"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/156 E., 2021/300 K.
DAVACILAR : ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... vekili Avukat ...
DAVA TARİHİ : ...
HÜKÜM : Ret
Taraflar arasında görülen idari yoldan tescil edilen yerin tapu iptal ve tescili davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda,Kapatılan 16. Hukuk Dairesin'ce Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu yerlerin kadastro çalışması sırasında tescil dışı bırakıldığını, davacı tarafından 1978 yılında ... Belediyesinden satış makbuzu ile satın alındığını, 1976 yılından bu yana aralıksız olarak davacı tarafından kullanıldığını, zilyetlik üzerinde bir çekişme de olmadığını, 2006 yılında Maliyenin burayı kendi adına tescil ettiğini ileri sürerek Hazine adına haksız olarak tescil edilen ... ilçesi ... Mahallesi 8958 ve 8959 parselde kayıtlı taşınmazların davacı adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle, zilyetliğin davacı yararına gerçekleşmediğini öne sürerek davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, zilyetlikle kazanım şartlarının davacı lehine oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu ... ilçesi ... mahallesi 8758 ve 8759 nolu parsellerin tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 26.06.2014 tarihli ve 2014/7118 Esas 2014/9219 Karar sayılı kararıyla araştırmaya yönelik bozma yapılmış, Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda aynı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
3. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 07.10.2020 tarihli 2016/15329 Esas 2020/4074 Karar sayılı kararıyla onanmış; davalı Hazine vekili tarafından karar düzeltme yoluna başvurulmuştur.
4. Karar Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 09.02.2021 tarihli 2020/9894 Esas 2021/934 Karar sayılı kararıyla;" ... Dava konusu taşınmazlar, 24.03.2009 tarihinde ihdasen Hazine adına tescil edilmiş olup, Davalı Hazine'nin 26.01.2016 tarihli beyanlarını içerir dilekçe ve ekleri incelendiğinde, davacı ...'un, Milli Emlak Müdürlüğü'ne hitaben yazdığı 04.07.2009 tarihli dilekçesi ile çekişme konusu 8958 ve 8959 parsel sayılı taşınmazlar için satın alma başvurusunda bulunduğu ve buna göre davacının, dava konusu taşınmazları Hazineye ait olduğunu bilerek kullandığı ve böylelikle Hazine'nin üstün hakkını kabul ettiği anlaşılmaktadır. Davacı ...’un çekişmeli taşınmazları satın alma istemiyle Hazineye başvurduğu tarih ile dava tarihi olan 24.4.2013 tarihi arasında 3402 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesinde öngörülen 20 yıllık süre geçmediğine göre davacı lehine zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluştuğundan söz edilemeyeceğinden, Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile kabul kararı verilmiş olması isabetsiz olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile zilyetlikle mülk edinme koşulları oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, müvekkilinin tapunun Davalı Hazine adına yazıldığını öğrendiği zaman yasal haklarını bilmediğinden Hazineye dilekçe verdiğini, ancak bu, onun 33 yıl malik sıfatıyla taşınmazı kullandığı gerçeğini ortadan kaldırmadığını, malik sıfatıyla zilyetliğin yok sayılamayacağını, dava tarihine kadar ki kullanım da düşünülürse 37 yıl fiili zilyetlik söz konusu olduğunu, 28-30 yıl kesintisiz malik sıfatıyla zilyetlik durumunun belgelerle sabit olduğunu öne sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, idari yoldan Hazine adına tescil edilen taşınmazın tapu kaydının iptali ile tescili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü ve 17 inci maddeleri, 4721 sayılı Türk Medeni
Kanunu’nun 713/1 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Temyizen incelenen nihai kararların bozulması, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3 üncü maddesinin yollamasıyla davada uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesindeki sebeplerin varlığı halinde mümkündür.
2. Çekişmeli taşınmaz 1967 yılında yapılan kadastro sırasında tescil harici bırakıldıktan sonra, 24.03.2009 tarihinde 8958 ve 8959 parsel numarasıyla Hazine adına idari yoldan tescil edilmiştir.
3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA,
Bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
22.01.2024 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
(Muhalif)
...
- KARŞI OY -
Dava, kazandırıcı zaman aşımı zilyetliğine dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır. İlk Derece Mahkemesince (İDM) davanın kabulüne karar verilmiş, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 07.10.2020 tarihli ve E.2016/15329, K.2020/4074 sayılı kararıyla onanmıştır.
