"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/947 E., 2021/2401 K.
DAVA TARİHİ : 30.07.2015
HÜKÜM/KARAR : Kabul/Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Yüksekova 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2015/561 E., 2019/36 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; Hakkari ili, Yüksekova ilçesi, Aksu köyü çalışma alanında bulunan 124 ada 26 parsel ve 131 ada 7 parsel sayılı taşınmazların kadastro çalışmaları sırasında davalı Hazine adına tespit edildiğini, ancak davaya konu taşınmazların davacının atalarından itibaren 80-90 yıldan beri eklemeli zilyetlikle kullanıldığını ve taksimen davacıya kaldığını ileri sürerek taşınmazların tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; davanın soyut iddialara dayandığını, bu iddiaların somut belgelerle kanıtlanması ve davacıların senetsizden edindiği taşınmazların araştırılması gerektiğini, davaya konu taşınmazların 1963 tarihli Toprak Tevzi Komisyonunun 1 ve 13 parsel sayılı taşınmazlarına ait tapu kapsamında olup 1927 yılından bu yana Hazinenin tasarrufunda olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; çekişmeli taşınmazların kadastro tutanaklarında bilirkişilerin imzadan imtina ettiği, dava konusu yerlerin mera veya kamuya tahsisli yerlerden olmadığı, dava konusu taşınmazların evveliyatından itibaren tarımsal amaçlı tarla olarak kullanıldığı, taşınmazlar üzerinde tesis edilen tapu kaydı öncesinde 20 yıl süreyle davasız ve aralıksız olarak malik sıfatıyla zilyetlik koşullarının davacı lehine oluştuğunun ispatlandığı, davalı Hazinenin ise 53 nolu Toprak Tevzii Komisyonu çalışmalarına dayanak belirtmelik tutanakları haricinde taşınmazın Hazine tasarrufunda bulunduğuna dair bir delil sunamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, çekişmeli 124 ada 26 parsel ve 131 ada 7 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile davacı ... adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafın çekişmeli taşınmazla ilgili vergi kaydı ibraz etmesi ve eklemeli zilyetliğe dayanmakta ise önceki zilyetlerden kendisine olan geçişleri somut belgelerle ispatlaması gerektiğini, eksik inceleme ile karar verildiğini, aynı çalışma alanı içerisinde zilyetlikle iktisap edilen taşınmazların araştırılmadığını, taşınmazın 1936 yılından bu yana Hazinenin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğunu, 3402 sayılı Kanun'un 14 üncü ve 46 ncı maddelerine göre belirlenen zilyetlik koşullarının davacı lehine gerçekleştiğinin ispatlanamadığını ileri sürerek hükmün kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesince verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde, istinaf dilekçesini tekrarlamıştır.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastrodan önceki hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 13, 14, 15, 17, 20 ve 46 ncı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının d bendi, 115 ve 190 ıncı maddesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6, 599, 640, 701 ve 702 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Dosyanın incelenmesinden; davaya konu 124 ada 26 parsel sayılı taşınmazın 53 nolu Toprak Tevzi Komisyonunca 13 parsel numarası ile sınırlandırıldığı, bu yere uygulanan 25.11.1971 tarihli ve 2 sıra numaralı tapu ile 2/3 hissesinin Hazine adına kayıtlı olduğu, bu tapunun 124 ada 8 ila 27 ve 126 ada 1 ve 2 parselleri kapsamı içerisine aldığı, hudutları itibariyle köyün tamamını kapsadığı ve Ömer oğlu Kamil Koç’un işgalinde olduğu belirtilerek 3.289,98 m² yüz ölçümü ve tarla vasfıyla davalı Hazine adına tespit edildiği; 131 ada 7 parsel sayılı taşınmazın 53 nolu Toprak Tevzi Komisyonunca 1 parsel numarası ile sınırlandırıldığı, bu yere uygulanan 25.11.1971 tarihli ve 2 sıra numaralı tapu ile 2/3 hissesinin Hazine adına kayıtlı olduğu, bu tapunun 101 ada 1 ila 14, 16, 17, 31 parsel ve 131 ada 1 ila 20, 37, 41 ila 66 parselleri kapsamı içerisine aldığı, hudutları itibariyle köyün tamamını kapsadığı ve Ömer oğlu İbrahim Koç’un işgalinde olduğu belirtilerek 7.808,70 m² yüz ölçümü ve tarla vasfıyla davalı Hazine adına tespit edildiği, yerel bilirkişilerin kadastro tutanaklarını imzalamaktan imtina ettikleri, kadastro tespitinin 15.04.2008 tarihinde kesinleştiği, davanın irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımına dayalı olduğu anlaşılmıştır.
