"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : KAYSERİ BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : KAYSERİ 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın, davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı ... ile davalı ... arasında Kayseri 1.İcra Müdürlüğünün 2014/6488 sayılı dosyasına konu borcun ödenmesi ile ilgili olarak “protokol” başlıklı belgenin düzenlendiğini, davacının protokole konu borcu ödediğini ancak davalı ...'nın borcun ödenmediği iddiası üzerine davacının Kayseri 3.İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/134 E. sayılı dosyası ile açtığı davada Mahkemece davacının davalı ...'ya borcunun olmadığının tespit edildiğini, buna rağmen davalıların teminat amacıyla kendilerine devredilen 3257 ada 9 parsel sayılı taşınmazı iade etmediklerini, protokolün imza tarihinden sonra tarafların mutabakatı ile teminat değişikliğine gidilerek 3257 ada 39 parsel sayılı taşınmazın 6/17 payının alacaklının isteği üzerine oğlu olan davalı ...’e teminat amacıyla devredildiğini (bu işlem sırasında önceki teminatı teşkil eden bononun da davacıya teslim edildiğini, davalının da İcra Hukuk Mahkemesinde bu işlemin teminat değişikliği olduğuna ve borç ödendiği takdirde iade edileceğine dair beyanın bulunduğunu) ileri sürerek taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini, aksi halde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla taşınmazın dava tarihindeki değerine karşılık 64.000,00 TL’nin davalılardan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
2.1. Davalı ... cevap dilekçesinde; bahse konu borcun ödenmediğini, İcra Mahkemesinin inceleme yetkisi kısıtlı olup hükmünün kesin hüküm teşkil etmediğini, davacının İcra Mahkemesini de yanılttığını, İcra Mahkemesinde davacı tarafından yapıldığı kabul edilen ödemelerin, takip dışı 710.000 TL bedelli farklı bir senede dayandığını, nitekim bu senedin ... tarafından Savcılığa sunulduğunu, bu hususun borcun sona ermediğini ortaya koyduğunu, davacının İcra Mahkemesinde borcu 2015 yılında ödediğini iddia etmesine karşın yapılan teminat değişikliğinin 2017 tarihli olduğunu, davacının İcra Mahkemesinde teminat değişikliği nedeniyle kendisine verilen senedi ödemeye delil olarak sunduğunu ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur.
2.2. Davalı ... cevap dilekçesinde; davaya konu senedin teslimi ve tapunun devir gününde annesi ...'nın ağır şekilde hasta olmasından dolayı senedi kendisine verip bonoyu Şaban'a vermesini onlardan da davaya konu taşınmazın devrini almasını bildirdiğini, diğer hususlara ilişkin bilgisinin olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 02/02/2021 tarihli ve 2018/333 E., 2021/56 K. sayılı kararıyla; davalıların teminat değişikliğini kabul ettikleri ancak borcun ödenmediğini ileri sürerek teminatın iadesinin şartlarının gerçekleşmediğini beyan ettikleri, Kayseri 1. İcra Müdürlüğünün 2014/6488 Esas sayılı dosyasında borcun tamamen ödendiğinin Kayseri 3. İcra Mahkemesinin 2017/134 Esas - 2017/705 Karar sayılı kararı ile sabit olduğu, dolayısıyla icra takibine konu borç kapandığı için teminat olarak verilen Kayseri ili, Melikgazi ilçesi, Yıldırım Beyazıt Mahallesi 3257 ada 39 parsel sayılı taşınmazın 6/17 hissesinin davacıya iadesinin gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı adına kayıtlı 6/17 payın iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; İcra Mahkemesi kararına istinaden borcun ödendiğinin sabit görülmesinin hatalı olduğunu, takip hukukuna ilişkin İcra Mahkemesi kararının maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediğini, Mahkemece borcun sona erip ermediğinin yeniden incelenmesi gerektiğini, İcra Mahkemesi kararının hukuka uygun olmadığını, kararın dayanağını oluşturan ve borcun tahsil edildiğine ilişkin beyanın vekillerince düzeltildiğini, teminat değişikliği amacıyla teslim edilen 300.000 Euro değerindeki senedin davacı tarafça borcun ödendiğine delil olarak sunulduğunu, teminat değişikliğinin yapıldığı tarihte borcun itfa edildiğine dair davanın açıldığını, İcra Mahkemesince inkar edilen 710.000 TL bedelli senedin soruşturma dosyasında Şaban tarafından ikrar edildiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 08/09/2021 tarihli ve 2021/509 E., 2021/572 K. sayılı kararıyla; taşınmazın davalı ...'ya olan borcu nedeni ile oğlu Halil İbrahim’e devredildiği iddiasının davalılar tarafından kabul edildiği, davanın esası açısından taraflar arasındaki teminata bağlı alacağın sona erip ermediğinin irdelenmesi gerektiği, borcun ödendiğinin İcra Mahkemesi kararı ile ispat edildiği, İcra Mahkemesinin kararı maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmese de davalılar tarafından aksinin ispat edilemediği gerekçesiyle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesini tekrar etmiş ayrıca takip dosyasındaki senetler ile alacağın varlığının sabit olduğunu, bunun aksinin ispatının davalılardan beklenemeyeceğini, İcra Mahkemesi kararının da diğer takdiri deliller gibi incelenerek karar verilmesi gerektiğini, Bölge Adliye Mahkemesince de dosyaya sunulan delillerin irdelenmediğini, ayrıca davalı ... yönünden yargılama giderlerine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, dava açılmasında davalının kusurunun bulunmadığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
