"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma günü olarak saptanan 23.05.2023 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen davalı ... gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, ... karara bırakıldı. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, dava konusu 413 ada 26 parsel sayılı taşınmazını değerine satması ve bedelini kendisine ödemesi için ... Noterliğinin 02.01.2019 tarihli ve 8 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile ablası olan davalı ...'yı vekil tayin ettiğini, davalı ...'in ise vekalet görevini kötüye kullanmak suretiyle dava konusu taşınmazı 30.01.2019 tarihinde 144.865,18 TL bedelle diğer davalı ...'a sattığını, taşınmazın gerçek değerinin 800.000,00 - 850.000,00 TL civarında olduğunu, taşınmaz üzerinde ipotek var ise de ipoteğe ilişkin kredi borcunun bir kısmının ödendiğini, davalılar tarafından kendisine bir ödeme de yapılmadığını, yurtdışında olmasını fırsat bilen davalıların işbirliği içerisinde taşınmazını gasp ettiklerini, rızası ve bilgisi dışında satışın yapıldığını, davalı ...'nin de kötüniyetli olduğunu bildirerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ..., iddiaların gerçeği yansıtmadığını, satış işleminin koşullarının taraflar arasında imzalanan 28.01.2019 tarihli satış sözleşme ile belirlendiğini, 433.000,00 TL bedele anlaştıklarını, satış sözleşme ile yüklendiği edimlerini yerine getirdiğini, tarafları tanımadığını, iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı ..., davacı kardeşinin talimatı doğrultusunda taşınmazı diğer davalıya sattığını, taşınmazın değerinden de yüksek fiyata toplam 435.000,00 TL'ye satıldığını, davacının satıştan kalan parayı bizzat elden kendisinden aldığını, müşteriyi kendisinin bulmadığını, davacı kardeşinin önceden konuştuğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı ... tarafından dava konusu taşınmazın satış bedelinin diğer davalı ...'ya ödendiği, davacı tarafından davalı ...'ın kötü niyetli olduğuna dair dosyaya tanık veya başkaca herhangi bir delil sunulmadığı, davalı ...'ın kötü niyetli olduğunun davacı tarafından ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B.İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece delillerin hayatın gerçeklerine ve hukuka aykırı olarak değerlendirildiğini, dosyanın yeterince incelenmediğini, resmi tapu senedi dışında dosyaya sunulan adi belgelere itibar edilmemesi gerektiğini, gerek taşınmazın satışa sunulma şekli, gerekse satış bedelinin ödenme şekli itibari ile hayatın olağan akışına aykırı bir işlem bulunduğunu, satışta vekil ile davalı alıcının fikir ve amaç birliği içerisinde hareket etiklerini, tarafların ve tanıkların beyanlarının çelişkili olduğunu, tapudaki satış sözleşmesinin dahi alıcının satıcı ile işbirliği içerisinde ve satıcının, alıcının tahakkümü altına girerek bu satışı yaptığının açık bir göstergesi olduğunu, tapuda gösterilen bedel ile rayiç değer arasında fahiş fark bulunduğunu, davalıların tapudaki bedeli düşük göstermek şeklinde gerçekleşen muvazaalı davranışının hukuken korunamayacağını, davacının malı satıldığına göre, ... bu satım bedelinin bir kısmı yine mal olarak ödenecek ise o kısmın davacı üzerine yapılması gerekeceğini, davalı ...'nin iyiniyetli üçüncü şahıs olsa da vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını burada anlaması gerektiğini, bu hususun davalıların işbirliği içerisinde olduğunu gösterdiğini, taşınmazın satış tarihindeki gerçek değerinin 777.446,12 TL olduğu göz önüne alındığında davalı ...'nin ödediğini iddia ettiği bedelin dahi gerçek değerin % 49,72'si olduğunu, taraflar arasındaki tüm satım ve ödeme işlemleri düşünüldüğünde her iki davalının menfaat ve çıkar birliği içerisinde birlikte hareket ettiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği, kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, istinaf mahkemesinin eksik, hatalı inceleme yaptığını, davalının İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında 3. celsede; savunmasını genişleterek, değiştirdiğini, savunmanın genişletilmesine muvafakatlari bulunmadığını, davalı ... tarafından yapılan ödemelerin mahkemeyi yanıltıcı ve iyi niyetli 3. şahıs yaratma amacıyla yapılmış ödemeler olduğunu, Mahkeme tarafından ödeme tarihleri dikkate alınmadan alıcının iyi niyetli olduğu kabul edilerek hüküm kurulduğunu, davalı ...'nin kendi deyimi ile ticaret ile uğraşan müteahhitlik yapan bir kişi olduğunu, vekilin taşınmazı satış şeklinden kötü niyetli olduğunu anlamamasının mümkün olmadığını, ancak vekil ile çıkar ve menfaat birliği içerisine girerek taşınmazı çok düşük bir bedel ile kendine mal etmesinin davalı ...'nin de kötü niyetli olduğunun açık bir göstergesi olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 sayılı ... Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği ... ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda ... ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda ... ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı ... Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 ... maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 ... maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı ... vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına,
Aşağıda yazılı onama harcının fazladan alınan peşin harçtan mahsubu ile fazla alınan 13.096,94 TL'nin istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.05.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.