"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, bedel, tenkis istekli dava sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince verilen 21/12/2021 tarihli 2021/935 Esas – 2021/1980 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davalılar vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 01/06/2022 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakan babası ...'ın maliki olduğu 9236 ada 33 nolu (eski 25) parseli satış göstermek suretiyle davalı ...' a devrettiğini, ardından söz konusu taşınmazda kat irtifakı kurulu bina yapıldığını, mal kaçırmak için yapılan devrin bedelsiz olduğunu ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde taşınmazın bedelinin tahsiline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ...’ın 03/05/2017 tarihinde ölümü üzerine davaya dahil edilen mirasçıları, dedeleri Hamza Çalışkan'ın ikinci evliliğinden olan muris ...'ın, murisleri ... ve ... tarafından bakılıp büyütüldüğünü, taşınmazın öncesinde gecekondu olduğunu, tapu tahsis belgesi bulunduğunu, Süleyman'ın bir çocuğu olduğunun bu dava ile öğrenildiğini, taşınmaza ait tapu tahsis belgesinin dede Hamza adına kayıtlı olduğunu, dedenin vefatı ile tapu tahsis belgesinin mirasçıları adına tescil edildiğini, daha sonra tüm mirasçıların aralarında anlaşarak paylarını ...’a sattıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21/12/2021 tarihli ve 2017/66 E., 2021/14 K. sayılı kararıyla; mirasbırakanın mal kaçırma kastıyla, muvazaalı ve bedelsiz olarak temlik yaptığı dava konusu parselin tevhit sonucu oluşması, yüz ölçümünün değişmesi ve üzerine sonradan bina inşaa edilmiş olması nedeniyle davacıların tapu iptal tescil istemlerinin kabulüne karar verilmesinin hukuken ve fiilen mümkün olmadığı gerekçesiyle davacıların tapu iptal tescil taleplerinin reddine, muvazaa olgusu sabit olduğundan bedel taleplerinin 178.240,75 TL yönünden kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
2.1. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, dahili davalıların murisi ...'ın taşınmaz için kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığını, dahili davalılara taşınmazdaki hisseleri karşılığı üç daire verildiğini, mahkemenin bedel kararının hatalı olduğunu, tapu iptali ve tescil kararı verilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2.2. Dahili davalılar vekili istinaf dilekçesi ile, davacının muvazaa iddiasını ispatlayamadığını, varlığı bile bilinmeyen birinden mal kaçırılmasının mümkün olmadığını, müvekkilerinin murisi olan Hasan'ın bedelini ödeyerek davacının murisi Süleyman'ın hissesini aldığını, murisin hakkının tapu tahsis belgesine dayandığını, mahkemenin tenkis yönünden inceleme yapmadığını, bilirkişi raporunun ve mahkeme kararının hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 21/12/2021 tarihli ve 2021/935 E., 2021/1980 K. sayılı kararıyla; yapılan devrin muvazaalı ve gizli bağış niteliğinde olduğu ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İBK kapsamında kaldığı, bununla birlikte davacının öncelikli talebinin tapu iptali ve tescil olduğu, davalı ...'ın ve onun vefatı ile dahili davalıların kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca kendi taşınmazlarına göre bağımsız bölüm maliki oldukları, davalı ...'ın tevhit edilen diğer taşınmazlarda payının olmadığı, dava konusu parselin yüzölçümünde değişiklik olmadığı, dolayısıyla 3 adet bağımsız bölümün davacının murisinin devrettiği 2/6(1/3) hisse oranında tapu kayıtlarının iptalinin gerektiği gerekçeleri ile dahili davalıların istinaf taleplerinin esastan reddine, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile yerel mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve davanın tapu iptali ve tescil talebi yönünden kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalılar vekili, müvekkileri nezdinde varlığı bilinmeyen davacıdan mal kaçırma veya buna tevessül etme iradesinin bulunmasının eşyanın doğası gereği mümkün olmadığını, davacının murisi Süleyman’ın 9 yaşından itibaren mirasbırakanları Hasan ve eşi Meliha tarafından bakılıp gözetildiğini, nitekim bu hususların tanık beyanları ile de sabit olduğunu, her iki mahkeme tarafından gerçek temlik gerekçesi olan minnet duygusunun göz ardı edildiğini, salt tapuda gösterilen değer ile gerçek değer arasındaki nispetsizliğin muvazaanın varlığına yeterli delil sayılamayacağını, yerel mahkemenin davalıların murisinin tevhit edilen diğer taşınmazlarda payının olmadığını ve dava konusu parselin metrajında değişiklik bulunmadığı kanısına nasıl ve hangi veriler üzerinden varıldığının anlaşılamadığını, harç ve vekalet ücretinin hatalı hesaplandığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, satış sözleşmesinden kaynaklanan muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel, o da olmazsa tenkis istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre temlikin muvazaalı olduğu benimsenerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalılar vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
3.3.2. Davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Bilindiği üzere, HMK’nın 297/2. maddesinde, “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır. Kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince de hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır.
3.3.3. Öte yandan; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 26. maddesi hükmü gereğince; hakim, kural olarak tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır. Ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Buna usul hukukunda taleple bağlılık ilkesi denilmektedir.
3.3.4. Hemen belirtmek gerekir ki, harç kamu düzeni ile ilgili olduğundan temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın re’sen gözetilmesi gereken hususlardan olup, pay oranında açılan muris muvazaası hukuki nedenine dayalı davalarda dava değerinin, davayı açan mirasçı veya mirasçıların her birinin miras payına isabet eden değer olacağı ve her bir davalının da kendisine temlik edilen taşınmazda dava edilen pay değeri dikkate alınarak karar ve ilam harcından ayrı ayrı sorumlu tutulmaları gerektiği açıktır.
3.3.5. Somut olaya gelince, mahkemece, dava konusu 6, 9 ve 16 nolu bağımsız bölümlerde davalı ... adına kayıtlı ¼ paydan 4/48 payın iptali ile davacı adına tesciline, yine diğer davalılar ... ve... adlarına kayıtlı 3/8’er paydan 6/48’er payın iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, davalıların edinme sebebini değiştirecek şekilde onlar adına da tescil hükmü kurulması da doğru değildir.
3.3.6. Öte yandan, her bir davalının adına kayıtlı olan ve dava edilen pay değeri dikkate alınarak karar ve ilam harcından ve vekalet ücretinden ayrı ayrı sorumlu tutulması gerekirken, harcın ve vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline şeklinde karar verilmesi de isabetsizdir.
3.3.7. Ne var ki, anılan hususların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün belirtilen yönlerden düzeltilerek onanması gerekmiştir.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davalılar vekilinin değinilen yönler itibariyle yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile, Bölge Adliye Mahkemesi kararının B bendinin 1, 2 ve 3. fıkralarının hüküm yerinden çıkarılmasına, yerine 1. fıkra olarak, “Davanın Kabulü ile, dava konusu İstanbul ili Şişli ilçesi, Mecidiyeköy Mahallesi, 9236 ada 33 parselde bulunan 6-9 ve 16 nolu bağımsız bölümlerde davalı ... adına kayıtlı ¼ er paydan 4/48 er payın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, diğer davalılar ... ve ... adlarına kayıtlı 3/8 er paydan 6/48 er payın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline,” 2. fıkra olarak; “Alınması gerekli 12.175,62 TL ilam harcından, peşin alınan 54.65 TL’nin mahsubu ile, eksik alındığı anlaşılan 12.120,97 TL nin 3.030,24 TL’sinin davalı ...’dan, 4.545.36’şar TL sinin davalılar ... ve ...’dan alınarak Hazineye gelir kaydına”, 3. fıkra olarak “ Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 20.882,87 TL vekalet ücretinin 5.220,71 TL sinin davalı ...’dan, 7.831,07’şer TL sinin davalılar... ve ...’dan alınarak davacıya verilmesine” cümlelerinin yazılmasına, kararın bu haliyle 6100 sayılı HMK’nın 370/2. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere istek halinde geri verilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalılar vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacıdan alınmasına, 01.06.2022 tarihinde oybirliği ile kesin olmak üzere karar verildi.