Logo

1. Hukuk Dairesi2022/8056 E. 2023/573 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı, satış vaadi sözleşmesinin akabinde tapu devrini gerçekleştiren oğlunun kendisini kandırdığını, hataya düşürdüğünü ve gabin sebebiyle aşırı yararlandığını ileri sürerek tapu iptali ve tescil talep etmiştir.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının ileri sürdüğü hata, hile ve gabin iddialarını ispatlayamadığı, davalının ise davacının borçlarını ödediği ve taraflar arasında geçerli bir sözleşme bulunduğu gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

KARAR : Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 31.01.2023 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... Kutlu vekili Avukat Yaren Sakınç ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, maliki olduğu 3064 ada 6 parsel sayılı taşınmazını kendisine bakacağını, her türlü ihtiyacı ile ilgileneceğini beyan etmesi üzerine satış göstermek suretiyle davalı oğluna temlik ettiğini, 15 gün kadar davalının kendisi ile ilgilendiğini, daha sonra ise ilgilenmeyi bıraktığını ve kendisini tek başına yaşamaya terk ettiğini, bu duruma çok üzüldüğünü ve kasıtlı olarak bir hataya düşürüldüğünü düşündüğü için Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına 2016/70024 Soruşturma numarası ile 29.09.2016 tarihinde dilekçe verdiğini, aşırı yararlanma, yanılma, aldatma sebeplerine dayalı olarak iş bu davayı açmak zorunda kaldığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, davacı babasının 3064 ada 6 parsel sayılı taşınmazdaki hissesini (intifa ... uhdesinde kalmak üzere) yapılan belirli ödemeler karşılığında kendisine devrettiğini, davacının 01.04.2015 tarihinde üzerinde ihtiyati tedbir bulunan dava konusu taşınmazı cevap dilekçesi ekinde yer alan Emlak Sözleşmesi ile Deva Emlak aracılığıyla sattığını, 500,00 TL kapora ve 25.000,00 TL. nakit (taşınmazı devredemediği için karşılığında senet vermiş) ve 3.150.00 TL.yi de İş Bankasına olan borcunun ödemesi yapılarak Emlak Sözleşmesi karşılığında para aldığını, davacının hissesini satma çabası içinde olduğunu öğrenince bu satışı önlemek için babasını vesayet altına aldırmak istediğini, bu amaçla vesayet davası açtığını ve tasarrufun önüne geçmek için taşınmaz üzerine tekrar tedbir konulduğunu, satışın yapılamaması üzerine Emlak Ofisi ve parayı veren şahısların paralarını geri alabilmek için davacıyı sıkıştırmaya başladıklarını ve davacı babasının da kendisinden yardım istediğini, bunun üzerine davacının emlakçıdan ve senet alacaklısından almış olduğu paraların tamamını cezai şartı ile birlikte 30.000,00 TL'yi ...'nun huzurunda emlak ofisi temsilcisi ...'ya ve senet lehdarı ... ... ...'e elden ödediğini, davacının vermiş olduğu 25.000,00TL.lik ve 5.000,00TL.lik senetlerin geri alındığını, keza yine davacının İş Bankasından almış olduğu ve dava dışı annesi ... ... (...)'nun kefil olduğu kredi borcundan dolayı Bursa 1. İcra Müdürlüğünün 2014/8954 numaralı dosyası ile davacı ve ... ... aleyhine icra takibi yapıldığını, Bankanın annesi ... ...'yu sıkıştırması üzerine annesi adına 14.01.2015 tarihinde 4.500,00TL., 19.03.2015 tarihinde 1.560,00TL., 20.02.2015 tarihinde 1.563,00 TL İş Bankası'nın Avukatı ... ...'a toplamda 7.623,00TL'yi icra dosyasındaki borca mahsuben ödediğini, icra dosyasına tahsil harcı yatırıldığını, buna ilişkin ödeme belgeleri ve İcra Müdürlüğü belgesinin de dilekçeleri ekinde olduğunu, bu ve benzeri ödemeleri karşılığında davacı ile 3064 ada 6 parsel sayılı taşınmazdaki payın çıplak mülkiyetinin devredilmesi hususunda sözleşme imzaladıklarını, davacının kandırılması, hataya düşürülmesi veya gabin gibi bir durumun söz konusu olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 13.02.2020 tarihli ve 2016/533 E, 2020/41 Karar sayılı kararıyla; davacının dava konusu taşınmazı satmak amacı ile emlakçı ile anlaştığı, davalı oğlunun talebiyle Bursa 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/835 Esas sayılı dosyasından dava konusu taşınmazın tapu kaydına tedbir konulduğu, bunun üzerine davacının anlaşma yaptığı alıcılara, almış olduğu ücretleri ve alıcılar tarafından ödenen davacının borçlarını geri ödeyemediği, tüm borçların davalı oğlu tarafından ödendiği ve alıcıların elinde bulunan senetlerin davalı tarafından alındığı, sonrasında davacı ile oğlu davalı arasında 01/06/2015 tarihinde ölünceye kadar bakım sözleşmesi imzalanarak, dava konusu taşınmazın bedeli mukabilinde davalıya devrinin