Logo

1. Hukuk Dairesi2022/737 E. 2022/2349 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasçılardan birinin, diğer mirasçıların vekaleten yaptığı inançlı temlik sonucu annesine devredilen miras paylarının, daha sonra vekaletname kötüye kullanılarak bir şirkete satılması nedeniyle açtığı tapu iptali ve tescil davası.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı annenin, taşınmazları devralmasının inançlı işlem olduğunu kabul etmesi ve davalı şirketin bu durumu bilmesi veya bilmesi gerektiğinin anlaşıldığı gözetilerek, yerel mahkeme kararının bozulmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra,dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, dava dışı kardeşleri ile birlikte davalı kardeşi ...’ı içerisinde ... yetkisi bulunan vekaletnameler ile vekil tayin ettiklerini, mirasbırakan babası ... ...’tan intikal eden dava konusu 13688, 7781, 813 ada 5 ve 6 (yeni 813 ada 21, 22, 23) parsel sayılı taşınmazlardaki miras paylarının davalı kardeşi ...’un vekaletnamedeki yetkilerini kötüye kullanarak anneleri olan diğer davalı ...’ye, ...’den de vekaleten sahibi oldukları diğer davalı şirket ......Ltd.Şti.’ye ... suretiyle temlik ettiğini, davalıların el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerini, işlemlerin muvazaalı olduğunu ileri sürmüş, ön inceleme aşamasında dava konusu taşınmazlardaki paylarının malların dağılmaması amacıyla daha sonra ... tarafından iade edilmek üzere davalı ...’ye devredildiğini belirterek, tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, davacının babasından kalan taşınmazlardaki tüm paylarını 1999 yılında davalı ...’ye sattığını, diğer taşınmazların ise mirasbırakan ile bir ilgisinin olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, dava konusu taşınmazlardaki payların davacının talimatı ve bilgisi dahilinde davalı ...’ye devredildiği, vekalet görevinin kötüye kullanılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Dava konusu taşınmazların ...’ye inançlı temlik gereği devredildiğini, davalı ...’nin 15.07.2009 tarihli kendi el yazısı ile okudum yazarak imzaladığı yazılı belgede temlike neden tüm olayları açıkladığını, taşınmazların kendi üzerine devredilmesinin inançlı temlik gereği yapıldığını itiraf ettiğini, davalı ... tarafından imzalanan bu belgenin delil başlangıcı niteliğinde olduğunu, Mahkemece isticvap edilen ...’ın alınan beyanlarında belge içeriğini doğruladığını, taşınmazların hangi amaçla ...’ye devredildiğinin ispatlandığını, davalı ... tarafından taşınmazların inançlı temlik gereği devralındığını, daha sonra davalı ... tarafından vekalet görevi kötüye kullanılarak davalı şirkete devredildiğini, bu devir nedeniyle kendisine bir bedel ödenmediği hususlarının Mahkeme huzurunda ikrar edildiğini, davalı şirketin ortağı ve temsilcisi ... ...’ın da davacının taleplerinde haklı olduğunu beyan ettiğini, dava dilekçesinde her türlü delile dayanıldığından yemin teklifinin hatırlatılmadığını, inançlı temlik ile ilgili yazılı belgenin bulunduğunu, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek kararının kaldırılmasını istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 02/06/2021 tarihli ve 2019/1975 Esas 2021/829 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazların davacı ile bir kısım davalıların murisi ... ... adına kayıtlı iken, tüm mirasçıların bilgisi ve onayı dahilinde davalı ... adına tapuda ... yoluyla devir ve tescil edildiği, karşılığında herhangi bir ... bedeli alınmadığı, yapılan işlemdeki amacın taşınmazların anneleri ... üzerinde toplanması olduğu, davacının iddia ettiği şekliyle taraflar arasında ileride taşınmazlardaki davacının hakkının iade edileceği yönünde herhangi bir yazılı inanç sözleşmesi bulunmadığı, bu haliyle kişi kendi muvazaalı işlemine dayanamayacağından davacının kendi miras payı yönünden açtığı eldeki davanın dinlenme olanağı bulunmadığı, dava konusu taşınmazların 2009 yılında davalı Şirkete satışının ise, davalı ...'ın 2002 yılında verdiği vekaletname kullanılmak suretiyle diğer davalı ... tarafından yapıldığı, bu şekilde davalı ... adına kayıtlı taşınmazların ... suretiyle davalı Şirket adına devredildiği ve ...'ın bu satışların iptali veya ... bedelinin ödenmesi yönünde herhangi bir talebi olmadığı, davacının, iş bu ikinci ... işlemleri yönünden vekaletnamenin kötüye kullanıldığını iddia ederek tapu iptali tescil talebinde bulunamayacağı, bu yönden aktif dava ehliyetinin varlığından söz edilemeyeceği, ancak ikinci el durumundaki davalı Şirket yönünden ediniminde iyiniyetli olup olmadığını değerlendirilebileceği, onun da yapılan ilk temlik yönünden davanın reddi gerektiğinden artık ikinci temlik yönünden satın alan Şirketin ediniminde iyiniyetli olup olmadığının sonuca etkisi bulunmadığı, bu haliyle İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrarlayarak Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

