"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/399 E., 2020/479 K.
HÜKÜM : Ret
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... dava dilekçesinde; ... köyü çalışma alanında bulunan 117 ada 74 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında davalı adına tespit edildiğini, ancak bu taşınmaz içinde kalan 80 m2 taşınmaz bölümünü 1983 yılında annesi ... 'den haricen köy senedi ile satın aldığını ileri sürerek 80 m2 taşınmaz bölümünün tapu kaydının iptali ile adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; taşınmazın kadastro çalışmaları sonunda tarafların annesi ... adına tespit ve tescil edildiğini ve ihtiyaç doğrultusunda dava dışı ...'ye satıldığını, taşınmazı o tarihte parası olmadığından satın alamayan davalının bilahare aile yadigarı olan bu yeri 12.500,00 TL karşılığında satın aldığını, davacının gayrimenkulü ile davalının satın aldığı yerlerin komşu olduğunu ve davacının kadastro tespitine itiraz etmediğini, taşınmazı satın alan davalının iyi niyetli olduğunu ve bedel ödediğini, davacının dayandığı şahsi hakkı annesinden talep edebileceğini belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemenin 26.10.2011 tarihli ve 2010/101 Esas 2011/662 Karar sayılı kararıyla; taşınmazın evveliyatında tarafların annesi ...'e ait olduğu, davaya konu taşınmazın 19.09.1983 tarihli köy senedi ile davacıya satıldığı, taşınmazın satın alma tarihinden bu yana davacı tarafından kullanıldığı, bu hususlar hakkında taraflar arasında çekişme bulunmadığı, davacı ve davalının kardeş olması ve taşınmaz üzerinde davacı tarafından yapılmış bir ev ve davacı zilyetliğinin bulunduğu dikkate alındığında hayatın olağan akışına göre davalının iyi niyetli üçüncü kişi olarak kabulünün mümkün olmadığı gerekçesiyle davalılar Hazine ve ...Köyü Tüzel Kişiliğine yönelik davanın esastan reddine, davalı ...’e yönelik davanın kabulü ile 11.04.2011 tarihli teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 74,32 m2 kısmın ifrazı ile bu kısmın yeni parsel numarası verilerek davacı adına tesciline karar verilmiş, karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 20.11.2012 tarihli ve 2012/6022 Esas ve 2012/10842 Karar sayılı ilamı ile; davacının satın almadan kaynaklanan şahsi hakkını annesi ...'ye karşı ileri sürmesinin mümkün olduğu, davalının taşınmazı mirasbırakandan değil 3 üncü kişi durumundaki ...'den satın alması nedeniyle sırf davacı ile kardeş olması dikkate alınarak iyi niyetli olmadığının değerlendirilmesinin isabetsiz olduğu, ara malik ...'nin kötü niyetli olduğunun iddia ve ispat edilmediği, ayrıca çaplı olarak satılan taşınmazda çap içinde kalan bölümlerin alıcıya devredildiğinin kabulünün yasal zorunluluk olduğu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Davacı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 30.05.2013 tarihli ve 2013/2405 Esas ve 2013/7301 Karar sayılı ilamı ile “...davacının son malik olan kardeşi davalı ... kadar, taşınmazı ...'den devralan ve davalıya satan ...'nin de iyiniyetli olmadığını ileri sürdüğünün kabulü gereklidir. Bu halde Mahkemece ... ile davalı arasında davalının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 1023 üncü maddesinden yararlanmasını engelleyecek nitelikte bir ilişkinin bulunup bulunmadığının açığa çıkarılması, bu amaçla taraflardan delillerini bildirmesinin istenmesi, özellikle üçüncü kişi ... ...'nın nüfusa kayıtlı olduğu yer ile fiilen ikamet ettiği köy ya da yerleşim yeri itibariyle taşınmazın davacıya ait olup olmadığını bildiği ya da bilmesi gerektiği üzerinde durularak elde edilecek delillerin sonucuna göre bir karar vermek gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemenin 26.05.2015 tarihli ve 2014/181 Esas 2015/250 Karar sayılı kararıyla; taşınmazın kadastro tespitinden 3 ay sonra ...'ye satıldığı, tarafların kardeş olduğu, senet tarihinden itibaren davaya konu taşınmazın