"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, bunun mümkün olmaması halinde tazminat istemine ilişkin davadan dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı yasal süresi içerisinde davacılar vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmiş olmakla; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma günü olarak saptanan 20.06.2023 Salı günü için yapılan tebligatlar üzerine, temyiz eden davacılar vekili Avukat ..., temyiz edilen davalı Hazine vekili Avukat... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ... geldi. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, ... karara bırakıldı. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar ... ve müşterekleri vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin dava konusu taşınmazların geldisi olan 189 parsel sayılı taşınmazın maliklerinin mirasçıları olduğunu, dava konusu taşınmazın 1927 yılında haksız şekilde yapılan kamulaştırma işlemiyle müvekkillerinin elinden alınarak Hazine adına tescil edildiğini ve taşınmazın 1962 yılında ...’na devredildiğini, bilahare taşınmazın farklı tarihlerde ifraz ve tevhit işlemleriyle çeşitli parsellere ayrıldığını ancak müvekkillerine veya murislerine herhangi bir kamulaştırma parası da ödenmediğini, müvekkillerinin yakın tarihlere kadar taşınmazlardaki zilyetliklerine devam ettiğini, 1927 yılından itibaren yapılan tüm işlemlerin mutlak butlanla batıl olduğunu, kök taşınmazda herhangi bir kadastro işlemi yapılmaksızın taşınmazın Hazine adına tescil edilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, kök 189 parsel sayılı taşınmazdan gelen dava konusu taşınmazların parsel numaralarının tespiti ile taşınmazların tapu kaydının müvekkillerinin miras payı oranında iptali ile müvekkilleri adına tesciline, bunun mümkün olmaması halinde ise taşınmazların güncel değeri tespit edilerek, davalı Hazineden tahsiliyle müvekkillerine verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın, 1927 tarihli kamulaştırma işleminin haksız şekilde yapıldığını ileri sürerek eldeki davayı açtığını, oysa ki ...’ın 1939 yılında ana vatana katıldığını, dava konusu taşınmazların, ifraz, tevhit ve mahkeme kararları ile Hazine adına tescil edildiğini, yapılan işlemlerde herhangi bir yolsuzluk bulunmadığını ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı ... vekili tarafından davaya cevap verilmemiş; davalı vekili bilahare duruşmalardaki beyanında, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı tarafın talebinin kadastro tespitinden önceki nedenlere dayalı olduğu, dava konusu taşınmazların kadastro tespitinin 1927 yılında kesinleştiği, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. ve geçici 4/3. maddelerine göre, davanın en geç 10.10.1988 tarihine kadar açılması gerektiği, eldeki davanın ise hak düşürücü süre geçtikten sonra 20.09.2018 tarihinde açıldığı, dava konusu taşınmazların parsel numaralarının belirli olduğu, bu nedenle mahallinde keşif yapılmasının gerekmediği gerekçesiyle, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkillerinin murislerinin, kök 189 parsel sayılı taşınmazların malikleri olduğunu, tapu ve kadastro müdürlüklerinde yaptıkları araştırmalar sonucunda, 189 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma işlemi sonucunda haksız şekilde Hazine adına tescil edildiğini öğrendiklerini, söz konusu işlem nedeniyle müvekkillerinin murislerine kamulaştırma bedeli ödenmediğini, 1927 yılından itibaren yapılan tüm işlemlerin mutlak butlanla batıl olduğunu, kök taşınmazda herhangi bir kadastro işlemi yapılmaksızın taşınmazın Hazine adına tescil edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkillerinin mülkiyet hakkının alenen gasp edildiğini, davanın yolsuz tescil hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek, istinaf taleplerinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda vicdani kanaatin oluştuğu, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, kararın dayandığı deliller ile kanuni sebepler ve gerekçe içeriğine göre, davanın esası ile ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davacılar vekilinin istinaf kanun yolu başvuru talebinin HMK'nın 353/(1)-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebepleri tekrarla, Mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen kararın ve Bölge Adliye Mahkemesince yapılan incelemenin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; kadastrodan önceki haklara dayanan tapu iptali ve tescil, bunun mümkün olmaması halinde tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
a) 3402 Sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi; “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.”
b) 3402 Sayılı Kadastro Kanunu’nun geçici 4/3. maddesi; “2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu ile diğer kanunlar gereğince özel kadastrosu yapılan ve tutanakları kesinleşmiş bulunan taşınmazlar için 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş ise, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde hak sahipleri dava açabilirler.” hükmünü içermektedir.
3. Değerlendirme
1. Kadastro sonucunda ... ili, ... ilçesi, ... Çiftliği köyü çalışma alanında bulunan 189 parsel sayılı 50.538,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, Hazine adına tespit ve 14.12.1927 tarihinde tescil edilmiş; taşınmaz 05.07.1962 tarihinde ...’na temlik edilmiş, bilahare taşınmazın farklı tarihlerde ifraz ve tevhidiyle çeşitli taşınmazlar oluşmuştur.
2. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
3. Temyizen incelenen karar; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, kök 189 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği 14.12.1927 tarihinden, eldeki davanın açıldığı 21.09.2018 tarihine kadar, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 ve geçici 4/3. maddelerinde öngörülen 10 ve 1 yıllık hak düşürücü sürelerin geçtiği ve mülkiyet hakkı bulunmayan davacı tarafça artık bu hakka dayalı olarak tazminat isteminde de bulunulamayacağına göre, davacılar vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen sebepler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 99,20 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacı taraftan alınmasına,
03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince duruşmaya gelen temyiz edilen davalı Hazine vekili ile davalı ... vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacı taraftan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
20.06.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.