Logo

1. Hukuk Dairesi2022/7252 E. 2023/258 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekilin vekaletname azledildikten sonra yaptığı taşınmaz satışının geçerliliği ve tapu kaydının iptali ile tazminat istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin azledildikten sonra yaptığı satış işleminin vekalet görevinin kötüye kullanılması niteliğinde olduğu ve alıcının da bu hususta iyiniyetli olmadığı gözetilerek, davacı lehine tapu iptali ve tescili yönünden yerel mahkeme kararı düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

KARAR : Davacının TMK 1007'ye dayalı tazminat talebinin ... yönünden tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu iptali ve tescil- tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davacının TMK'nın 1007. maddesine dayalı tazminat talebinin reddine, davalı ... yönünden tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davalı ... vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak saptanan 17.01.2023 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... ... ile temyiz edilen davacılar ... vd. vekili Avukat ..., davalı Hazine vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, süresinde verilen ve kayıt olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar, dava konusu 2921 ada 6 parsel sayılı taşınmazda 249/2400 ve 481/800 oranındaki paylarının satılabilmesi ve sair işlemlerde kullanılması amacıyla dava dışı ... ...’e vekaletname verdiklerini, vekil ...’in davalı ... ile 15.06.2015 tarihinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi adı altında bir protokol yaptığını ve paylarına karşılık 4 daire ile 65.000 TL para karşılığında anlaştığını, tapu devrinin ise ortaklığın giderilmesi davası sonucunda diğer payların davalı ... tarafından satın alınmasını müteakip yapılacağının kararlaştırıldığını, dava dışı ... isimli kişinin de anılan sözleşmede tanık olarak yer aldığını, akabinde dava dışı vekil ...’in, tevkil yetkisine istinaden Sivas 3. Noterliğinin 08.09.2015 tarihli 20663 yevmiye no.lu vekaletnamesi ile dava dışı ...’i vekil tayin ettiğini, fakat çıkan uyuşmazlık nedeniyle dava dışı vekil ...’in, anılan vekaletnameden bir gün sonra 09.09.2015 tarihinde dava dışı ...’i vekillikten azlettiğini, bu azlin 30.09.2015 tarihinde tapuda aziller siciline işlendiğini, buna rağmen azledilen vekil ... tarafından çekişme konusu payların 19.01.2016 tarihinde davalı ...’a satış yoluyla devredildiğini, azilnameye rağmen satış yapıldığı için ve tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan hata nedeniyle yolsuz tescil oluştuğunu, vekil ... ile akraba olup azli bilen davalı ...’ın da iyiniyetli olmadığını, satışın bedelsiz olduğunu ileri sürerek, dava konusu 2921 ada 6 parsel sayılı taşınmazda davalı ... adına kayıtlı çekişmeli 249/2400 payın tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tescilini, çekişmeli 481/800 payın davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tescilini, olmadığı taktirde TMK’nın 1007. maddesine göre payların gerçek değerinin saptanarak fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 30.000 TL tazminatın davalı Hazineden tahsilini istemişlerdir.

