Logo

1. Hukuk Dairesi2023/1533 E. 2024/2479 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı tarafından hile yoluyla annesinin taşınmazını devraldığı iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasında, Bölge Adliye Mahkemesi'nin bozma ilamına uyularak verdiği karardan sonra davalı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemelerinin Yargıtay bozma kararından sonra alt derece hüküm mahkemesi sıfatıyla karar verdiği, bu nedenle istinaf kanun yolu incelemesi kapsamında vekâlet ücretine hükmedilmesinin mümkün olmadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının vekalet ücretine ilişkin kısmı düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2401 E., 2022/1893 K.

KARAR : Kabul

İLK DERECE MAHKEMESİ : Çivril Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/183 E., 2020/499 K.

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu iptali ve tescili davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince hükmüne uyulan bozma kararı uyarınca davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; 25 yıldır yalnız yaşadığını, maliki olduğu dava konusu 1113 ada 108 parsel sayılı taşınmazını intifa hakkını uhdesinde tutarak çıplak mülkiyetini davalı oğluna satış yoluyla temlik ettiğini ancak gerçekte davalı oğlunun vaadleri ve isteği üzerine ölünceye kadar kendisine bakılacağı inancıyla bedelsiz olarak devrettiğini, devir işleminden sonra davalının kendisini dövüp tehdit ederek sağlığından ettiğini, kendisine bakmayıp verdiği sözleri tutmadığını, dava konusu taşınmazı davalı oğluna bağışlamaktan büyük pişmanlık duyduğunu, davalının kendisine bakmadığının taraflar arasında görülen ceza dosyalarıyla da sabit olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, iddiaların doğru olmadığını, davacı annesine en iyi şekilde baktığını, tüm ihtiyaçlarını karşıladığını, davacının iradesi doğrultusunda taşınmazını satış yoluyla kendisine devrettiğini, hilenin söz konusu olmadığını, ayrıca davacının dava dışı başka taşınmazlar yönünden de aynı iddialar ile tapu iptal-tescil davası açıp sonradan feragat ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 17.12.2020 tarihli ve 2020/183 Esas, 2020/499 Karar sayılı kararı ile; davalının, davacı annesine bakacağı yönünde kanı uyandırmak suretiyle hile ile taşınmazın adına devrini sağladığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 27.10.2021 tarihli ve 2021/391 Esas, 2021/1524 Karar sayılı kararıyla; davacının, davalı tarafından artık kendisine bakılmayacağını dolayısıyla kandırıldığını, en geç ceza davasının kesinleşme tarihi olan 25.02.2019 tarihinde öğrendiğinin kabulü gerektiği, eldeki davanın ise 26.03.2020 tarihinde 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun kabulüne, hüküm ortadan kaldırılması ile davanın reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 23.06.2022 tarihli ve 2021/10625 Esas, 2022/5117 Karar sayılı kararı ile; davacının, sözleşmenin başka bir saikle yapıldığı yönündeki iddiasının hile olgusunu oluşturduğu, Çivril Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/867 Esas ve 2018/1297 Karar sayılı dosyasında ceza yargılamasına konu 17.08.2018 eylem tarihinden itibaren davalının bakım edimini yerine getirmeyeceğinin ortaya çıktığı, davacının ise anılan ceza davasındaki 07.11.2018 tarihli duruşmada “...ben yaşadığım yerin tapusunu yaklaşık 2 yıl kadar önce sanık olan oğluma bağışladım. Kendisi de bana ölene kadar bakacaktı. Kendisi sözlerini tutmadı. Evlerimi de geri vermesini istiyorum. Şikayetim hala devam etmektedir...” şeklindeki beyanıyla sözleşmeden dönme iradesini hileyi öğrenme tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde bildirdiği ve işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davacının iradesinin davalı tarafından hile yolu ile sakatlanarak dava konusu taşınmazın devrinin sağlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı temyiz dilekçesinde özetle, delillerin değerlendirilmesi ve davanın hukuki niteliğinin belirlenmesinde hatalı kanı ile karar verildiğini, davalının ceza mahkemesinde beraatine karar verildiğini, davacının delil listesinde ceza davasının yer almadığını, ceza davasına dayanılarak karar verilmesinin hatalı olduğunu, ispat yükünün davacıda olduğunu, hile hukuki nitelendirilmesi ile davanın kabulüne karar verildiğini ancak dava dilekçesinde hile iddiasının açıkça bulunmadığını, çıplak mülkiyetin davalıya devredildiğini, bunun davacının bilgili olduğunu gösterdiğini, dinlenilen tanık beyanları ve aynı konutta ikamet etmiş olmaları göz önünde bulundurulduğunda davacının ihtiyaçları ile davalının ilgilendiğinin ve tedavisinin davalı tarafından yaptırıldığının sabit olduğunu, kolluk araştırması yapıldığında davacı ile davalının ilgilendiğinin ortaya çıkacağını, davacının davasını ispat edemediğini, Bölge Adliye Mahkemesi kararınında istinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapıldığından 2.550,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair karar verildiğini, davacı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi duruşmasına katılmadığını ve mazeret de bildirmediğini, bu nedenle bu nedenle ücretin hukuka uygun olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 36 ncı maddesi,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 373 üncü maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları,

