihinde yapılan kadastro çalışmalarında; dava konusu taşınmazın ... ... mirasçıları ... adlarına tespit edildiği, ancak ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 24.05.2017 tarihli 2017/790 Esas, 2017/951 Karar sayılı veraset ilamına göre mirasçı olmasına rağmen davacıların annesi olan ...'a mirasçılar arasında yer verilmediği ve kadastro tutanağında anılan kişi adına tespit yapılmadığı anlaşılmaktadır.

3402 sayılı Kanun’un 12. maddesi ve mülga 766 sayılı Kadastro Kanunu'nun 31. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kadastrodan önceki sebeplere dayalı olarak açılan davalarda 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanacağı açıktır. Ancak, somut olayın kendine özgü koşulları dikkate alındığında burada taraflar arasındaki mülkiyet uyuşmazlığı kadastrodan önceki bir nedene dayanmamakta, kadastro tespiti sırasındaki açık bir maddi hatadan (ketmi vereseden) kaynaklanmaktadır. Zira tapulama tutanağının yazımı sırasında 1937 yılında öldüğü bildirilen murisin mirasçıları arasında davacıların annesi ...'in de yer alması gerektiği ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/790 Esas, 2017/951 Karar sayılı veraset ilamıyla açıkça anlaşılmaktadır. Davanın tarafları arasında da davacının annesinin muris ...'nun mirasçısı olduğu hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Öte yandan temel hak ve özgürlüklerin geniş, buna getirilen sınırlamaların dar yorumlanması gereğine ilişkin yorum ilkesi ile usul kurallarının mahkemeye erişim hakkını kısıtlayacak şekilde katı uygulanmaması yönündeki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun içtihadı (bkz. ..., E. 2021/5, K. 2023/2, 28/4/2023, s. 25) dikkate alındığında da burada davacının mahkemeye erişim hakkının bulunduğunu, buna getirilen süre sınırlamasının dar yorumlanarak davanın süresinde açıldığının kabul edilmesi gerekir.

Açıklanan nedenlerle BAM kararının onanması gerekirken Sayın Çoğunlukça yukarıda belirtilen nedenlerle verilen bozma kararına iştirak edemiyorum.