Logo

1. Hukuk Dairesi2022/7443 E. 2024/430 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro tespiti sırasında tescil harici bırakılan ve üzerinde ev bulunan taşınmazın davacı adına tescili istemine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, elbirliği mülkiyetine konu taşınmaz için terekeye iade talebinde bulunmadan, miras ortaklığı adına değil kendi adına dava açması ve diğer mirasçıların davaya dahil edilmemesi veya muvafakatlerinin alınmaması nedeniyle aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı gözetilerek, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/66 E., 2021/89 K.

HÜKÜM/KARAR : Kabul

Taraflar arasında görülen tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, Gümüşhane ili, ... ilçesi, ... köyü, 121 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kendisi ve diğer kardeşleri adına tapuda kayıtlı olduğunu, bu taşınmaz üzerinde iki katlı betonarme ev inşa ettiğini, ancak kadastro tespitleri sırasında evin tam üzerinden geçer şekilde bir yol tespit edilerek paftanın bu şekilde düzenlendiğini, bu yerde gerçekte bir yol olmadığını, mevcut kadastro tespitinin iptali ile yol vasfıyla haritasında gösterilen ve betonarme evin altında kalan kısmın adına tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

1. Mahkemece; dava konusu yerin öteden beri köy yolu olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, kararın süresi içinde davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 15.11.2013 tarihli ve 2013/201 Esas, 2013/16769 Karar sayılı kararıyla; komşu 197 ada 35 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 15.01.2009 tarihinde yapıldığı, eldeki davanın 05.04.2012 tarihinde açıldığı, bu durumda, tespit öncesi neden için makul sürenin geçtiği, tespit sonrası neden için ise yirmi yıllık sürenin dolmadığından bahsedilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece; bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, davanın reddine karar verilmiş; karara karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 17.02.2021 tarihli ve 2018/11725 Esas, 2021/1375 Karar sayılı kararıyla; dava konusu yer ile ilgili bir tespit yapılmadığı ve bir sürenin söz konusu olmadığı, bu konudaki bozma sebebinin maddi hataya dayalı olduğu anlaşıldığından işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken aksi yönde verilen kararın doğru olmadığı gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

3. Mahkemenin 25.10.2021 tarihli ve 2021/66 Esas, 2021/89 Karar sayılı kararıyla; bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, dava konusu yerin davacı tarafın nizasız ve fasılasız zilyedliklerinde bulduğu ve taşınmazın öteden beri bir köy yolu olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu yerin 121 ada 1 parsel sayılı taşınmaza dahil edilerek taşınmaz malikleri adına elbirliği halinde tesciline karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve esas yönünden isabetsiz olduğunu, eksik inceleme ile karar verildiğini, bir yerin daha önceden yol olup olmadığının tespiti yapılırken o köyde yaşayan ve o köyü iyice bilen tarafsız bilirkişilerin dinlenilmesinin yanında dava konusu taşınmaza ait eski tarihli hava fotoğraflarının, memleket haritalarının nitelikli bilirkişiler tarafından yerinde incelenmesi gerektiğini, davacıya ait evin kadastro işlemlerinden sonra yapıldığını, köy yoluna tecavüz edildiğini, davacının iddialarının yersiz ve mesnetsiz olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla Mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; kadastro tespiti sırasında tescil harici bırakılan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 713/1 inci maddesi; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü ve 17 nci maddeleri.

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının d bendi, 115 inci maddesi, 190 ıncı maddesi; 4721 sayılı TMK’nın 6 ncı, 640 ıncı, 701 inci ve 702 nci maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; Gümüşhane ili, ... ilçesi, ... köyünde bulunan dava konusu yerin kadastro çalışmaları sonucunda tespit harici bırakıldığı, dava dışı 121 ada 1 parsel sayılı taşınmazın ise miras yoluyla gelen hak ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle elbirliği mülkiyeti halinde davacı ve dava dışı kardeşleri adına tespit ve tescil edildiği anlaşılmaktadır.

2. Bilindiği üzere; TMK’nın 599 uncu maddesi hükmü uyarınca miras, mirasbırakanın ölümüyle ve terekenin açılmasıyla mirasçılarına geçer ve mirasçılar terekedeki mallar (menkul-gayrimenkul) üzerinde bu tarih itibarı ile hak sahibi olurlar. Mezkur Kanun’un 640 ıncı maddesi hükmü gereğince birden çok mirasçının bulunması halinde mirasın intikaliyle paylaşmaya kadar mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Böylece, mirasçılar terekeye elbirliği mülkiyeti ile sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere terekeye ait haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. TMK'nın 701 inci maddesinin 2 nci fıkrası hükmüne göre elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Bir başka ifadeyle, tereke üzerindeki hak sahipliği ortaklardan tek başına hiçbirine ait olmayıp hak sahibi olan ortaklıktır. Bu yasal düzenlemelere göre miras ortaklığı mirasın tümü üzerinde söz konusu olduğundan terekedeki paylar ayrılmaksızın ortaklığa dahil olan mirasçılara aittir. Tereke üzerinde ortaklık devam ettiği sürece mirasçıların terekeye giren mallar (menkul-gayrimenkul) üzerinde somut ve bağımsız payları mevcut değildir.

3. Mirasbırakanın mülkiyet hakkına dayanılan ve terekeye karşı yapılan haksız fiil niteliğindeki davalar dışında terekeye karşı üçüncü kişi konumundaki kişiler aleyhine açılacak ve malvarlığının terekeye döndürülmesi istemini içeren davalarda terekeyi temsil eden tüm mirasçıların bir arada hareket etmek suretiyle davayı birlikte açmaları, ayrıca mirasçılardan birisinin terekeye iade şeklinde dava açması halinde de tüm mirasçıların muvafakatlarının sağlanması, aksi takdirde terekenin atanacak temsilci marifetiyle davada temsil edilmesi ve yürütülmesi gerekeceği tartışmasızdır.

4. Somut olaya gelince, davacı, çekişme konusu taşınmazın adına tescili isteği ile dava açmış, aşamada ise söz konusu taşınmaza kardeşleriyle birlikte malik olduklarından davaya icazet belgesi getireceğini beyan etmiş, bilahare dava dışı kardeşleri davaya muvafakat ettiklerini bildirmişler, davacı ise 121 ada 1 parselin diğer elbirliği maliklerinin de davaya muvafakat ettiklerinden bahsederek davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiş, Mahkemece bu yönde karar verilmiştir. Dava dışı 121 ada 1 parsel sayılı taşınmaza davacı ve kardeşlerinin elbirliği halinde malik oldukları sabittir. Bu durumda, dava konusu taşınmazın elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olduğu, davacının dava dilekçesinde kendi adına tescil talebinde bulunduğu, terekeye iade istemi bulunmadığı, dava miras ortaklığı adına açılmadığından diğer mirasçıların davaya dahil edilmeleri veya muvafakatlerinin alınması suretiyle TMK'nın 640 ıncı maddesinde belirtilen dava koşulunun yerine getirildiğinin kabul edilemeyeceği, aktif husumetin sonradan tamamlanabilecek dava şartlarından da olmadığı gözetilerek, yapılan açıklamalar doğrultusunda öncelikle davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

5. Hal böyle olunca; davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken esas yönünden inceleme yapılmak suretiyle yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı Hazine vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

Temyiz eden davalı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

17.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.