"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TAZMİNAT
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil-tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın, davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.1. Asıl davada davacı ... vekili dava dilekçesinde; mirasbırakan ...’nın kayden maliki olduğu 19 parça taşınmazının (40, 46, 48, 867, 1314, 468, 723, 724, 1252, 371, 1071, 234, 810, 843, 858, 741, 276, 904, 914 parsel sayılı taşınmazlar) bir kısmını ölünceye kadar bakım akdiyle davalı torunu ...’ya, bir kısmını ise satış gibi göstermek suretiyle davalı torunu ...’ya ve davalı gelini ...’ya devrettiğini, davalı ...’ın mirasbırakana bakmadığını, işlemlerin diğer mirasçılardan mal kaçırma amacıyla gerçekleştirildiğini, davalıların taşınmazları satın alacak maddi gücünün bulunmadığını ileri sürerek taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında davacı adına tescilini, olmazsa mirasbırakan adına tapuya tescilini, taşınmazların 3. kişilere devri halinde rayiç bedellerinin tahsilini talep etmiştir.
1.2. Birleştirilen davada davacılar vekili dava dilekçesinde; asıl davaya konu edilen 19 parça taşınmaz ile davalı ...’ya devredilen 903 parsel sayılı taşınmaz hakkında asıl davadaki iddiaları tekrarla taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini talep etmişlerdir.
II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; mirasbırakanın ölmeden önce 9 ay yatağa bağlı yaşadığını, davalıların mirasbırakana uzun süre bakarak tüm ihtiyaçlarını karşıladıklarını, davacı ve diğer kardeşlerinin mirasbırakanla ilgilenmediğini, mirasbırakanın bu nedenle ölümünden sonra davacıyı eve sokmamalarını söylediğini, mirasbırakanın sağlığında davacı ve diğer çocuklarına da taşınmaz verildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 07/05/2019 tarihli ve 2019/1415 E. 2021/2008 K. sayılı kararıyla; taşınmazların gerçek değeri ile satış değeri arasındaki fark, mirasbırakana davalılar tarafından bakıldığına dair tanık beyanları, mirasbırakanın taşınmazları satmasını gerektirir sebep bulunmaması ve her iki davalının da söz konusu taşınmazları satın alma güçlerinin bulunmaması gözetildiğinde davaya konu taşınmazların muvazaalı olarak davalılara satış ve ölünceye kadar bakma akdi ile devredildiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların kabulüne, taşınmazların davalı adına kayıtlı bulunan tapularının miras payları oranında iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; mirasbırakanın sağlığında diğer çocuklarına da taşınmaz verdiğini, bu hususta delillerinin toplanmadığını, davalıların uzun süre mirasbırakana bakıp gözettiğini, davacının mirasbırakanla ilgilenmediğini, mirasbırakanın mal kaçırmayı değil bakım ve ihtiyaçları ile ilgilenen davalı oğluna minnetini göstermeyi amaçladığını belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 04/11/2021 tarihli ve 2019/1415 E. 2021/2008 K. sayılı kararıyla; mirasbırakanın tüm taşınmazlarını oğlu İsmail’in eşi ve çocuğuna devrettiği, satış bedelleri ile gerçek değerler arasında fahiş fark bulunduğu, ölünceye kadar bakım savunmasında bulunulmadığı ve bu hususun somut bir delille de kanıtlanamadığı, mirasbırakanın davalılarla birlikte yaşadığı, ekonomik durumunun iyi olduğu, mirasbırakanın bakım ve gözetim koşulu yerine mal kaçırma amacını üstün tuttuğu, akdin ivazlı olmadığı gerekçesiyle davalıların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki hususları tekrar etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1 Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
3.2.2. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
3.2.3. Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.2.4. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
3.2.5 Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190. maddesi ile Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 6. maddesi gereği davacı tarafa aittir.
3.2.6. 6100 sayılı HMK’nin 190/1. maddesinde, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”, 4721 sayılı TMK’nın 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
3.2.7. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 125. maddesinde, “(1) Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir: a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde dava davacı lehine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur. (1) b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür.” düzenlemesi yer almaktadır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosyanın incelenmesinden, 1927 doğumlu mirasbırakan ...’nın 30/01/2016 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak asıl ve birleştirilen davada davacılar ile davalıların murisi İsmail’i bıraktığı, mirasbırakana ait 40, 46, 48, 867 parsel sayılı taşınmazların 09/01/2008 tarihinde ölünceye kadar bakma akdiyle davalı ...’a devredildiği; 1314, 468, 723, 724, 1252, 371, 101, 234 parsel sayılı taşınmazların 11/05/2010 tarihinde satış suretiyle davalı ...’a devredildiği; 810 ve 843 parsel sayılı taşınmazların 02/11/2010 tarihinde satış suretiyle davalı ...’a devredildiği; 858 ve 741 parsel sayılı taşınmazların ½’şer paylarının ise 06/02/2015 tarihinde satış suretiyle davalı ...’a devredildiği; 276, 904, 914, 903 parsel sayılı taşınmazların 06/01/2011 tarihinde davalı ...’ya devredildiği, davalıların mirasbırakanın oğlu İsmail’in eşi ve çocuğu olduğu, mirasbırakana ait dava dışı 10466 ada 5 parsel sayılı taşınmaz payının da 14/03/2014 tarihinde dava dışı oğlu İsmail’e devredildiği, Mahkemece yapılan keşif üzerine düzenlenen bilirkişi raporunda davaya konu taşınmazların dava ve satış tarihlerindeki değerlerinin hesaplandığı, davaya konu bir kısım taşınmazın dava tarihinden sonra üçüncü kişilere devredildiği anlaşılmaktadır.
3.3.2. Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Hemen belirtilmelidir ki, pay oranında açılan muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davalarında davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmayıp ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan, dava değerinin davayı açan mirasçı veya mirasçıların her birinin payına isabet eden değer olacağı kuşkusuzdur. Aynı şekilde, davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı takdirde dava değerinin, ihtiyari dava arkadaşı olan her bir davalıdan talep edilen paya isabet eden değer olacağı da açıktır.
Dosya içeriğine göre, mirasbırakandan davalı ...’ya devredilen taşınmazların dava tarihindeki toplam değeri 148.000,00 TL olup ve her bir davacının bu davalıya karşı miras payı oranında (1/5) ileri sürdüğü temyize ve davaya konu miktar 29.600,00 TL olup Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 78.630,00 TL’nin altında kalmaktadır.
3.3.3. Davalı ... yönünden yapılan temyiz incelemesinde, somut olayda Mahkemece davalı ...’ya ölünceye kadar bakma akdi ile devredilen taşınmazların devir tarihindeki toplam değerinin, aynı tarihteki mirasbırakanın tüm malvarlığına oranı belirlenmek suretiyle temlikin makul sınır içerisinde kalıp kalmadığının değerlendirilmesi ve toplanan delillerle birlikte bir sonuca varılması gerekirken eksik araştırma ve incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
3.3.4. Öte yandan; davaya konu olup yargılama sırasında üçüncü kişilere devredildiği anlaşılan taşınmazlar yönünden, HMK’nın 125. maddesi gereğince asıl ve birleştirilen davalarda davacı tarafa tercih hakkının hatırlatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Davalı ...’nın temyiz dilekçesinin REDDİNE,
2- Davalı ... vekilinin yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1 maddesi uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 HMK'nın 371/1-ç maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Kayseri 2. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09/05/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.