"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
KARAR : Kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 7. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/164 E., 2022/30 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın asıl ve birleştirilen davada davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı asıl ve birleştirilen davada davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma günü olarak saptanan 23/05/2023 Salı günü saat 09:25’te Daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl ve birleştirilen davada davacı, maliki olduğu 1 parsel sayılı taşınmazdaki dava konusu 2 ve 4 numaralı bağımsız bölümlerin satışı için ... 5. Noterliği'nin 03/11/2015 tarih ve 32546 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile birleştirilen davada davalı ...'ı vekil tayin ettiğini, vekaletname verme nedeninin, taşınmazları adına satması için müşteri bulması olduğunu, satışın bilgisi dışında yapılmaması için vekaletnamenin aslını davalı vekil Hanifi'ye teslim etmediğini, sadece ekran görüntüsünü cep telefonu ile gönderdiğini, fakat davalı ...'nin ekran görüntüsünün çıktısını alarak noterde söz konusu çıktıyı tasdik ettirip dava konusu 2 ve 4 numaralı bağımsız bölümleri 15.000,00'er TL bedellerle 02/12/2015 tarihinde kardeşi olan asıl davada davalı ...'a sattığını, işlemi 01/03/2018 tarihinde ...'ya gittiğinde öğrendiğini, bu hilenin esas hazırlayıcısının davalı ... olduğunu, davalıların işbirliği yaptığını, satış bedelinin gerçek değerinin çok altında olduğunu, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, satış bedeli ödenmediği gibi kendisine herhangi bir bilgi de verilmediğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ..., davacının iddiasının asılsız olduğunu, takas işlemi yapılması için vekaletname verildiğini, dava konusu taşınmazların karşılığında dava dışı 7 parsel sayılı taşınmazdaki 25, 29 ve 36 numaralı bağımsız bölümlerin davacıya satıldığını, bu taşınmazların davacıya takas ile devrinden sonra davacının diğer davalı ...'ye vekaletname verdiğini, davacıya taşınmazların devrinin ardından davacının vekaletnamenin aslını göndermediğini, telefonlara da çıkmadığını, bunun üzerine vekaletnameyi ilgili noterde aslı gibidir yaptırarak, vekaletname ile anlaşıldığı üzere takası tamamladığını, yaşanan olayda esas hile yapmaya çalışanın davacı olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
2. Birleştirilen davada davalı ..., duruşma sırasındaki beyanında davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 10.10.2019 tarihli ve 2018/120 Esas, 2019/246 Karar sayılı kararı ile, davalının vekil Hanifi'nin kardeşi olması sebebiyle vekille birlikte hareket ettiğinin kabulü gerektiği, vekaletin düzenlendiği tarihte davalının davacıya yaptığı satışların takas anlamına gelmeyeceği, satılan taşınmazların ipotekten ari rayiç değerleri birbiriyle örtüşmediği gibi satış bedelinin ödendiğine dair davalı tarafın herhangi bir delil ve belgeyi de sunmadığı, davalının yemin deliline dayandığı gözetilerek iddiaları ile ilgili davacıya yemin teklif edip etmeyeceği sorulduğunda yemin deliline dayanmaktan vazgeçtiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Kaldırma Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 09.07.2020 tarihli ve 2019/1619 Esas, 2020/664 Karar sayılı kararıyla, davada, davalı ile temliki sağlayan vekilin birlikte hareket ettikleri iddiasında da bulunulduğu gözetilerek, somut olayın özeliğine göre sağlıklı sonuca varabilmek bakımından, vekile de husumet yöneltilip bu konuda savunmasının alınması gerekeceği, yemin delilinin davacı vekiline hatırlatıldığı ve onun tarafından, yemin teklif edilmediğinin bildirildiği, hal böyle olunca öncelikle vekil aleyhine dava açması için davacıya önel tanınması, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi, tarafların delillerinin toplanması, temlik tarihinde ipotek borcu belirlendikten sonra, tarafların delillerinin birlikte değerlendirilip varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle 6100 sayılı HMK'nın 353/1-a-4. ve 6. maddeleri gereği davalının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 15.02.2022 tarihli ve 2020/164 Esas, 2022/30 Karar sayılı kararıyla, davalı ...'a karşı açılan davada birleştirme kararı verildiği, davalı tarafça devirlerin takas sebebi ile yapıldığı hususunun ispat edilemediği, taşınmazların bedelinin davacıya ödendiği hususunun da davalı tarafça ileri sürülüp ispatlanmadığı, vekaletin kötüye kullanıldığının davalı kardeş Burhan tarafından bilindiği gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
D. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
E. İstinaf Sebepleri
Asıl ve birleştirilen davada davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; cevap dilekçesindeki savunmalarını yineleyip, davacının iddialarının doğru olmadığını, davanın kabulüne karar verilmesinin ve hükmedilen vekalet ücretinin hukuka ve kanuna aykırı olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
F. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 20.10.2022 tarihli ve 2022/1134 Esas, 2022/1487 Karar sayılı kararı ile, davacının, vekili davalı ...’nin kendi talimatına uygun davranmadığını, vekilinin sadakat ve özen borcuna aykırı hareket ettiğini ispat edemediği, davacının zarara uğratılmadığı, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının TMK'nın 6. ve HMK'nın 190. maddeleri gereğince kanıtlanamadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurularak asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, devredilen taşınmazlar arasındaki devir tarihi ve değer farkı gözetildiğinde davalı tarafın taşınmazların takas edildiği iddiasının gerçeği yansıtmadığı gibi hayatın olağan akşına da aykırı olduğunu, davacı ile davalı taraf arasında herhangi bir takas işlemi yapılmadığını, davalı tarafın takas iddiasını ispatlayamadığını, takas iddiasını kabul etmediklerini 15.02.2022 tarihli celsede açıkça beyan etmelerine rağmen bölge adliye mahkemesinin bu beyanı dikkate almadığını, davalı tarafın beyanında davacı ile takas anlaşması yapmadığını, davacının imam nikahlı eşi olduğunu iddia ettikleri ... adlı kişi ile anlaşma yaptıklarını beyan ettiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun (TBK) temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
TBK.da sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği ... ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda ... ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda ... ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. ... Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 ... maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 ... maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 99,20 TL bakiye onama harcının temyiz eden asıl ve birleştirilen davada davacıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.05.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.