2. Mahkemece davaya konu taşınmazlar üzerinde tapu kaydı öncesinde 20 yıl süreyle kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği koşullarının davacı lehine oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmak için yeterli bulunmamaktadır. Bilindiği üzere; tarafların dava ve taraf ehliyetine ve dava takip yetkisine sahip olmaları dava şartlarındandır. Mirasbırakanın ölüm tarihi itibarıyla tereke elbirliği hükümlerine tabi olup mirasen gelen hakka dayanılan ve tereke adına üçüncü kişi konumundakiler aleyhine açılacak ve malvarlığının terekeye döndürülmesi istemini içeren davalarda terekeyi temsil eden tüm mirasçıların bir arada hareket etmek suretiyle davayı birlikte açmaları ya da davayı açan mirasçının diğer tüm mirasçıların muvafakatlarını sağlaması, aksi takdirde terekenin atanacak temsilci marifetiyle davada temsil edilmesi gerekeceği, tereke adına üçüncü kişi konumundakilere açılacak miras payı oranında tescil istemli davalarda ise davanın dava şartı yokluğu nedeniyle dinlenemeyeceği kuşkusuzdur. Somut olayda; davacı, miras yoluyla gelen zilyetliğe ve taksim iddiasına dayanmış ise de mahallinde dinlenen bilirkişiler taşınmazın “Koç ailesine” ait olduğu, “Ömer Koç’un” dava konusu taşınmazların sahibi olup oğulları ve gelinlerine bıraktığı, “Kamil Koç’a yani davacı eşine ait olduğu” yönünde beyanda bulunmuş olup davacı tarafından ileri sürülen taksim iddiası yeterince açıklığa kavuşturulmamıştır.
3. Öte yandan; dosyaya getirtilen tapu kayıtlarından tespite dayanak teşkil eden 25.11.1971 tarihli ve 2 sıra numaralı tapu kaydının kök tapusu olan 12.10.1961 tarihli ve 3 sıra numaralı kök tapu kaydının dosya arasında bulunmadığı ve edinme sebebinin denetlenemediği, kök tapu kaydından tedavül nedeniyle gitti kayıtları oluşmuş ise de tüm tedavüllerinin hiçbir pay açıkta kalmayacak şekilde getirtilmediği anlaşılmaktadır. Ayrıca, mahallinde dinlenen yerel bilirkişiler tapu kaydının sınırlarının doğru olduğunu beyan etmiş, fen bilirkişisi raporunda tapu kaydının davaya konu taşınmazlarla birlikte daha geniş bir alanı kapsadığı belirtilmiş ise de yerel bilirkişilere sorulan sınırlar kadastro paftası üzerinde gösterilmemiş, tapu kaydının sınırları ve kapsadığı alan geniş pafta ile çakıştırılarak kapsamı belirlenmemiş, dosya arasına alınan ve 14 tahrir numaralı vergi kaydının sınırları keşif sırasında uygulanmamış olup kadastro tutanağının dayanağı olan tapu kaydının davaya konu taşınmazlara uyup uymadığı hususunda denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna itibar edilmiştir.