İddianın ileri sürülüş şekli ve dosya içeriğinden anlaşıldığına göre uyuşmazlık, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.

Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır. Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir.

Öte yandan; Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 1023. maddesinde aynen "Tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" düzenlemesine yer verilmiş; aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasında "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür. Kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 Esas l99l/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşler de aynı doğrultuda gelişmiştir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden;

- Dava konusu 13688 parsel sayılı taşınmazın 3/16’şar, 7781 parsel sayılı taşınmazın 9/192'şer paylarla ..., ..., ... ... ve ... adlarına kayıtlı iken ..., ... ve ... ...'e vekaleten, kendi payı yönünden asaleten davalı kardeşleri ...’un ( Bakırköy 16.Noterliği’nin 18.02.1999 tarih ve 9042 yevmiye no’lu vekaletnamesi ile) anılan payların tamamını 01.07.1999 tarih ve 4918 yevmiye nolu akitle davalı ...’a ... yoluyla devrettiği, 13688 parsel sayılı taşınmazın tamamının ... adına, 7781 parsel sayılı taşınmazın 3/12’şer paylarının ... ..., ... ve ... adına, 48/192 payının ... adına kayıtlı hale geldiği, 21.05.2009 tarih ve 11572 yevmiye no.lu akitle vekil ... tarafından ... adına kayıtlı 13688 parsel sayılı taşınmaz ile 7781 parsel sayılı taşınmazda ... adına kayıtlı 48/192 pay ve ... ... ve ... adlarına kayıtlı 3/12'şer payların vekaleten (Bakırköy 10.Noterliği 31.07.2002 tarih ve 21872 yevmiye nolu vekaletnamesi ile) 7781 parsel sayılı taşınmazdaki kendine ait 3/12 payın ise asaleten ortağı bulunduğu davalı şirkete ... yoluyla devredildiği,

- Dava konusu 813 ada 5 parsel sayılı taşınmazın 2247/2400 payının, 813 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 2243/2400 payının tarafların mirasbırakanı ... ... adına kayıtlı iken 04.09.2002 tarih 3596 yevmiye nolu akitle mirasçılar ..., ..., ..., ... ve ... ... adına intikal işlemi yapılarak, ayni akitle ..., ... ve ... ...’e ait payların vekaleten (Bakırköy 16.Noterliğinin 18.02.1999 tarih 9042 yevmiye nolu vekaletnamesi ile) kendine ait payın asaleten vekil ... tarafından davalı ...’ye ... suretiyle devredildiği, tüm mirasçılara ait payların ... üzerinde toplandığı ve 813 ada 5 parsel sayılı taşınmazın 2247/2400 payının, 813 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 2243/2400 payının ... adına kayıtlı hale geldiği, 25.08.2004 tarihinde taşınmazlarda yapılan imar uygulaması sonucunda; 813 ada 5 parsel sayılı taşınmazın 813 ada 21 parsel sayılı taşınmazda 2247/2400 pay, 813 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 813 ada 22 parsel sayılı taşınmazda 2243/2400 pay olarak davalı ... adına tescil edildiği,