3. Değerlendirme

1. Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve bozma kararı uyarınca işlem yapılmasına göre davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Hemen belirtilmelidir ki; bölge adliye mahkemeleri, denetim mahkemesi olması özelliğinin yanında, aynen ilk derece mahkemeleri gibi bir hüküm mahkemesidir. Hukuk Genel Kurulunun 04.03.2021 tarihli ve 2021/2-96 Esas, 2021/205 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; temyiz kanun yolu sonucu verilen Yargıtay’ın bozma ilamından sonra yapılacak yargılama açısından; bozma kararına uyulduktan sonra ilk derece mahkemesi ile bölge adliye mahkemesinin her ikisinin de artık sadece hüküm mahkemesi olduğu, her iki mahkemenin de bozma doğrultusunda yargılama yaparak bir karar vermek zorunda bırakıldıkları, kanun koyucu tarafından her iki mahkeme arasında verilen paralel kararlara karşı doğrudan temyiz yönteminin benimsenmiş olması nedenleriyle bozma sonrası bölge adliye mahkemesinin, kanun yolu denetim mahkemesi yetkisinden söz edilemeyeceği kuşkusuzdur.

Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin (AÜTT) Genel Hükümleri’nin 2 nci maddesiyle tarafların istinaf kanun yoluna başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesince yapılan istinaf incelemesinde duruşmalı işlerin ayrı vekâlet ücreti gerektireceği hükme bağlanmıştır. HMK’nın 373 üncü maddesinde, Yargıtay’ın temyiz kanun yolu incelemesi neticesinde verdiği bozma ilamı sonrasında yargılamanın alt mahkemelerden hangisi tarafından yapılması gerektiği hususunda ki ayrım; bölge adliye mahkemesinin esastan ret kararı verip vermediği noktasında, başka bir ifade ile alt derece mahkemeleri kararlarının birbirleri ile paralel olup olmamasına göre düzenleme altına alınmıştır. Bu noktada, temyiz kanun yolunda bir karar verildikten sonra ilk derece mahkemesi ile bölge adliye mahkemesi sadece birer hüküm mahkemesi hâline gelmiş olup, bölge adliye mahkemesinin denetim mahkemesi yetkisi kalmamıştır. Diğer bir ifadeyle, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi arasında bir fark bulunmamaktadır. Buradan hareketle; AÜTT Genel Hükümleri uyarınca bölge adliye mahkemelerinin istinaf kanun yolu incelemesine ilişkin “duruşmalı işler” tanımlamasından, Yargıtay bozmasından sonra alt derece hüküm

mahkemesi olarak HMK’nın 373 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca zorunlu olarak yaptığı duruşma değil, HMK’nın 353 üncü maddesinde belirtilen hâller dışında istinaf kanun yolu incelemesini duruşmalı olarak yapması gereken işlerden bahsedildiği hususu tartışmasızdır.

3. Somut olayda, İlk Derece Mahkemesinin 17.12.2020 tarihli kararı ile davanın kabulüne karar verildiği, Bölge Adliye Mahkemesinin 27.10.2021 tarihli kararı ile İlk Derece Mahkemesi hükmü ortadan kaldırılarak yeniden hüküm kurulduğu, Bölge Asliye Mahkemesi kararının ise Dairenin 23.06.2022 tarihli kararı ile bozulmasına hükmedildiği, HMK'nın 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderildiği, Bölge Adliye Mahkemesinin de aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca bozma kararına uyarak yargılama yaptığı ve karar verdiği görülmüştür. Bu durumda, Bölge Adliye Mahkemesinin alt derece hüküm mahkemesi olarak ilk derece mahkemesiyle aynı sıfatla yargılama yaptığı, denetim görevini kullanmadığı, Yargıtay bozma ilamına yönelik karar vermek üzere alt derece hüküm mahkemesi olarak hukuki dinlenilme hakkı kapsamında aynen ilk derece mahkemesi gibi duruşma açmak zorunda olduğu, açılan bu duruşmada istinaf kanun yolu incelemesi yapmadığı, alt derece hüküm mahkemesi sıfatına uygun şekilde karar verdiği görülmekle davalı aleyhine ayrıca vekâlet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.

4. Ne var ki, anılan husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, Bölge Adliye Mahkemesi kararının istinaf vekalet ücretine ilişkin kısmının düzeltilerek onanması, HMK'nın 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereğidir.

VII. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,

Davalı vekilinin temyiz itirazının değinilen yön itibariyle kabulü ile; Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm kısmının "B" bendindeki "2" numaralı fıkranın hükümden çıkarılmasına ve fıkra numaralarının buna göre teselsül ettirilmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

İstek hâlinde peşin alınan temyiz harcının ilgilisine iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 26.03.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi