Logo

1. Hukuk Dairesi2023/1179 E. 2023/1576 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında, davacıların miras paylarının bulunduğu iddia edilen taşınmazların davalılar adına tescilinin iptali ve davacılar adına tescili talebinin reddi.

Gerekçe ve Sonuç: Davalıların, kök murisin sağlığında taşınmazları çocukları arasında paylaştırdığına ve davacıların murisinin kendisine düşen payı satıp köyden ayrıldığına dair tanık beyanları ile taşınmazların tespit tarihine kadar davalıların nizasız, fasılasız ve malik sıfatıyla zilyetliğinin bulunduğuna dair tanık ve yerel bilirkişi beyanları değerlendirilerek mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

KARAR : Kabul

İLK DERECE MAHKEMESİ : Pazar (Rize) 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle, bir kısım taşınmazlar yönüyle davanın usulden reddine, bir kısım taşınmazlar yönüyle davanın esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar ... ve müşterekleri vekili dava dilekçesinde; dava konusu 140 ada 2, 16 ve 142 ada 19 parsel sayılı taşınmazların ... adına; 108 ada 2 parselin ... adına; 104 ada 23, 24, 29, 108 ada 3, 132 ada 24, 136 ada 2, 140 ada 14 ve 142 ada 20 parsel sayılı taşınmazların ... adına; 105 ada 2, 132 ada 25 ve 134 ada 1 parsel sayılı taşınmazların ... adına; 104 ada 22, 135 ada 5, 140 ada 7, 12 ve 142 ada 25 parsel sayılı taşınmazların ... ... adına; 140 ada 15 ve 142 ada 21 parsel sayılı taşınmazların ... adına; 136 ada 1, 140 ada 17 ve 142 ada 10 parsel sayılı taşınmazların ... adına tescil edildiğini ancak söz konusu taşınmazların davalı tarafla müvekkillerinin kök murisi olan ...’dan geldiğini, dava konusu taşınmazlarda müvekkillerinin de miras payının bulunduğunu, öte yandan ... adına tapuda kayıtlı olan 105 ada 2, 132 ada 25 ve 134 ada 1 parsel sayılı taşınmazların esasen kadastro sırasında ...’nin eşi ... adına tespit ve tescil edildiğini, daha sonra ...’nin dava tarihinden önce bu taşınmazları kayden eşine sattığını, bu satış işlemi nedeniyle ...’nin iyiniyet kurallarından yararlanamayacağını ileri sürerek, dava konusu taşınmazların müvekkillerinin kök muris ...’den gelen miras payları oranında iptali ile müvekkilleri adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. Davalılar ... ve ... vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazların tarafların kök murisi ...’den geldiğini, ...’in sağlığında 1955 yılında taşınmazlarını çocuklarına paylaştırdığını, müvekkilleri adına kayıtlı taşınmazların da ... tarafından sağlığında müvekkillerine verildiğini, paylaştırmadan sonra her çocuğun kendine düşen yeri ekip biçip kullanmaya başladığını, bu paylaşımda davacıların babası olan ...’e de taşınmaz verildiğini ancak ...’in 1960-1965 yılları arasında kendisine verilen taşınmazları aile içerisinden kişilere satarak Sakarya’ya göç ettiğini ve daimi rahatsızlığı sebebiyle bir daha köye gelmediğini, müvekkilleri adına kayıtlı taşınmazlarda davacıların hakkının bulunmadığını, taşınmazların yıllardır müvekkilleri tarafından kullanıldığını ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

2. Diğer davalılar tarafından davaya cevap verilmemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Pazar (Rize) 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, yargılama sırasında toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık ifadeleri ile de sabit olduğu üzere, dava konusu taşınmazların kök muris ...'dan geldiği, ...’in sağlığında taşınmazlarını çocukları arasında taksim ettiği, yapılan taksim sonucunda davacıların murisi ...’e de pay düştüğü ancak ...’in taşınmazlarını satıp Sakarya iline yerleştiği, ...’in dava konusu taşınmazlarda hakkının kalmadığı, davalılar tarafından yıllardır süregelen kullanımın taksime karine teşkil ettiği gerekçesiyle;

Davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme kararının gerekçesinin davayı aydınlatıcı nitelikte olmadığını, davalı tarafça dava konusu taşınmazların tarafların kök murisi ...’den geldiğinin kabul edildiğini, bu durumda müvekkilleri tarafından davanın ispatlandığını ve ispat yükünün davalı tarafa geçtiğini ancak davalı tarafın iddiasını ispatlayamadığını, mahallinde yapılan keşifte dinlenen davalı tanıklarının beyanlarının maddi olay ve ayrıntı içermediğini, öte yandan yemin deliline dayandıkları halde Mahkemece bu delili kullanmak isteyip istemediklerinin sorulmadığını ileri sürerek, istinaf taleplerinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın, kadastro öncesi nedenlere dayalı olarak on yıllık hak düşürücü süre içerisinde genel mahkemede açılan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olduğu, somut olayda, davacı tarafın, dava konusu taşınmazların kök muris ...'ten kaldığını ve yöntemine uygun şekilde paylaşıma konu edilmediğini ileri sürerek, miras paylarının adlarına tescilini talep ettiği, ne var ki, dava konusu 105 ada 2, 132 ada 25 ve 134 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar dava tarihi itibariyle kök muris ...'nın terekesine göre üçüncü kişi konumunda olan davalı ... adına tapuda kayıtlı olduğu, terekeye göre üçüncü kişi konumunda olan ... aleyhine miras payının ya da paylarının tescili istemiyle açılan davanın, işin esasına dahi girilmeksizin aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle usulden reddinin gerektiğinin açık olduğu, hal böyle olunca, yerel mahkemece dava konusu 132 ada 25, 134 ada 1 ve 105 ada 2 parsel sayılı taşınmazlar hakkındaki davanın, aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, esastan reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu, dava konusu edilen diğer taşınmazların evveliyatı itibariyle kök muris ...'ya ait olduğu noktasında taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın, dava konusu taşınmazların müşterek kök murisin sağlığında çocukları arasında paylaştırılıp paylaştırılmadığı, murisin sağlığında yaptığı bir paylaşım bulunmuyorsa murisin ölümünden sonra mirasçılar arasında taksim edilip edilmediği ve davacıların yakın murisi olan babaları ...'in kendisine düşen payı satıp satmadığı noktasında toplandığı, davacı taraf, dava konusu taşınmazların müşterek kök muris ...' den kaldığını ve murisin sağlığında ya da ölümünden sonra herhangi bir paylaşıma konu edilmediğini iddia etmekte iken, davalı tarafın ise müşterek kök muris ...'in sağlığında taşınmazlarını üç erkek çocuğu arasında paylaştırdığını ve davacıların murisi ...'in de kendisine düşen yerlerin tamamını satarak köyden ayrılıp Adapazarı'na yerleştiğini iddia ettiği, dosyanın incelenmesinden, tarafların müşterek kök murisi ...'nın 1971 yılında vefat ettiği, kadastro tespitinin 2010 yılında yapıldığı, eldeki davanın 2017 yılında açıldığı, keşfin ise 2019 yılı Eylül ayı içerisinde icra edildiği, dava ve keşif tarihleri ile kök muris ...'in ölüm tarihi arasında yaklaşık 50 yıllık bir süre geçtiği, diğer yandan davalı tarafça müşterek kök muris ...'in 1955 yılında çocukları arasında paylaşım yaptığının, 1960-1965 yılları arasında da davacıların murisi ...'in köydeki yerlerini satarak başka şehre göç ettiğinin belirtildiği, bu tarihler ile dava ve keşif tarihleri arasında da yaklaşık 65 yıllık bir süre geçtiğinin anlaşıldığı, yaklaşık 50-60 yıl kadar önce yapıldığı, başka bir ifadeyle de insan ömrüne yakın derecede uzun bir zaman önce gerçekleştirildiği iddia edilen paylaşım ve satış işlemlerinin, aradan geçen sürenin uzunluğu da dikkate alındığında, tanık ve yerel bilirkişilerce her ayrıntısıyla bilinememesi ya da hatırlanamamasının normal olduğu, tanık ve yerel bilirkişilerden böylesi beyanlarda bulunmasını beklemenin de hayatın olağan akışına ters düşeceği, yaşları itibariyle söz konusu işlemlerin yapıldığı dönemi bilen yerel bilirkişi ve tanıkların bulunmasının dahi neredeyse imkansız olduğu, buna rağmen Mahkemece 1934 doğumlu tanık ... ..., 1939 doğumlu tanık ..., 1933 doğumlu tanık ... ... ve 1938 doğumlu tanık ... ...'nın beyanlarına başvurulduğu ve dava konusu taşınmazlar hakkındaki beyanlarının alındığı, adı geçen tanıkların beyanlarına göre, müşterek kök muris ...'in sağlığında yerlerini üç çocuğu arasında paylaştırdığı ve davacıların murisi ...'in de kendisine düşen yerleri satarak başka şehre göç ettiği, her ne kadar tanık ve yerel bilirkişi beyanları, paylaşım ve satış işlemlerinin zamanı, yeri ve kapsamı konusunda ayrıntı içermemekte ve çoğunlukla da duyuma dayalı ise de, dava konusu taşınmazların müşterek kök muris ... tarafından sağlığında paylaştırıldığı noktasında herhangi bir tereddüt içermediği, öte yandan müşterek kök muris ...'e ait tapusuz taşınmazların mülkiyeti, sağlığında yapılan bağış niteliğindeki paylaşım işlemi ve kısa elden teslim hükümleri uyarınca erkek çocuklarına devredilmiş olduğundan, murisin malvarlığından çıktığı ve ölüm tarihi itibariyle de murisin terekesinde yer almadığı, dolayısıyla da sözkonusu mallar üzerindeki zilyetliğin tereke adına değil, malik sıfatıyla sürdürülen zilyetlik durumunda olduğu, bir an için dava konusu taşınmazların murisin sağlığında yapılan paylaşım işlemi sonucunda davacıların murisi ...'e düşmüş olduğu kabul edilse dahi, kadastro tutanaklarındaki açıklamalara uygun tanık ve yerel bilirkişi beyanlarına göre, taşınmazların tespit tarihine kadar davalı tarafın nizasız, fasılasız ve malik sıfatıyla zilyetliği altında bulunduğu, özetle, davanın reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle;

Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Pazar (Rize) 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.02.2020 tarihli ve 2017/494 Esas, 2020/194 Karar sayılı kararının, HMK’nın 353/1-b.(2) maddesi gereğince kaldırılmasına, HMK’nın 353/1-b.(2) maddesi gereğince kaldırılan hükmün yerine geçmek üzere yeniden hüküm tesisi ile;

Dava konusu 105 ada 2, 132 ada 25 ve 134 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar yönünden açılan davanın aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle usulden reddine, dava konusu diğer taşınmazlar yönünden açılan davanın ise esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirtilen sebepleri tekrarla, Bölge Adliye Mahkemesinin hükmüne esas aldığı tanık beyanlarının soyut nitelikte ve kendi içerisinde çelişkili olduğunu, Mahkemece ispat yükünün kendilerine yüklendiğini ancak taraflarınca dava konusu taşınmazların kök muris ...’den geldiği iddiasının ispatlandığını, böylece ispat yükünün davalı tarafa geçtiğini ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

a) 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”

b) 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 640/1. maddesi; “Birden çok mirasçı bulunması hâlinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.

c) 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 640/2. maddesi; “Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan ... temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.”

d) 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 701. maddesi; “Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin ..., ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.”

e) 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 702. maddesi; “Ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir. Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir. Sözleşmeden ... topluluk devam ettiği sürece, paylaşma yapılamaz ve bir pay üzerinde tasarrufta bulunulamaz. Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır.”

f) 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/1. maddesi; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.” hükümlerini içermektedir.

3. Değerlendirme

1. Kadastro sonucunda Rize ili, ... ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan 104 ada 23 parsel sayılı 1.070,01 metrekare, 140 ada 2 parsel sayılı 713,42 metrekare, 140 ada 16 parsel sayılı 438,33 metrekare ve 142 ada 19 parsel sayılı 367,72 metrekare yüz ölçümündeki taşınmazlar ... adına; 108 ada 2 parsel sayılı 559,03 metrekare yüz ölçümündeki taşınmaz ... adına; 104 ada 24 parsel sayılı 1.166,13 metrekare, 104 ada 29 parsel sayılı 868,85 metrekare, 108 ada 3 parsel sayılı 552,84 metrekare, 132 ada 24 parsel sayılı 1.047,98 metrekare, 136 ada 2 parsel sayılı 426,07 metrekare, 140 ada 14 parsel sayılı 411,45 metrekare ve 142 ada 20 parsel sayılı 370,79 metrekare yüz ölçümündeki taşınmazlar ... adına; 104 ada 22 parsel sayılı 2.003,37 metrekare, 135 ada 5 parsel sayılı 4.462,89 metrekare, 140 ada 7 parsel sayılı 669,24 metrekare, 140 ada 12 parsel sayılı 977,77 metrekare ve 142 ada 25 parsel sayılı 163,51 metrekare yüz ölçümündeki taşınmazlar ... ... adına; 140 ada 15 parsel sayılı 968,91 metrekare ve 142 ada 21 parsel sayılı 447,10 metrekare yüz ölçümündeki taşınmazlar ... adına; 105 ada 2 parsel sayılı 303,07 metrekare, 132 ada 25 parsel sayılı 754,00 metrekare ve 134 ada 1 parsel sayılı 181,69 metrekare yüz ölçümündeki taşınmazlar ... ... adına; 140 ada 17 parsel sayılı 4.189,02 metrekare ve 142 ada 10 parsel sayılı 345,45 metrekare yüz ölçümündeki taşınmazlar ... ... adına; 136 ada 1 parsel sayılı 2.706,55 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ... adına; irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tespit ve tescil edilmiş; bilahare 140 ada 17 ve 142 ada 10 parsel sayılı taşınmazlar 18.07.2011 tarihinde ...’ya, 105 ada 2, 132 ada 25 ve 134 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar 09.12.2013 tarihinde ...’ya, 104 ada 23 parsel sayılı taşınmaz 02.03.2016 tarihinde ...’ya kayden satılarak adlarına tescil edilmiştir.

2. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, davacılar vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK’nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA;

Aşağıda yazılı 125,50 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

16.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.