- Dava dışı 3865 ve 3866 parsel sayılı taşınmazların tevhidi sonucu oluşan 4184 parsel sayılı taşınmazın ½ ‘şer paylarla ... ve ... adına kayıtlı iken yapılan imar uygulaması sonucunda 813 ada 7 parsel sayılı taşınmazda 950/2400’er payların ... ve ... adına, 500/2400 payın Celaliye Kamiloba Belediyesi adına tescil edildiği, taşınmazda ikinci kez yapılan imar uygulaması ile 813 ada 23 parsel sayılı taşınmazda 950/2400 payın ... adına tescil edildiği,

- İmar uygulaması sonucu oluşan 813 ada 21 parsel sayılı taşınmazda 2247/2400 payın, 813 ada 22 parsel sayılı taşınmazda 2243/2400 payın, 813 ada 23 parsel sayılı taşınmazda 950/2400 payın ... adına kayıtlı iken 27.05.2009 tarih 16759 yevmiye nolu akitle vekil ... tarafından (Bakırköy 10.Noterliği’nin 20.05.2009 tarih 16338 yevmiye nolu vekaletnamesi ile) davalı şirkete ... yoluyla temlik edildiği, anlaşılmaktadır.

3.3.2. Hemen belirtmek gerekir ki, imar uygulaması sonucu oluşan dava konusu 813 ada 23 parsel sayılı taşınmazda davacıya ait temlik edilen herhangi bir pay bulunmadığından bu parsel yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu parsel yönünden yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.

3.3.3. Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Eldeki davada davacı, dava konusu taşınmazların 1998 yılında ölen ortak mirasbırakanları ... adına kayıtlı iken, 2002 yılında tüm mirasçıların aralarında anlaşarak taşınmazların davalı anneleri ... üzerinde toplanması amacıyla davalı ...'u vekil kıldıklarını, ...’nin ileride kendisine ait payları iade edeceğini, ancak taşınmazlar ... üzerinde kayıtlı iken vekil ...’un ...’nin bilgisi ve talimatı dışında taşınmazları ortağı bulunduğu davalı Şirket'e ... suretiyle devrettiğini, miras paylarının kendisine iade edilmediğini ileri sürmektedir. Bu durumda iddianın ileri sürülüş biçimi ve dava dilekçesi içeriğinden davacı tarafın; inançlı işlem, hukuki nedenine dayalı iptal-tescil isteminde bulunduğu anlaşılmıştır.

Bilindiği üzere 05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İnançları Birleştirme kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı delili yok ise, ancak HMK'nın 199. ve 202/2 maddesi kapsamında delil başlangıcı sayılacak bir belgenin varlığı halinde iddiasını tanıkla ispatlayabilir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böyle bir belge de yok ise, iddia sahibinin son başvuracağı delilin yemin delili olduğu şüphesizdir.

Somut olayda; davacı tarafından sunulan ve temliklerdeki ilk el olan davalı ...'nin imzasını taşıyan 15.07.2009 tarihli sözleşmenin 05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İnançları Birleştirme kararı kapsamında inançlı işlemin yazılı delili olduğunda kuşku yoktur. Kaldı ki, davalı ... de mahkeme huzurundaki beyanlarında sözleşme içeriğini doğrulamıştır. Bu durumda ilk el olan davalı ...’ye anılan temliklerin inançlı işlem gereği yapıldığı anlaşılmaktadır. İlk el olan ...’den temlik alan davalı şirkette, ...’nin çocukları olan vekil ... ve ...’in ortak oldukları, aynı zamanda şirket yetkilisi dava dışı ...’in Mahkemeye sunduğu 05.09.2019 havale tarihli dilekçesinde davacı kızkardeşinin taleplerinde haklı olduğu yöndeki beyanları da gözetildiğinde, son kayıt maliki davalı şirketin durumu bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda olup, TMK’nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı sonucuna varılmaktadır.

3.3.4. Hâl böyle olunca, dava konusu 13688, 7781, 813 ada 5 ve 6 (imar sonucu 813 ada 21 ve 22) parsel sayılı taşınmazlar yönünden, davacı adına temlik edilen pay oranları gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin değinilen yönlerden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 HMK'nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bakırköy 7. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.