"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/57 E., 2022/289 K.
HÜKÜM : Ret
Taraflar arasındaki tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacılar ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar; ... ilçesi, ... Mahallesi, ... mevkiinde bulunan 86 ada 10 parsel sayılı taşınmazın paydaşları olduklarını, taşınmazın yaklaşık 25 yıl kadar önce aralarında taksim edilerek fiilen kullanılmaya başlandığını, bu parselin öncesinde 13.000 m² alanlı sebze bahçesi olarak kullanılmakta iken 1975 yılında yapılan kadastro tespiti sonucunda oluştuğunu, tapunun sınırlarında bir eksiklik olmadan önceki ve şimdiki malikler tarafından tasarruf edildiğini, yapılan kadastro çalışmaları sırasında davaya konu taşınmazın 4.400 m² eksiği ile 86 ada 10 parsel olarak kayıt ve tescil edildiğini, taşınmazın kuzeyinde Sarıçay ile tescilli parsel arasında kalan ve tahminen 1.500 m²'lik alanın eski tapu kapsamında olmasına rağmen kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakıldığını ileri sürerek yapılan tespit çalışmaları sırasında tespit dışı bırakılan alanın adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
1.Davalı Hazine; dava konusu yerin Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan dere yatağı olduğunu, Kadastro Müdürlüğünce yapılan tespitlerde Sarıçay yatağından dolgu olduğu anlaşılan 2.557,18 m²'lik alanda davalıların izinsiz, kiralamasız, açık ve kapalı alanlı olarak restaurant işletmeciliği yaptıklarının tespit edildiğini, davacıların mülkiyetini talep ettiği alanın bu alan içinde kalmakta oluğunu ve bu hususta Milas 2. AHM'nin 2010/771 Esas sayılı dosyasında müdahanin men'i ve kâl davasının mevcut olduğunu, nizaya konu alanın dere yatağında kalıp kalmadığı, tescilinin mümkün olup olmadığı hususların DSİ 21. Bölge Müdürlüğünden sorulduğunu, İdarece verilen cevabi yazıda ise nizaya konu alanın Sarıçay yatağında kalması sonucu tescilinin mümkün olmadığı ve çay yatağında kalan yapıların kaldırılması gerektiğinin bildirildiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı ... Belediyesi vekili; dava konusu edilen yerin idarenin görev ve sorumluluk alanında bulunmadığını, 1/25000 ölçekli Muğla Nazım İmar Planı Revizyonunda yaklaşık olarak "Tarım alanı" " sulama alanı" içinde kaldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 02.03.2016 tarihli ve 2013/251 Esas, 2016/137 Karar sayılı kararıyla; çekişmeli taşınmazın aktif dere etkisinde olduğu ve özel mülkiyete konu olamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 24.09.2020 tarihli ve 2017/694 Esas, 2020/3377 Karar sayılı kararıyla; " ...Mahkemece öncelikle davacılara, davalarının Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığına da yöneltilmesi için süre ve imkan tanınmalı, taraf teşkilinin sağlanması halinde, Büyükşehir Belediyesinden de savunma ve delilleri sorulmalı, bildirdiği takdirde delilleri toplanmalı ve bundan sonra, davacıların kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ve vergi kaydının yanında tapu kaydına da dayandığı gözetilerek tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir" gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 16.06.2022 tarihli ve 2021/57 Esas, 2022/289 Karar sayılı kararı ile; hava fotoğrafları ile davacının dava konusu kısımları aralıksız olarak kullandığına ilişkin somut bir delilin bulunmadığı, imar-ihyayı tarım arazisi olarak davacının kullanmadığı, yalnızca yapıların yapılması ile yaklaşık 15 yıldır davacının kullandığı, daha önce kullandığına ilişkin herhangi bir delilinin ve tanık beyanının bulunmadığı, iddia edildiği gibi tarla olarak kullanıldığına dair herhangi bir delilin bulunmadığı, zilyetlik ile taşınmaz kazanım koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ve davalı Hazine vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece hem bozma öncesi hem de bozma sonrası yapılan keşiflerde dinlenen mahalli bilirkişiler ve tanıkların çekişme konusu yerin davacılar tarafından kullanıldığını beyan ettiklerini, yargılama aşamasında 86 ada 30 parsel numarası ile Hazine adına tescil edildikten sonra taşınmazı edinen ...'in müvekkillerine ait restaurantı kiracı olarak işleten kişi olduğunu ve hem 30 parselin hem de bitişik alanların müvekkilerine ait olduğunu bildiğini, Mahkemece yapılan incelemenin aynı zamanda hüküm için eksik ve yetersiz olduğunu, bilirkişi raporlarına itiraz dilekçelerinde belirtilen hususların dikkate alınmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesine rağmen lehlerine vekalet ücretine hükmedilmediğini, açılan davada verilen ret kararı İdare lehine olsa da her bir davalı için ayrı ayrı nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190 ıncı maddesi; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü ve 17 inci maddeleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı ve 713 üncü maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; Muğla ili, ... ilçesi, ... Mahallesi çalışma alanında bulunan ve 1975 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında "dere(çay ) yatağı" olarak tescil harici bırakılan taşınmazın, 30.01.2019 tarihli kayıt dışı kalmış yerlerin tescili işlemi ile 86 ada 30 parsel sayılı taşınmaz olarak (923,20 m2 miktarlı, çalılık vasfıyla) Hazine adına tescil edildiği, daha sonra 28.01.2020 tarihinde kurumlar arası devir işlemi ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı adına kayıtlı hale geldiği, bilahare 23.09.2020 tarihli satış işlemi ile ... isimli şahsa devredildiği, dava konusu taşınmaza komşu 86 ada 10 parsel sayılı 8600 m2 miktarlı, narenciyeli ve zeytinli tarla ve kargir ev vasıflı taşınmazda ise davacıların paydaş olarak yer aldıkları, önce tespit dışı bırakılıp daha sonra 86 ada 30 parsel numarasını alan taşınmazın bir bölümü hakkında tapu kaydı, vergi kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak adlarına tescili istemiyle davacıların eldeki davayı açtıkları, davacılar vekilinin 22.03.2022 tarihli dilekçesi ile ...'i davaya dahil ettikleri anlaşılmaktadır.
2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre hükmüne uyulan bozma kararı uyarınca araştırma ve inceleme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinde kural olarak isabetsizlik bulunmadığından, özellikle tüm dosya kapsamı itibariyle çekişmeli taşınmaz üzerinde davacılar lehine zilyetlikle edinme koşullarının oluşmadığı, bu nedenle taşınmazı sonradan edinen malikin (...'in) kötüniyetli olduğu iddiasının dinlenemeyeceği gözetilerek davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3. Davalı Hazine vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Somut olayda dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik sebeplerine dayalı olarak TMK'nın 713/1 inci ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü ve 17 inci maddeleri gereğince tapusuz taşınmazın tescili istemi ile açılmış olup Mahkemece davanın esastan reddine karar verildiğine göre davalılar lehine harcı tamamlanan dava değeri olan 48.256,76 TL üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değildir.
Ne var ki anılan husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddine,
2. Davalı Hazine vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile;
Hükmün vekalet ücretine ilişkin 4 üncü bendinin hüküm yerinden çıkarılmasına ve yerine 4 üncü bent olarak;
"Davalı Hazine kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince belirlenen 7.073,37 TL nispi vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı Hazineye ödenmesine" cümlesinin yazılması suretiyle 6100 sayılı HMK'nın geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 438/7 nci maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Temyiz eden davalı Hazine harçtan muaf olduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde peşin alınan temyiz harcının davacılara iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.