"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/934 E., 2022/880 K.
DAVA TARİHİ : 09.08.2019
HÜKÜM/KARAR : Kabul / Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/364 E., 2021/42 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil ile tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının yaşının küçük olması ve ABD'ye yerleşmek niyetinin olması sebebiyle, gitmeden önce davalı annesinin iyi niyetine güvenerek tüm yetkileri kapsayacak şekilde vekaletname verdiğini, davalının da davacıya ait 2410 ada 233 parsel sayılı taşınmazdaki 5 numaralı bağımsız bölümü vekil sıfatıyla kendi avukatı olan ...'e satış gösterdiğini, ...'in de aynı gün taşınmazı davalıya devrettiğini, davacının bu yönde bir talimatı olmadığını ve satış bedelinin düşük olduğunu, ara malikin de davalıyla işbirliği içerisinde hareket ettiğini ileri sürerek çekişmeli taşınmazın davalı adına tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini, bu mümkün olmadığı takdirde gerçek bedelinin davacıya ödenmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalının uzun süredir ABD'de yaşadığını, o tarihlerde Türkiye'de yaşayan davacı ...'nın ABD'ye vize alabilmesi için kendi üzerine kayıtlı bir varlığının bulunması gerekli olduğundan davalı annesi ...'ın dava konusu yeri 16.11.2005 tarihinde ... isimli satıcıdan satın alarak kızı davacı ... Karakoyun'un üzerine tapuda tescil ettirdiğini, işlemin yapıldığı tarihte öğrenci olan ...'nın herhangi bir geliri de olmadığını, davacının ABD vizesiyle ilgili bir sorununun kalmadığı 08.07.2009 tarihinde davalı ...'ın vekili olan ...'e yetki vererek taşınmazı kendi üzerine aldığını, taşınmazın davalıya devrinden 10 yıl sonra dava açıldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalının süresi içerisinde delillerini bildirmediği ve bildirdiği ek delillere muvafakat edilmediği, davacı ile davalı arasında vekalet ilişkisi olmasına binaen dava konusu taşınmazın davacı adına davalı tarafından dava dışı kişiden satın alındığı, davalının daha sonra bu yeri dava dışı ...'a satarak vekalet görevini kötüye kullandığı, davalı taşınmazın kendisine ait olduğunu iddia etmiş ise de davacı adına vekaleten hareket ettiği ve taşınmazı davacı adına satın aldığı, aralarında iddia ettiği inançlı işlemin delil başlangıcı olacak şekilde dahi bir belge sunmadığı, gerekçesiyle çekişmeli taşınmazın davalı tapu kaydının iptali ile ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının 1994 yılında ABD’ye gittiğini, davacının vize başvurusunun reddedildiğini, vize alabilmesi için davacıya 30.000 TL para gönderdiğini ve davaya konu taşınmazı davacı adına satın aldığını, davacının taşınmazın davalıya ait olduğunu bilmesi nedeniyle vekaletname verdiğini, davanın işlemden 10 yıl sonra açıldığını, davacının daha sonra annesi ile arası bozulduğundan eldeki davayı ikame ettiğini, davacının taşınmaz üzerinde hiçbir tasarrufunun bulunmadığını, mahkemece delillerin toplanmamasının hatalı olduğunu, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, ön inceleme aşamasında uyuşmazlığın hangi hukuki nedene dayandığının tespit edilmediğini, 22 yaşında olan davacının taşınmazı edinme gücünün bulunmadığını, vekaletname verme amacını açıklamadığını, herhangi bir azilname düzenlemediğini, davalı vekilinin hastalığı nedeniyle etkin savunma yapılamadığını, istinaf dilekçesi ekinde sunulan delillerin yazılı delil başlangıcı olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların anne kız oldukları, davacının maliki olduğu taşınmazın davalı annesine temliki işleminin vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştiği yönündeki iddianın kanıtlanamadığı, aralarındaki iç ilişki uyarınca davacının iradesine uygun olarak işlem yapıldığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararında davalının taşınmazı davacı adına satın aldığı belirtilmiş ise de davacının taşınmazı bizzat kendisinin satın aldığını, bu hususta tapu kayıtlarının kesin delil olduğunu, ispat yükü kendisinde bulunan davalının aksini kanıtlayacak bir delil sunmadığını, davalı tarafından süresinden sonra sunulan delillerin yok hükmünde olduğunu, ABD’ye giden davacının ihtiyaç halinde kendi talebi üzerine bu yeri üçüncü bir kişiye satabilmesi için vekaletname verdiğini, ancak taşınmazı satma yönünde bir talebinin olmadığını, hatta satış tarihinde Türkiye’ye dönmüş olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu'nun 504/1 inci ve 506 ncı maddeleri
2. 4721 sayılı ... Medeni Kanunu'nun 2 nci ve 3 üncü maddeleri
3. 4721 sayılı ... Medeni Kanunu'nun 6 ncı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190/1 inci maddeleri
3. Değerlendirme
1. Dosyanın incelenmesinden, davacının 14.07.2006 tarihli vekaletname ile davalıyı taşınmaza özgü gayrimenkul satışı ve bankadan para çekme hususunda yetkilendirdiği, davaya konu 2410 ada 233 parsel sayılı taşınmazın 08.07.2009 tarihinde 55.000,00 TL bedelle davalı vekil ... aracılığıyla davalının avukatı ...’e, aynı gün ... tarafından 61.000,00 TL bedelle davalı ...’a devredildiği anlaşılmaktadır.
2. Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506 ıncı maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK md. 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı ... Medeni Kanunu'nun (TMK) 3 üncü maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2 nci maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3. Diğer taraftan; TMK'nın 6. maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür" ve HMK'nın 190/1 inci maddesinde; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir " düzenlemeleri yer almaktadır.
4. Yukarıdaki ilke ve olgular birlikte değerlendirildiğinde; esasen vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ispat yükünün davacı tarafta olduğu açıktır. Ancak somut olayda, davalı vekili cevap dilekçesinde taşınmazın davalıya bedelsiz olarak devredildiğini kabul ederek taşınmazın davalı tarafından davacı adına satın alındığını, taşınmaz mülkiyetinin esasen davalıya ait olduğunu, davacının da bu hususu bilerek vekaletname verdiğini belirtmekle, bu hususta ispat yükü kendisine geçmişse de cevap dilekçesinde herhangi bir delile dayanmamış, süresinden sonra sunduğu delil ve tanık listesine de davacı tarafından muvafakat edilmemiştir.
O halde, ispat yükü artık kendisinde olan davalının iddialarını kanıtlayamadığı göz önünde bulundurularak davanın kabul edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
14.09.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.