Hazine'nin karar düzeltme talebi üzerine ise bu kez anılan Dairece "...Mahkemece, davaya konu olan ve 1967 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakılıp 2009 yılında idari yoldan Hazine adına tescil edilmiş olan çekişmeli 8958 ve 8959 parsel sayılı taşınmazlar üzerinde davacı yararına zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Dava konusu taşınmazlar, 24.3.2009 tarihinde ihdasen Hazine adına tescil edilmiş olup, davalı Hazine’nin (bozmadan sonra dosyaya sunduğu) 26.1.2016 tarihli beyanlarını içerir dilekçe ve ekleri incelendiğinde, davacı ...’un, Milli Emlak Müdürlüğü’ne hitaben yazdığı 4.7.2009 tarihli dilekçesi ile çekişme konusu 8958 ve 8959 parsel sayılı taşınmazlar için satın alma başvurusunda bulunduğu ve buna göre davacının, dava konusu taşınmazları Hazineye ait olduğunu bilerek kullandığı ve böylelikle Hazine’nin üstün hakkını kabul ettiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; davacı ...’un çekişmeli taşınmazları satın alma istemiyle Hazineye başvurduğu tarih ile dava tarihi olan 24.4.2013 tarihi arasında 3402 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen 20 yıllık süre de geçmediğine göre, davacı lehine zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluştuğundan söz edilemeyeceğinden, Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile kabul kararı verilmiş olması isabetsiz olduğu..." gerekçesiyle karar bozulmuş, bozma kararı sonrasında İDM'ce de anılan gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir. Sayın Çoğunlukça da karar onanmıştır. Aşağıda belirtilen nedenlerle karara iştirak etmek mümkün olmamıştır.
Anılan Daire kararında ve buna istinâden verilen İDM kararında davacının 04.07.2009 tarihinde Hazine'ye başvurarak Hazine'den dava konusu taşınmazı satın almak istemesi, davacının dava konusu yer üzerinde 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak elde ettiği mülkiyet hakkında feragat olarak yorumlanmıştır. Daireye göre bu satın alma iradesi davacının taşınmaz üzerindeki malik sıfatıyla zilyet olma iradesinin bulunmadığı veya Hazine'nin mülkiyet hakkının üstün bir hak olarak davacı tarafından tanınması anlamına gelmektedir. Kanaatimizce konuya ilişkin mevzuat, hayatın olağan akışı ile işin doğası dikkate alındığında böyle bir varsayıma dayalı olarak davanın reddine karar verilmesi yerinde değildir.
Davacının taşınmaz üzerinde Kanun'un aradığı nitelikte ve sürede zilyetliği bulunmakta iken taşınmazın 2009 yılında idari yoldan Hazine adına tescil edilmesinden sonra Hazine'ye başvurarak burayı satın almak istemesi, kategorik olarak söz konusu taşınmaz üzerinde malik sıfatıyla zilyet olduğu iddiasından vazgeçmesi veya bu hususta Kanun'a göre oluşan haklarından feragat etmesi biçiminde yorumlanamaz. Davacının söz konusu taşınmazı satın almak istemesi birçok nedene dayanabilir. Bu bağlamda örneğin davacı uzun ve zahmetli olabilecek yargılama sürecine maruz kalmaksızın taşınmazı satın almak suretiyle yıllar boyu emek ve masraf ettiği ve ekonomik gelirini sağladığı taşınmaza resmi yolla daha pratik bir yoldan ulaşmak istemiş olabilir. Kişinin bu yöndeki kastının yanlış yorumlanarak Hazinenin dava konusu taşınmaz üzerinde üstün hakkının bulunduğunu kabul ettiğini varsaymak ve dolayısıyla bu tarihe kadar oluşmuş zilyetliğe dayalı mülkiyet hakkından feragat ettiğini kabul etmek genel hukuk ilkeleri ile bağdaştırılması mümkün görünmeyen bir yaklaşım olarak nitelendirilebilir.
Açıklanan nedenlerle İDM'nin ilk kararında ve Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 07.10.2020 tarihli ve E.2016/15329, K.2020/4074 sayılı onama kararında benimsendiği üzere davanın kabul edilmesi gerekirken davacının satın alma iradesine farklı anlam tanınarak verilen ret kararının onanması yönündeki Sayın Çoğunluğun kararına iştirak edemiyorum.