Logo

1. Hukuk Dairesi2023/1389 E. 2024/4310 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın ölümünden sonra mirasçıları arasında dava konusu taşınmazların sözlü olarak taksim edilip edilmediği ve davacıların miras paylarını alıp almadıklarına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, dinlenen tanık ve bilirkişi beyanları ile tapu kayıtları değerlendirilerek, mirasbırakanın sağlığında taşınmazlarını sözlü olarak taksim ettiği, davacıların mirasbırakanlarının da bu taksimden pay aldığı ve sonradan sattığı, dolayısıyla davacıların miras paylarını aldıkları kabul edilerek davanın reddine dair karar onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/727 E., 2022/1419 K.

HÜKÜM/KARAR : Ret/Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Akçakoca Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2015/359 E., 2018/530 K.

Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu 110 ada 6, 112 ada 2 ve 5, 114 ada 2, 115 ada 10, 12, 14, 15, 16, 17, 19, 20, 22, 23, 24, 27, 135 ada 1 ve 158 ada 6 parsel sayılı toplam 18 parça taşınmazın davacılar ve davalıların kök mirasbırakanı ...'a ait olduğunu, mirasbırakan ...'un 1978 yılında ölümü ile geriye mirasçı olarak çocukları ... , ... ..., ..., ... ve ... 'nun kaldığını, taşınmazların mirasbırakanın ölümünden sonra davacıların anneleri ... ve ...'nin karşı çıkmasına rağmen mirasbırakanın oğulları ..., ... ve ... tarafından kullanıldığını, mirasçıların aralarında herhangi bir taksim sözleşmesi yapmadıkları gibi davacılar ve davacıların anneleri ... ve ... mirastan pay istemelerine rağmen mirasbırakanın oğulları ..., ... ve ...'ın buna yanaşmadıklarını, ... süre haksız zilyet olarak taşınmazları kullandıklarını, dava konusu taşınmazlardan 115 ada, 20, 22, 10, 16, 17, 15, 12, 23, 24, 14, 27 ve 19 parseller, 110 ada, 6 parsel, 112 ada 2 ve 5 parsel sayılı taşınmazların 18.09.2007 tarihinde ... köyünde yapılan kadastro çalışması sırasında davalılar adına tescil edildiğini, taşınmazlardan 158 ada 6 parsel ve 135 ada 1 parsel sayılı taşınmazların ise 2014 yılında 6292 sayılı Orman Kanunu gereği yapılan 2B çalışmaları sonucu davalılar adına tescil edildiğini, davalılardan ...'nun taşınmazlardan adına kayıtlı olanların bir kısmını kardeşi ...'dan devraldığını, diğer taşınmazların ise kadastro ve 2B çalışmaları sonrasında kayıt maliklerinin sözlü beyanları ile üzerlerine yapıldığını, kadastro tespiti sırasında mirasbırakanın ölümünden sonra zilyetliğin diğer mirasçılara intikal edeceği, taksim olmadığı takdirde bir mirasçının zilyetliğinin diğer mirasçılar adına sürdürülmüş sayılacağının dikkate alınmadığını, taksim olmadığı sürece yani taksim sözleşmesi ve bunun yerine geçen belge ileri sürülmediği sürece taşınmazın mirasbırakana ait olduğunu, mirasçılar arasında elbirliği mülkiyetinin bulunduğu kabul edilerek mirasbırakanın mirasçıları adına hisseleri oranında tescil edilmesi gerekirken aksi yönde tespit yapılarak tapu kaydı oluşturulmasının yasa ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile müvekkilleri adına hisseleri oranında tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; tarafların mirasbırakan ...’un mirasçıları olduklarını, mirasbırakan ve eşinin vefatından ve 1979 yılından sonra, mirasçı kardeşlerin mirası taksim ettiklerini, davacıların mirasbırakanları olan ... ve ... 'na hakları ve hisseleri oranında taşınmazlar verildiğini, bir süre sonra onların da bu taşınmazları köyden başkalarına sattıklarını, mirasbırakanın kızı ...’nin taşınmazını ...’a, mirasbırakanın diğer kızı ...’nın ise taşınmazını önce ...’a sattığını, onun da ...’a sattığını, o zaman tapusuz olan bu taşınmazların kadastro çalışmaları sonucunda 105 ada 7 parselin ...'un eşi ... adına, 105 ada 9 parselin ise ...'ın yeğeni ... adına tapuya kaydedildiklerini, davacıların mirasbırakanlarının kardeşler arasında yapılan taksim sonucu miras haklarını aldıklarını, mülkiyet ve zilyetliği kabul ettiklerini, bilahare taşınmazları sattıklarını, ayrıca dava konusu taşınmazların çok az bir kısmının mirasbırakan ...'dan intikal ettiğini, çok büyük bir kısmının davalılar ..., ... ve diğer davalıların babası ... tarafından ya ormandan ya da sahipsiz ve boş arazilerden imar ve ihya edildiğini, bir kısmını da satın aldıklarını, davacıların davaya konu taşınmazlar üzerinde fiili ve hukuki hiçbir hak ve hisselerinin olmadığını, zira davacıların mirasbırakanları olan annelerinin hak ve hisselerini aldıkları için sağlıklarında dava ve talepte bulunmadıklarını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.

III. MAHKEME KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu taşınmazların tarafların kök mirasbırakanı ...'a ait olduğunun tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarıyla sabit olduğu, kök mirasbırakan ...'un malvarlığını çocuklarına taksim ettiği, kök mirasbırakanın, kızları ve davacıların da mirasbırakanları olan ... ve ... 'na mallarından ... köyü 105 ada 7 parseli ve105 ada 9 parseli verdiği, diğer mallarını da oğullarına verdiği, mallarını çocuklarına sözlü taksim ettiği, malvarlığını paylaştırdığının anlaşıldığı, tarafların sözlü taksimden haberi olduğu, taksime göre taşınmazları kullandığı, hatta davacıların mirasbırakanı ... ve ...'nın kendilerine bırakılan taşınmazları başkasına sattığı, bu haliyle yapılan taksimi kabul ettiklerinin kabulü gerektiği, davacıların davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Nedenleri

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesinin, davalı tanıklarının bir kısmının dava konusu taşınmazları mirasbırakanın taksim ettiği yönündeki beyanlarını dikkate aldığını, davalı tanığı ...'nın tam aksi beyanda bulunmasını gözden kaçırdığını, davalı tanığı ...’in mirasbırakanın yer taksim etmediğini, davalıların kendi aralarında taksimat yaptığını bildirdiğini, bu beyanın taraflarınca ileri sürülen iddiaları doğruladığını, keza müvekkillerinin mirasbırakanlarına verilen yerlerin davalılar ve davalıların mirasbırakanları tarafından kararlaştırıldığının, müvekkillerinin mirasbırakanlarının taksime iştirak etmediklerinin, davalılar tarafından dayatılan taksime de rıza göstermediklerinin bu beyandan ortaya çıktığını, müvekkillerinin mirasbırakanlarına 105 ada 7 ve 9 parsel teklif edilerek bu yönde taksim teklifi yapılmışsa da müvekkillerinin mirasbırakanlarının bunu kabul etmediklerini, bu parsellerin satışında da müvekkillerinin mirasbırakanlarının bir dahli bulunmadığını, dosyada bu yönde kesin, birbiriyle çelişmeyen delil olmadığını, hatta davalı tanıklarının beyanlarının dahi birbiriyle çelişkili olduğunu, duyuma dayalı tanık beyanlarına dayanılarak müvekkillerinin mirasbırakanlarının taksime rıza gösterdiklerinin kabulünün hatalı olduğunu, kararda davacı tanığı ...’nin beyanının hiç zikredilmediğini, Mahkemece tanık beyanları arasındaki çelişkiler giderilmeden sadece çelişkili davalı tanıklarının beyanları esas alınarak taksim yapıldığına hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesi yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; somut olayda, her ne kadar davacı tanıklarından ..., kök mirasbırakan ...’un sağlığında herhangi bir taksim yapmadığını, ölümünden sonra kardeşlerin de herhangi bir taksim yaptıklarını duymadığını ifade etmiş ise de dinlenilen diğer davacı tanığının, dava konusu taşınmazların öncesinde mirasbırakan ...’a ait olduğunu, bu taşınmazların sağlığında bölüşüldüğünü, mirasbırakanın bu durumdan haberdar olduğunu ve bu paylaşıma rızası olduğunu, mirasbırakan öldükten sonra erkek çocukların kız çocuklarına 8 dönümlük bir yer verdiklerini, kız çocuklarının bu yerleri bir süre kullandıktan sonra başkalarına sattıklarını belirttiği, yine yerel bilirkişiler ile davalı tanıklarının da mirasbırakanın kızlarına iki parça yer verdiğini, onların buraları bir süre kullandıktan sonra dava dışı kişilere sattıklarını belirttikleri, bu haliyle mevcut dosya kapsamı itibariyle dinlenilen yerel bilirkişiler ve tanıkların ağırlıklı beyanlarına göre, dava konusu taşınmazların öncesinde kök