Logo

1. Hukuk Dairesi2023/1177 E. 2023/1512 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kısıtlı bir kişinin maliki olduğu taşınmazın icra yoluyla satışı nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davasının reddine ilişkin temyiz incelemesinde, temyiz süresinin geçirildiği gerekçesiyle verilen ek kararın hukuki olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Gerekçeli kararın tebliğindeki imzanın davacı vasisine ait olmadığının Adli Tıp raporu ile tespit edilmesi ve bu durumda temyizin süresinde yapılmış olması gözetilerek, yerel mahkemenin temyiz talebini reddeden ek kararı ortadan kaldırılmış ve esas karar, ehliyetsizlik iddiasına ilişkin yeterli inceleme yapılmaması ve mirasçıların davaya dahil edilmemesi nedeniyle bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

KARAR : Ret

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vasisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Mahkemece 10.08.2016 tarihli ek karar ile temiz isteğinin süreden reddine karar verilmiştir.

Ek karar davacı vasisi tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vasisi, kısıtlının maliki olduğu 201 ada 1 parsel sayılı taşınmazın (eski 645 parsel) Türkiye İş Bankasına borçlu olan ... Tarım Ürünleri Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. nin borcu nedeni ile Çanakkale 2. İcra Müdürlüğünün 2011/2650 Esas sayılı takip dosyasından verilen talimat gereği ... icra Dairesinin 2012/15 Talimat sayılı dosyası üzerinden alacağa mahsuben davalı Bankaya satıldığını, onun da diğer davalıya temlik ettiğini, annesinin kısıtlı olup, taşınmazının satılmasına neden bulunmadığını, ihalenin feshi davasının halen devam ettiğini, davalı Banka ile olan muvazaa ihtilafının halen çözümlenmediğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile kısıtlı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı Banka vekili, dava konusu taşınmazın 14.01.2013 tarihinde ... İcra Müdürlüğü'nün 2012/15 Talimat sayılı dosyasından ihaleye çıkarıldığını, başka alıcı çıkmadığından taşınmazın vekil eden Bankaya alacağa mahsuben satıldığını, ihalenin feshi davasının reddedilerek kesinleştiğini belirterek davanın reddini savunmuş, usulüne uygun tebliğe rağmen davalı ... davaya cevap vermemiştir.

III. MAHKEME KARARI

1.... Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.05.2016 tarihli ve 2015/328 E., 2016/202 K. sayılı kararıyla; ihalenin feshi davasının reddedilerek kesinleştiği, davacı vasisinin ipotek verilirken ki işlemin iptalini istemediği ya da kısıtlılık nedeniyle geçersiz olduğu yönünde ihtilafın olmadığı, ihale ve satış sırasında alacaklı tarafın bu hususu bilemeyeceği, bilse dahi satışa engel teşkil etmeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, tarafların kararı temyiz etmedikleri belirtilerek 02.07.2016 tarihinde kesinleştiği karara şerh edilmiştir.

2.... Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.08.2016 tarihli ek kararıyla; gerekçeli kararın davacı vasisine 16.06.2016 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vasisinin 09.08.2016 tarihli temyiz dilekçesi sunduğu, kararın süresinde temyiz edilmediğinden kesinleştiği gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.

IV.TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen ek kararına karşı süresi içinde davacı vasisi tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vasisi temyiz dilekçesinde; ek kararın karar tarihi başlıkta 10.08.2016, son kısımda 05.05.2016 olarak yazıldığı çelişkili olduğunu, tebliğin yapılmadığını, tebliğ evrakı üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığını, kararı icra emri ile 04.08.2016 tarihinde öğrendiğini, davacı kısıtlı olduğundan kararın yok hükmünde olduğunu, ayrıca derdestlik olduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Geri Çevirme Kararı

Dairece “... kararın tebliğine ilişkin tebligat parçasındaki imzanın davacı vasisine ait olmaması halinde temyizin süresinde olacağı kuşkusuzdur. Hal böyle olunca; gerekçeli kararın tebliğine ilişkin imzanın davacı vasisine ait olup olmadığına ilişkin rapor alınarak evrakına eklenmesi...” gerekçesiyle dosya Mahkemesine geri çevrilmiştir.

D. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, yolsuz tescil ve ehliyetsizlik hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.Hakimin davayı aydınlatma ödevini düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 31. maddesinde, “Hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir." düzenlemesi mevcuttur. Yine aynı Kanun'un dava dilekçesinin içeriğini düzenleyen 119/1. maddesinin e, g ve ğ bentlerinde, dava dilekçesinde davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerinin, dayanılan hukuki sebeplerin ve açık bir şekilde talep sonucunun bulunması gerektiği belirtilmiştir.