3.2.2. Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
3.2.3. Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
3.2.4. İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
3.2.5. Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
3.2.6. 05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosyanın incelenmesinde; Kayseri 1. İcra Müdürlüğünün 2014/688 Esas sayılı dosyasında davalı ... Öcal’ın alacaklı sıfatıyla davacı ... aleyhine 06/05/2014 tarihinde kambiyo senetlerine özgü genel haciz yoluyla 2 adet bonoya dayalı olarak icra takibi başlattığı, takibe konu borcun ödenmesi hususunda taraflar arasında dosyaya sunulan “protokol” başlıklı belgenin tanzim edildiği, anılan belgede her ne kadar borcun teminatı olarak 300.000 Euro tutarındaki senetten söz edilmişse de taraflar arasında daha sonra teminat değişikliğine gidilerek davacı ...’ya ait 3257 ada 39 parsel sayılı taşınmazdaki 6/17 payın 13/02/2017 tarihinde davalının oğlu olan ...’ye satış suretiyle devredildiği, davacı tarafından aynı tarihte (13/02/2017) alacaklıya yapılan bir kısım harici ödemelerin takip dosyasına bildirilmediği ve kapak hesabının hatalı yapıldığı iddiasıyla şikayette bulunulduğu, bunun üzerine Kayseri 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/134 E., 2017/105 K. sayılı kararıyla borcun takipten sonra itfa edilmiş sayılmasına dair verilen 07/11/2017 tarihli kararın 15/01/2020 tarihinde onanarak kesinleştiği, icra yargılamasında alacaklı vekilinin Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/180 Bakanlık Muhabere dosyasındaki 01/02/2016 tarihli beyanlarının esas alındığı, aynı dosya kapsamında alacaklı vekillerinin bir kısım ödemelerin takip dışı alacaklara ilişkin olduğu yönünde 09/05/2016 tarihli beyan dilekçesinin bulunduğu, eldeki davada da davalı tarafın bir kısım ödemelerin takip dışı alacaklara yönelik olduğu ve borcun itfa edilmediği, İcra Mahkemesi kararından sonra davacının eşi olan ...’nın Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği 25/09/2018 tarihli ifadesinde takip dışı bu senede ilişkin ödeme yaptığını ikrar ettiği yönünde savunmada bulunduğu, Mahkemece İcra Mahkemesi kararı ile borcun ödendiğinin ispatlandığı ve davalının aksini kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
3.3.2. Davalı taraf gerek cevap dilekçesinde gerekse icra yargılamasında davaya konu taşınmaz payının borcun teminatı olarak devredildiğini ve borcun ödenmemesi nedeniyle iadesinin istenemeyeceğini beyan etmiş olduğundan davaya konu taşınmazın inançlı işleme dayalı olarak davalıya devredildiği hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, TBK’nın 97. maddesi uyarınca taraflar arasındaki takip dosyasına konu borcun ödenip ödenmediği noktasında toplanmaktadır.
3.3.3. Mahkemece Kayseri 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/134 E. sayılı dava dosyası kapsamıyla yetinilerek borcun ödendiği sonucuna varılmışsa da icra mahkemeleri kural olarak önüne gelen itiraz ve şikayetleri, İcra ve İflas Kanunu'nda düzenlenen özel usul kurallarını uygulayarak takip hukuku bakımından hükme bağladığından, anılan mahkemenin kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımaz. Bu nedenle İcra Mahkemesinin davacının davalıya borcunun bulunmadığına dair kabulü de maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemektedir. Bu nedenle borcun itfa edilip edilmediği hususunda İcra Mahkemesince yapılan tespitleri esas almak suretiyle eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
3.3.4. Hal böyle olunca, Mahkemece tüm dosya kapsamına ve tarafların dayandığı delillere göre taraflar arasındaki borcun ödenip ödenmediği tetkik edilerek, eksik ödenen bedel varsa bu bedeli depo etmek üzere davacı tarafa süre ve imkan tanınmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davalılar vekilinin yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1 maddesi uyarınca Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 HMK'nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Kayseri 5. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 23/05/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.