Logo

1. Hukuk Dairesi2022/8469 E. 2023/470 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Ehliyetsizlik ve hile iddialarına dayalı tapu iptali ve tescil davasında, mahkemenin miras bırakanın temlik tarihindeki ehliyet durumunu ve davalının iyi niyetini yeterince araştırıp araştırmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Miras bırakanın akıl sağlığına ilişkin yeterli inceleme yapılmadan, Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınmadan ve mirasçılar davaya dahil edilmeden hüküm kurulması, miras ortaklığına temsilci atanması gerektiği ve ehliyetsizlik ile hile iddialarının kapsamlı şekilde araştırılması gerektiği gözetilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

KARAR : Ret

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı mirasçısı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ...’a vesayeten ..., davalı ... ve ...’in ...’ın çocukları olduklarını ve ...’a yapılacak icra takiplerinin karşılıksız kalması için daha sonra geri alabileceğini söyleyerek taşınmazlarını kızı ...’ya devretmesi için onu ikna ettiklerini, ayrıca ...’ın maliki olduğu dava konusu 103 ada 38 parsel sayılı taşınmaz ile davalı ...’a ait olan bir taşınmazın takası konusunda da onu ikna ettiklerini, takas olursa ...’in kendisine ölünceye kadar bakacağını söylediğini, dava konusu taşınmazın davalı ...’a temlik edilmesine rağmen, davalı ...’un takas edilecek taşınmazı ...’a değil de oğlu ...’e temlik ettiğini, dava konusu taşınmazı daha sonra davalıların yakınları olan, el ve işbirliği içerisinde hareket eden davalı ...'ye temlik ettiklerini, ...’ın akli dengesinin yerinde olmadığını, yaşlılığı ve hastalığından yararlanarak hile ile taşınmazın elinden alındığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile ... adına tesciline karar verilmesini istemiş, hükümden sonra ..., ...'a vasi tayin edilmiş, mahkeme hükmünden sonra ancak gerekçeli kararın tebliğinden önce 01.05.2020 tarihinde davacı ölmüştür.

II. CEVAP

Davalı ..., tapu kaydına güvenerek taşınmazı edindiğini, temlik gününde bankadan 107.000,00 TL para çekmek suretiyle taşınmazı edindiğini, davacının kötü niyetli olduğunu, temlikin üzerinden uzun süre geçtiğini, diğer davalılar ile bir ilişkisinin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı ..., babasının hacizden kurtarmak için taşınmazlarının büyük bir bölümünün adına tescil edildiğini, kardeşleri ... ve ...'un, babalarının yaşlılığından faydalanarak ve ölünceye kadar ona bakacaklarını söyleyerek dava dilekçesinde belirtilen takasa babasını ikna ettiklerini, babasının devri yapmasına rağmen takasın gerçekleşmediğini, ...'un taşınmazı ...'e temlik ettiğini, kendisinin de mağdur olduğunu, o tarihlerde hayatından endişe ettiği için sesini çıkaramadığını bildirmiştir.

Diğer davalılar, herhangi bir savunma getirmemişlerdir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı ...’nin iyi niyetli olduğu ve davacının taşınmazın ilk satış tarihinde akıl hastalığı olduğuna ilişkin iddia bulunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı mirasçısı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı mirasçısı adli yardım talepli temyiz dilekçesinde özetle; vesayet davasının sonucu beklenilmeden karar verildiğini, ...'ın temlik tarihinde 75 yaşında olduğunu, okuma yazma bilmediğini ve gözünün ileri derecede bozuk olduğunu, davalı ...'nin bankadan para çekmesinin bedeli ödediği anlamına gelmediğini, keşif yapılarak bedelin tespit edilmediğini ...'ın mal varlığının araştırılmadığını, eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ehliyetsizlik ve hile hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

Bilindiği üzere; elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 701 ila 703 üncü maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir ... da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK'nın 701 inci maddesinde (...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin ..., ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme ... dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.

TMK'nın 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir (11.10.1982 tarihli 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı).

TMK'nın 640 ıncı maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü bentlerinde ise "Birden çok mirasçı bulunması hâlinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan ... temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir." hükmü düzenlenilmiştir.

Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim TMK'nın “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9 uncu maddesi hükmüyle şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10 uncu maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (...) olmayı kabul ederek “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa'nın 13 üncü maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 282 nci maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.

Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2 maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.

Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36 ncı maddesinin 1 inci fıkrasında açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 336/3. maddesinde, "Kanun yollarına başvuru sırasında adli yardım talebi bölge adliye mahkemesine veya Yargıtay’a yapılabilir." aynı Kanunun 334/1 maddesinde ise, "Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler." hükümlerine yer verilmiştir.

3. Değerlendirme

1. 6100 sayılı Kanun'un 336/3 ve 334 üncü maddeleri gereğince, davacı mirasçısı vekilinin yerinde bulunan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

2. Dosya içeriğinden, ...'ın kayden maliki olduğu 103 ada 38 parsel sayılı taşınmazı 28.11.2011 tarihinde davalı ...'e temlik ettiği, ...'un 07.04.2008 tarihinde taşınmazı ... ...'e devrettiği, ...'in 29.12.2008 tarihinde ... Bilgin'e temlik ettiği, ...'nın da taşınmazı 25.07.2011 tarihinde davalı ...'ye devrettiği, eldeki davanın 30.04.2014 tarihinde ...'ın oğlu ... tarafından açıldığı ve 28.01.2016 tarihinde karar verildiği, Gaziantep 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 27.07.2017 tarihli ve 2014/855 Esas ve 2017/1122 Karar sayılı kararı ile ...'ın kısıtlanmasına ve oğlu ...'nın kendisine vasi olarak atanmasına karar verildiği, ...'ın 01.05.2020 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak çocukları ..., ..., ..., ..., ... ve ...'in kaldığı anlaşılmıştır.

3. Somut olayda, davacı ... adına oğlu ... tarafından dava açılmış, dava dilekçesinde ...’ın akli dengesinin yerinde olmadığı, yaşlılığı ve hastalığından yararlanarak hile ile taşınmazın elinden alındığı belirtilmek suretiyle ehliyetsizlik ve hile hukuki nedenlerine dayanılmıştır. Mahkemece, ...'a vasi atanmasına ilişkin dava devam ettiği halde vasi atanmadan eldeki davaya devam edilmesi ve Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan bir rapor alınmaksızın Sulh Hukuk Mahkemesince devlet hastanesinden alınan ve sonrasında üniversite hastanesi incelemesi ile aksi yönde görüş bildirilen rapor hükme esas alınarak ehliyetsizlik hukuki nedenine ilişkin hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

4. Hal böyle olunca, öncelikle ...'ın ölümü nedeniyle bir kısım mirasçıların eldeki davada davalı oldukları gözetilerek TMK'nin 640 ıncı maddesi uyarınca terekeye temsilci atanmasının sağlanılması, sonrasında ...'ın temlik tarihinde hukuki işlem ehliyetinin bulunup bulunmadığı konusunda Adli Tıp Kurumundan rapor alınması, ehliyetsiz çıkması halinde kayıt malikinin iyi niyetinin araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi, ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde ise hile hukuki sebebi yönünden yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde bir araştırma ve değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.

V. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Davacı mirasçısı vekilinin adli yardım talebinin KABULÜNE,

2- Davacı mirasçısı vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazının kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

25.01.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.