kararlaştırıldığı, ancak devir işleminin 20/07/2016 tarihinde gerçekleştirildiği ve dava konusu taşınmazın sadece çıplak mülkiyetinin devredildiği, yapılan incelemede sözleşme ile devir tarihi arasında 1 yıllık uzun bir sürenin bulunduğu, bu bir yıllık süre zarfında hataya düşürüldüğünün ya da hile yapıldığının anlaşılamamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, ayrıca davacının gabin, hata ve hile iddialarını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Nedenleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının müvekkilinin öz oğlu olduğunu, davalı tarafın müvekkilinin yaşlı ve yalnız olmasını kullandığını ve müvekkilinin iradesini sakatlamak suretiyle 3064 ada 6 parselde kain üç katlı taşınmazı tapuda kendi adına kayıt ve tescil ettirdiğini, dosya kapsamında dinlenen tanıkların da müvekkilinin taşınmazı oğluna devir konusunda gerçek iradesinin bulunmadığını açıkça beyan ettiklerini, Yargıtay içtihatlarında hile sebebiyle işlem yapmaya zorlanan kişinin sözleşme ile bağlı olmayacağının kabul edildiğini, müvekkilinin davalının kendisinin yanında olmaması ve ihtiyaçlarını karşılamaması üzerine; davalı tarafından kasıtlı olarak kandırıldığını düşündüğünü ve Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde şikayette bulunduğunu, Mahkeme tarafından Savcılık dosyası dahi celp edilmeksizin hatalı şekilde hüküm kurulduğunu, dava konusu taşınmazın, kentsel dönüşüm alanı içerisinde bulunması nedeniyle 1.000.000,00 TL. değere sahip olduğunu, ancak, dosya münderecatında yer alan ... Tapu Müdürlüğünün müzekkere cevabında taşınmazın 20.000,00 TL bedelle satıldığı bilgisinin yer aldığını, satış bedeli ile taşınmazın gerçek değeri arasındaki farkın bu denli fazla olmasının satış işleminin hukuken geçersiz ve sakat olduğunu ortaya koymakta olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 10.11.2022 tarihli ve 2020/1234 E-2022/1712 K sayılı kararı ile tüm dosya kapsamı itibariyle davacı tarafından ileri sürülen hata, hile ve gabin iddialarının kanıtlanamadığı, davacı tarafın istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili dilekçesinde, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyip, İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesince beyan ve delilleri değerlendirilmeksizin verilen kararın müvekkilinin ... yargılanma hakkını açıkça ihlal ettiğini ve usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, hata-hile ve gabin hukuki nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

2. Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

3. Sözleşmenin gabin (aşırı yararlanma) nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki oransızlığın, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmaya, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış TBK'nın 28. maddesi ile aynen; "Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.

Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir." hükmü getirilmiştir.

O halde, aşırı yararlanmadan (gabinden) söz edilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı oransızlık yanında, bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik (hafiflik) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki sübjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme ... ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme ... verir.

4. Sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. TBK'da tıpkı 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) gibi esaslı hatanın (yanılmanın) tanımı yapılmamış, 31 ve 32. maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın (yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf, yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.

Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. ... ki hatanın ileri sürülmesi TBK'nın 35. ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın.

Sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne var ki, TBK'nın 35. maddesinde öngörüldüğü gibi hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesi gerekir.

Öte yandan, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hatanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Ayrıca hatanın varlığı her türlü delille ispat edilebilir.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 99,20 TL bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına,

03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

31.01.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.