davacı tarafından kullanıldığı, davalının bu hususları bildiği, ...'nin taşınmazda hiçbir zaman ikamet etmediği, taşınmazda vefat edinceye kadar tarafların anneleri ... ve davalı ...'un ikamet ettiği, taşınmazı devralan davacıya yönelik herhangi bir talepte bulunmadığı, bu kişinin köyde tanınmamasının dahi hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bu nedenle ara malikin de iyi niyetli olmadığı gerekçesiyle davalılar Hazine ve ...Köyü Tüzel Kişiliği hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davalı ...’e yönelik davanın kabulü ile 11.4.2011 tarihli teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 74,32 m2 kısmının ifrazı ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 28.02.2018 tarihli ve 2015/18609 Esas ve 2018/2877 Karar sayılı ilamı ile; “... ...’nın satın alma işleminden üç yıl sonra davalıya yaptığı satışta kötü niyetli olup olmadığı konusunda dosya kapsamında yapılan inceleme ve tanık beyanlarına göre; ilk satın alan ...’nin Mudanya ilçesi nüfusuna kayıtlı olup Bursa ili, Orhangazi ilçesinde ikamet ettiği, köy ve taşınmazla satış öncesinde bir ilgisinin olmadığı, tarafların akrabası olmadığı gibi tanınmadığı ve nizalı gayrimenkulün Armutlu ilçesi, ...köyü sınırlarında bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında gerek TMK'nın 1023 üncü maddesi ve gerekse yukarıda tarih ve sayısı verilen İçtihadı Birleştirme Kararlarında gösterilen gerekçeler gözetildiğinde, ... ile davalı arasında davalının TMK’nın 1023 üncü maddesinden yararlanmasını engelleyecek nitelikte bir ilişkisinin bulunmadığı, ...’nin taşınmazın davacıya ait olduğunu bilen, bilmesi gereken ve bilebilecek durumda olmadığı görülmekle Mahkemece davacının davasının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabule karar verilmiş olması doğru değildir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş, davacının karar düzeltme talebi reddedilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalılar Hazine ve ...Köyü Tüzel Kişiliği hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davalı ...'e yönelik davanın bozma ilamı doğrultusunda reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı asıl temyiz dilekçesinde özetle; taşınmazın 19.09.1983 tarihli köy senedi ile davacıya satıldığının, taşınmazda inşa edilen binada uzun yıllardan beri ikamet ettiğinin tanıklar tarafından beyan edildiğini, İlk Derece Mahkemesinin davalının iyi niyetli olamayacağı yönündeki değerlendirmelerinin isabetli olduğunu, ... ...'nın taşınmazı devraldığı 2005 yılından miras bırakanın ölüm tarihi olan 2011 yılına kadar mülkiyetini koruyucu hiçbir girişimde bulunmadığını, davanın reddedilmesinin isabetsiz olduğunu belirterek kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastrodan önceki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesi; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190 ıncı maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı ve 1023 üncü maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) geçici 3/2 nci maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosyanın incelenmesinden, davaya konu 117 ada 34 parsel sayılı taşınmazın 2005 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... kızı ... adına 1 adet iki katlı kargir ev ve bahçesi vasfıyla tespit edildiği, kadastro tespitinin 25.07.2005 tarihinde kesinleştiği, taşınmazın 26.10.2005 tarihinde dava dışı ... ...'ya satılarak devredildiği, ...'nin de taşınmazı 25.12.2008 tarihinde davalı ...'e satarak devrettiği, eldeki davanın 28.09.2009 tarihinde açıldığı, davacı ve davalının tespit maliki ...'nin kızı ve oğlu oldukları anlaşılmıştır.
3. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı asılın yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 346,90 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
25.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
...