4. Diğer taraftan; mahallinde dinlenen yerel bilirkişilerin 1965, 1968 ve 1964 doğumlu olduğu gözetildiğinde bu kişilerin yaşları itibarıyla tapu kaydının öncesini bilebilecek durumda olmadıkları, ayrıca jeodezi mühendisi bilirkişi tarafından hava fotoğrafları üzerinde inceleme yapılmış ise de incelenen fotoğraflardan yalnızca 1956 tarihli hava fotoğrafının tapu kaydından önceki döneme ait olduğu anlaşılmıştır.
5. Dava irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımına dayalı olup 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü maddesinde senetsizden kazanılabilecek azami taşınmaz miktarları düzenlenmiş ancak davacı ve eklemeli zilyetliğine dayanılan davacı bayileri Kamil Koç ve Ömer Koç adına usulüne uygun senetsiz araştırması yapılmadan ve davacının edindiği taşınmaz miktarının yasal sınırı aşıp aşmadığı belirlenmeden davanın kabulüne yönelik hüküm kurulması da doğru değildir.
6. Hal böyle olunca, Mahkemece doğru sonuca ulaşılabilmesi için öncelikle kadastro tespitine esas alınan tapu kaydının kök tapu kaydından itibaren tüm tedavülleri hiçbir pay açıkta kalmayacak şekilde ilgili tapu müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına alınmalı, yine davacı ve bayileri Kamil Koç ve Ömer Koç tarafından aynı çalışma alanı içerisinde senetsizden edinilen taşınmaz miktarları ilgili tapu müdürlüğü ve adliye yazı işleri müdürlüğünden sorularak araştırılmalı, dosya bu şekilde tekemmül ettirildikten sonra mahallinde fen, 3 kişilik jeodezi ve fotogrametri, 3 kişilik ziraat bilirkişi heyetiyle ve mümkün olan en eski doğum tarihli yerel bilirkişiler ve tespit bilirkişileri ile mahallinde yapılacak keşifte tespite esas alınan tapu kaydı ve dosya arasında bulunan 14 sıra numaralı vergi kaydının sınırları uygulanmalı, beyan edilen sınırlar ve zeminde yerel bilirkişilerce gösterilen emareler fen bilirkişisi tarafından denetlenmeli ve düzenlenecek raporda geniş pafta üzerine işaretlenmeli, davaya konu taşınmazların toprak tevzii tapusu kapsamında kalıp kalmadığı duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmelidir. Taşınmazların tapu kaydının kapsamında olduğunun anlaşılması halinde tapu kaydından önce, aksi halde kadastro tespitinden önce davacı lehine zilyetlikle edinme koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi bakımından yerel bilirkişilerden taşınmazın hangi tarihten itibaren kim tarafından ne şekilde kullanıldığı, davacıya hangi suretle zilyetliğin devredildiği, bayileri ile davacı arasında herhangi bir akdi veya irsi devir ilişkisinin veya taksim olgusunun bulunup bulunmadığı sorulmalı, davacının aktif husumetinin bulunduğunun anlaşılması halinde diğer koşullar denetlenmeli, davaya konu taşınmazların kadastro tutanaklarında taşınmazların Ömer oğlu Kamil ve İbrahim Koç tarafından işgal edildiğinin belirtildiği vurgulanarak bu yöndeki beyanların sebebi aydınlatılmalı, 3 kişilik ziraat bilirkişi heyetinden taşınmazın niteliği ve kullanım biçimi hakkında rapor alınmalı, tapu kaydı uygulamasının sonucuna göre zilyetlik koşullarının inceleneceği zaman aralığı belirlenerek hava fotoğrafları getirtildikten sonra davacının taşınmaz üzerinde kesintisiz zilyetliğinin bulunup bulunmadığı 3 kişilik jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi heyetinin hazırlayacağı rapor ile denetlenmeli ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü maddesinde belirtilen sınırlar da gözetilerek toplanan tüm delillerin sonucuna göre bir karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Temyiz eden davalı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
09.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.