II. CEVAP

1. Davalı Hazine vekili, davanın husumet yokluğundan reddi gerektiğini, dava dışı vekil ... ...’in 09.09.2015 tarihinde tapuya verdiği dilekçenin azilname niteliğinde olmayıp, sadece satış esnasında bilgilendirilme talebinde bulunduğunu, bu dilekçenin aziller siciline işlenmesinin de dilekçeye azilname özelliği kazandırmayacağını, iptal tescil davası açmak mümkün iken Hazine sorumluluğu doğmayacağını, anılan dilekçeden 140 gün sonra satış yapıldığını ve bu süreçte geçerli bir azilname düzenlenmediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı ..., zamanaşımı süresinin geçtiğini, dava dışı vekil ... ile akraba olduklarını, geçerli bir kat karşılığı inşaat sözleşmesi bulunmayıp, işlemin satış olduğunu, vekaletname ile kendisine yapılan satışın geçerli olduğunu, vekile tebliğ edilen geçerli bir azilname bulunmadığını, iyiniyetli 3. kişi olduğunu, toplamda 310.000 TL satış bedelini peyderpey ödediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 26.11.2019 tarihli 2016/619 E. - 2019/692 K. sayılı kararıyla; davacıların ilk vekili olan dava dışı ... ... tarafından Tapu Müdürlüğüne verilen 09.09.2015 tarihli dilekçenin azil iradesi içermediği, anılan dilekçenin aziller siciline işlenmesinin de dilekçeye azilname özelliği kazandırmadığı, bu nedenle dava dışı vekil ...’in tevkil yetkisine istinaden yetkili kıldığı dava dışı vekil ... tarafından davalı ...’ya yapılan satışın geçerli olduğu, yolsuz tescil ve TMK’nın 1007. maddesi koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 25.09.2020 tarihli ve 2020/371 Esas, 2020/382 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, davacıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK.'nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 22.09.2021 tarihli ve 2020/3464 E.-2021/4519 K. sayılı kararı ile; "...davacı ...’in temlike konu çekişmeli payının değeri keşfen 71.153,47 TL, davacı ...’nın çekişmeli payının değeri 459.869,07 TL olarak saptanmış olup; davacı ... yönünden dava değerinin 2020 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırının üzerinde kaldığı ve bu davacının temyiz itirazlarının incelenebileceği; ancak davacı ... yönünden dava değerinin 2020 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 72.070,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, temyiz kesinlik sınırı içinde kalması nedeniyle temyiz kabiliyeti bulunmayan kararlar hakkında 01.06.1990 tarihli ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da bir karar verilebileceği açıktır. Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı ... yönünden temyiz kesinlik sınırı içinde kaldığı anlaşılan eldeki davada, davacı ...’in temyiz dilekçesinin değerden reddine. Davacı ...’nın temyiz itirazlarının incelenmesinde; ...somut olaya gelince; alıcı tarafından bir kısım bedel ödenmiş olması vekilin işlemini vekil edenin iradesine uygun hale getirmez. Dava dışı ilk vekil ... ..., tevkilen yetkili kıldığı dava dışı ...’in sözkonusu işlemi yapmasını istememiş ve bu yönde tevkil iradesini geri almış, bu hususu tapuya da işlettirmiştir. Davalı ...’ın ise gerek vekil ... ile gerekse de vekil ... ile olan ilişkileri nazara alınınca iyiniyet iddiasında bulunamayacağı açıktır. Hal böyle olunca; yukarıda değinilen somut olgu ve ilkeler birlikte değerlendirilip, vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiası yönünden inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı ... yönünden, davacının TMK.nın 1007. maddesine dayalı tazminat talebinin reddine, davalı ... yönünden tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde, ortada usulen vekilin bilgilendirildiği bir azil işleminden bahsedilemeyeceğini, Mahkeme kararında "sicile de tescil ettirmiştir" şeklinde ifade edilen bir azlin tescilinin tapuda aziller siciline, taşınmazın ... adına tescilinden evvel yapılmış olmadığını, Mahkemece vekalet verenin güvenine değer verilirken, işlemin diğer tarafı olarak ödemelerini yapan, durumdan haberdar olmayan müvekkilinin durumunun göz ardı edildiğini, davacıların delil olarak sundukları tek belge ve bilginin, adi yazılı bir belgeden ibaret olup, bir an için bu belgeye itibar edilse dahi vekil yönünden yapılmış bir bildirim -bu anlamda resmi bildirimden başka sms, whatsapp yazışması, vs hiçbir delil- sunulmadığını, Yargıtay bozma kararına uyan ve bozma kararına atıf yapan Mahkemenin, ... ile ... arasındaki akrabalık ilişkisini irdelemediğini; ...'i huzura çağırmadığını ve ifadesine başvurmaksızın, bozma kararında dikkat çekilen husus ile ilgili bir araştırmaya girmeksizin usul ve yasaya aykırı olarak karar verdiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, yolsuz tescil ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali tescil ile Türk Medeni Kanunu'nun 1007.maddesine dayalı tazminat isteklerine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 705. maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” 1022/1. maddesinde; “Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.”, 1023. maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.", 1024/2. maddesinde; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.”, 1025/1-2. maddesinde "Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya bir tescil yolsuz olarak terkin olunmuş ya da değiştirilmiş ise, bu yüzden aynî ... zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir. İyiniyetli üçüncü kişilerin bu tescile dayanarak kazandıkları aynî haklar ve her türlü tazminat istemi saklıdır." düzenlemelerine yer verilmiştir.

Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.

2. Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu ... unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan ... sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.

Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

3. Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

4. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve iş birliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararı ile davacı ... yönünden davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, söz konusu kararın bozma kararına uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma kararına uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

3. Ancak, bozma kararında diğer davacı ... yönünden verilen önceki karara ilişkin temyiz isteğinin değerden reddine karar verildiği, söz konusu kararın kesin nitelikte olduğunun belirlendiği anlaşılmakla, bu husus gözetilmek suretiyle davacı ... yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, adı geçen davacı yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.

4. Öte yandan, harç hususu kamu düzenine ilişkin olup, re’sen gözetilmesi gerektiğinde kuşku yoktur. Bu nedenle, sadece davası kabul edilen davacı ...'un payının (481/800) değeri (459.869,07 TL) üzerinden alınması gerekli 31.413,65 TL nispi karar ve ilam harcından 512,33 TL peşin harç ile 8.556,21 TL tamamlama harcının mahsubu ile 22.345,11 TL harcın davalı ...'dan tahsili ile Hazineye irat kaydına karar verilmesi gerekirken, neye göre hesaplandığı belli olmayan şekilde harca hükmedilmesi de doğru değildir.

5. Ne var ki, anılan hususların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden; hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı ... vekilinin davacı ...'a yönelik temyiz itirazlarının reddine,

2. (VI/C/3.3.) no.lu paragrafta açıklanan nedenlerle; İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 2. bendinin hüküm yerinden çıkarılarak, yerine 2. bent olarak "Davacı ...'in talebi yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına" cümlesinin yazılmasına,

3. (VI/C/3.4.) no.lu paragrafta açıklanan nedenlerle; İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının harca ilişkin 4. bendinin hüküm yerinden çıkarılarak yerine, 4. bent olarak "Harçlar Kanunu gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 31.413,65 TL nispi karar ve ilam harcından 512,33 TL peşin harç ile 8.556,21 TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 22.345,11 TL harcın davalı ...'dan tahsili ile Hazineye irat kaydına" cümlesinin yazılmasına, kararın bu şekliyle 6100 sayılı HMK'nın 370/2. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

İstek hâlinde peşin alınan temyiz harcının davalıya iadesine,

03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacılardan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

17.01.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.