"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ: İZMİR 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakanları ...’in 03.02.2009 tarihinde dava dışı Avukat ...’ı vekil tayin ettiğini, vekilin mirasbırakanın 37815 ada 7 parsel sayılı taşınmazının 43/62 payını vekaleten davalı ...’a bağış suretiyle temlik ettiğini, mirasbırakanın vekaletname tarihinde 87 yaşında olup, okur–yazar olmadığını, vekaletnamenin dava konusu taşınmazla ilgili kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlenmesi için verildiğini, vekaletnamede bağış yetkisinin bulunmadığını, vekaletname ve temlik tarihinde mirasbırakanın ehliyetsiz olduğunu, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek, davalıya devri yapılan 43/62 payın iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı, mirasbırakanın vekaletname ve temlik tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunu, vekaletname ve tapu kayıtlarına güvenerek bağışı kabul ettiğini, iyi niyetli olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, mirasbırakan ...’in işlem tarihlerinde fiil ehliyetini haiz olmadığının Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporla sabit olduğu, vekaletnamede verilen bağışlama yetkisinin ise taşınmazın Belediye, yol ve yeşil alana terki gereken kısımlar ile ilgili olarak verildiği, davalıya yapılan bağışın vekil tarafından yetki aşılarak yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
...’in önce dava konusu taşınmaz için dava dışı ..., İnşaat Ltd. ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladığını, akabinde dava konusu taşınmaza ait yapılacak işlemler için dava dışı Avukat ...’ı vekil tayin ettiğini, her iki işlemin de noterin ve doktorun bizzat davacı ...’nın evine gitmesi ile gerçekleştirildiğini, noterlikçe düzenlenen vekaletname ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi ekinde ...’in fiil ehliyetini haiz olduğuna dair sağlık raporu bulunduğunu, davacıların yapılan tüm işlemlerden ayrıntısı ile haberdar olduklarını, Adli Tıp 4.İhtisas Kurulu raporuna itirazlarının Mahkemece dikkate alınmadığını, davacıların vekâletname tarihinde mirasbırakan ...’nın tam ehliyetli olduğuna dair rapor verildiğini bildiklerini, davacıların kötü niyetli olduklarını, ...’nın işlem tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 11/11/2021 tarihli ve 2020/1640 Esas, 2021/1692 Karar sayılı kararıyla; Adli Tıp raporu ile ...’in işlem tarihinde ehliyetsiz olduğunun saptandığından istinaf gerekçelerinin yerinde olmadığı, İlk Derece Mahkemesi kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki itirazlarına ek olarak, vekaletnamedeki verilen bağış yetkisinin yola, yeşil alana terk için verilen bir bağış yetkisi değil, genel bir bağış yetkisi olduğunu, bu yetkiye dayanılarak da dava konusu işlemlerin gerçekleştirildiğini belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ehliyetsizlik ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi hükmüyle şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.06.1941 tarihli 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.
Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hâkimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hâkimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir. Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
3.2.2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle (V/3.2.) no.lu paragrafta yer verilen yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinin yerinde olmasına, (III) no.lu paragrafta yer verilen İlk Derece Mahkemesinin gerekçesine göre Bölge Adliye Mahkemesince (IV/3.) no.lu paragrafta yazılı olduğu üzere karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
3.3.2. Davalı vekilinin sair temyiz itirazlarına gelince; dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan ...’in 06.08.2014 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı çocukları ..., ..., ... ve ...’i bıraktığı, çekişme konusu 37815 ada 7 parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakan ... adına kayıtlı iken 4.02.2009 tarihinde vekili ... tarafından 43/62 payının bağış suretiyle davalıya devredildiği, 7 parsel sayılı taşınmazın karar tarihinden önce 5.04.2016 tarihinde imar uygulaması neticesinde 26771 ada 1 parsel numarasını aldığı ve taşınmazın 4300/35239 payının davalı adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
3.3.3. Bilindiği üzere, kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır. Mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır.
Öte yandan, Devletin sicil oluşturmadan kaynaklanan görevi kamu düzeniyle ilgili olduğundan re’sen gözetilmesi gerekmektedir.
Somut olaya gelince; yargılama aşamasında dava konusu 37815 ada 7 parsel sayılı taşınmaz imar uygulamasına tabi tutulup 26771 ada 1 parsel numarasını aldığı halde kaydı kapatılan eski parsel üzerinden hüküm kurulması doğru değildir. Ne var ki, anılan hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi hükmünün bu yönden düzeltilmesi gerekmiştir.
V. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.11.2019 tarihli 2015/82 Esas, 2019/545 Karar sayılı hükmün 1.fıkrası hükümden çıkartılarak yerine, “1- Davanın kabulüne, İzmir ili Bayraklı ilçesi, Soğukkuyu Mahallesi, 26771 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davalı adına kayıtlı 4300/35239 payın tapu kaydının iptali ile davacılar adına eşit paylarla tapuya tesciline” cümlesinin yazılmasına, davalı vekilinin değinilen yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile hükmün belirtilen şekliyle 6100 sayılı HMK’nın 370/2. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20/04/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.