mirasbırakan ...’a ait olduğu, sağlığında taşınmazlarını çocukları arasında paylaştırdığı, kızları ... ve ...’ya dava dışı 105 ada 7 ve 9 parselleri verdiği, diğer taşınmazlarını oğulları ..., ... ve ...’a verdiği, taşınmazların uzun yıllar paylaşıma uygun olarak kullanılageldiği, mirasbırakanın kızları ... ve ...’nın kendilerine verilen 7 ve 9 parselleri fındık toplamak suretiyle bir süre kullandıktan sonra dava dışı kişilere kadastro tespitinden önce sattıklarının anlaşıldığı, bu haliyle kök mirasbırakanın kızları ... ve ...’nın yapılan paylaşımı kabul ettiklerinin kabulü gerektiği, açıklanan bu hususların dava konusu ve dava dışı taşınmazlara ait kadastro tutanakları ve tapu kayıtları ile de uyumlu olduğunun anlaşıldığı, her ne kadar davacılar vekili istinaf dilekçesinde, keşifte incelenen taşınmazların miktarlarına bakıldığında hayatın olağan akışına uygun bir taksim yapılmadığının açık olduğu, yapıldığı iddia edilen taksimde fahiş miktarda dengesizlik mevcut olduğu ileri sürülmekte ise de Yargıtay uygulamalarında taksimde eşitlik aranmayacağı ilkesinin kabul edildiği, davacıların mirasbırakanı olan kök mirasbırakanın kızları ... ve ...’nın sağlıklarında dava konusu taşınmazlara yönelik dava açmak suretiyle talepte bulunmadıkları da dikkate alındığında, mevcut dosya kapsamı itibariyle davacıların iddialarını ispatlayamadıklarının anlaşıldığı, Mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı; öte yandan, her ne kadar dava konusu 158 ada 6 parselin hissedarlarından Maliye Hazinesi ile dava konusu 114 ada 2 parselin hissedarlarından ...’in davada davalı olarak yer almaları gerekirken Mahkemece taraf teşkili sağlanmaksızın karar verilmesi hatalı ise de, davanın reddine karar verilmesi nedeniyle bu hususun kaldırma nedeni yapılmadığı, sadece eleştirilmekle yetinildiği gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

B. Temyiz Nedenleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar etmiş ayrıca Bölge Adliye Mahkemesi'nin kararında taraflar arasında taksimin yapıldığı yönünde bir değerlendirme yaptığını, oysa istinaf dilekçelerinde taksimin olmadığını, tanık beyanları, Yargıtay’ın kararları ve yasa hükmü çerçevesinde değerlendirme yapıldığında davanın reddine karar verilemeyeceğini ayrıntılı olarak belirttiklerini, ancak Bölge Adliye Mahkemesi kararında bu iddialarının neden geçerli olmadığına ilişkin hiçbir gerekçeye yer verilmediğini, davalı tanıklarının çelişkili beyanlarına itibar edildiğini, çelişkili olmayan davacı tanıklarının taksim yapılmadığına ilişkin beyanlarına neden itibar edilmediği açıklanmaksızın davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, taksim anlaşmasının yapılabilmesi için tarafların tamamının taksim görüşmesine katılması ve taksim hususunda anlaşmaları gerektiğini, dolayısıyla fiili kullanım yapıldığından bahisle dolaylı olarak taksim yapıldığının değerlendirilmesi suretiyle davanın reddinin hukuka aykırı olduğunu, taksim yapılıp yapılmadığı konusunda, bu yönde yeteri kadar tartışılmadan, HMK’de belirtilen ispat şartları aranmadan eksik delil ve değerlendirme ile kesin bir sonuca gidilmesinin usule ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/1 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunu'nun 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 247,70 TL bakiye onama harcının davacılardan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

10.06.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.