2.Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9 uncu maddesi hükmüyle şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış, 10 uncu maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (...) olmayı kabul ederek “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa'nın 13 üncü maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

3. Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması, tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 282 nci maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.

4. Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2 maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.

5. TMK’nın 1023 üncü maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.”, 1024 üncü maddenin birinci fıkrasında; “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.” 1024 üncü maddenin ikinci fıkrasında; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.” 1024 üncü maddenin üçüncü fıkrasında ise; “Böyle bir tescil yüzünden ayni ... zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.

6. Öte yandan; 14.02.1951 tarihli ve 1949/17 Esas, 1951/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç kısmında; vakıa ve karinelerden, olayda kanunen iyiniyet iddiasında bulunamayacağı belirlenmiş olan kimsenin kötüniyetinin, diğer tarafa ispat ettirilmesine artık sebep ve vecih kalmayacağı ve dava hakkının doğumunu sağlayan veya bertaraf eden iyiniyetin ve kötüniyetin bu durumda mahkemece re'sen nazara alınabileceği belirtilmiştir.

7. 6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır.

3. Değerlendirme

1.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ...’ın maliki olduğu 201 ada 1 parsel sayılı (eski 645) 5.068,38 m2 miktarlı tarla nitelikli taşınmaza 18.02.2009 tarihinde Türkiye İş Bankası lehine 100.000TL bedelli ipotek tesis edildiği, borçlunun ... Tarım Ürünleri Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. olduğu, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla Çanakkale 2. İcra Müdürlüğünün 2011/2650 Esas sayılı dosyası üzerinden takibin başlatıldığı, ... İcra Müdürlüğünün 2012/15 Talimat sayılı dosyası ile taşınmazın 14.01.2013 tarihinde alacağa mahsuben 42.500 TL bedelle davalı Bankaya ihale edildiği, davalı Bankanın taşınmazı 23.06.2015 tarihinde 150.000 TL bedelle davalı ...’a devrettiği, davacının ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 18.04.2011 tarihli 2011/72 Esas, 2011/260 Karar sayılı kararıyla demans nedeniyle kısıtlandığı, oğlu ...’ın vasi olarak atandığı, Çanakkale İcra Hukuk Mahkemesince 28.11.2013 tarihli 2013/4 Esas, 2013/103 Karar sayılı kararla davacı vasisinin ihalenin feshi talebinin reddine karar verildiği ve kararın 28.04.2014 tarihinde kesinleştiği, davacının temyiz aşamasında 11.05.2021 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır.

2. Öncelikle belirtmek gerekir ki; davacı vasisine gerekçeli kararın 16.06.2016 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vasisinin 09.08.2016 tarihinde kararın kendisine tebliğ edilmediğini, tebliğ evrakı üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığını belirterek temyiz dilekçesi sunduğu, eksiğin tamamlanması suretiyle dosya arasına alınan Adli Tıp Fizik İhtisas Dairesi 13.12.2022 tarihli raporunda, 16.06.2016 tarihli tebliğ mazbatasında imzanın davacı vasisi ile ilgi ve irtibatının tespit edilemediğinin bildirildiği, davacı vasisinin icra nedeniyle ödeme emrinin kendine tebliğ edildiği 04.08.2016 tarihinde kararı öğrendiğini beyan ettiği, bu durumda kararın süresinde temyiz edildiğinin kabulü ile Mahkemenin 10.08.2016 tarihli ek kararının kaldırılması gerekmektedir.

3. Somut olayda, dava dilekçesinde ehliyetsizlik ve yolsuz tescil hukuksal nedenlerine dayanıldığı, Mahkemece yeterli araştırma ve inceleme yapılmaksızın sadece ihalenin feshi davasının değerlendirilmesi suretiyle sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.

4. Hal böyle olunca, öncelikle davacı mirasçılarının davaya dahil edilerek taraf teşkilinin sağlanması, davacının yolsuz tescil ve ehliyetsizlik hukuksal nedenlerine birlikte dayandığı gözetilerek ehliyetsizlik iddiası yönünden işin esasının incelenmesi, davacının derdest olduğunu belirttiği dosyaların getirtilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vasisinin ek karara yönelik temyiz itirazının kabulü ile 10.08.2016 tarihli ek kararın ORTADAN KALDIRILMASINA,

Davacı vasisinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3.maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

14.03.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.