"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/85 E., 2022/239 K.
HÜKÜM : Kabul
Taraflar arasında görülen tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince kararın bozulmasına hükmedilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı Maliye Hazinesi temsilcisi, dahili davalı ... vekili ve dahili davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ...; Bozkır ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan ve 2006 yılında yapılan kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmaz bölümünün mirasbırakan babası Osman’dan kendisine kaldığını, bu kısım üzerinde 100 yılı aşkın süredir zilyetliğin devam ettiğini ileri sürerek belirtilen bölümün adına tescilini istemiş, yargılama sırasında ölümü ile mirasçıları davaya devam etmişlerdir.
II. CEVAP
1. Davalı ... davaya cevap vermemiştir.
2. Dahili davalı ... vekili; Belediye'ye husumet yöneltilemeyeceğini, iddianın ispatlanması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
3. Dahili davalı ... vekili; zamanaşımı süresinin geçtiğini,dava konusu alanın zilyetlikle mülk edinilecek yerlerden olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Bozkır Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.06.2015 tarihli ve 2014/318 Esas, 2015/328 Karar sayılı kararıyla; dava konusu alanın köylünün ortak kullandığı bir boşluk olmayıp özel mülke konu, etrafı çevrili bakımlı bir bahçe olduğu, davacı yararına zilyetlikle mülk edinim koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine temsilcisi temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 22.02.2019 tarihli ve 2016/6229 Esas, 2019/1280 Karar sayılı kararıyla; “...Dava, TMK'nın 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. ve 17. maddelerine dayalı tescil isteğine ilişkindir. TMK'nın 713/3. maddesi uyarınca bu nitelikteki davalarda Hazineye ve ilgili Kamu Tüzel Kişiliğine husumet yöneltilmesi gerekmektedir. Yasal hasım konumundaki tüzel kişiler davaya dahil edilmeden yargılamaya devamla hüküm kurulması mümkün değildir. Somut olayda; dava Hazine hasım gösterilerek açılmış olup karar tarihinden önce yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanun'un 1. maddesi gereğince çekişmeli taşınmazın bulunduğu Konya Büyükşehir Belediyesi'nin sınırları il mülki sınırları olarak belirlenmiş, büyükşehir belediyesi olan illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belde belediyeleri ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmış olmakla davanın İlçe Belediyesi ile birlikte Büyükşehir Belediyesine de (yasal hasım olarak) yöneltilmesi gerekir. Taraf teşkili dava şartlarından olup bu şart sağlanmadan davanın esasına girilemez. Öte yandan, bu nitelikteki davalarda TMK'nın 713/4 ve 5. fıkraları gereğince keşif sonucu elde edilen bilirkişinin rapor ve krokisine göre gerekli yerel ve gazete ilanlarının yöntemine uygun bir biçimde yapılması, ilanın yapıldığı gazete ile ilan tutanaklarının dosya arasına konulması, yasal 3 aylık sürenin dolmasının beklenilmesi gerekir. Mahkemece yasal ilanlar yapılmadan yazılı olduğu şekilde davanın esası hakkında karar verilmesi isabetsizdir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bozkır Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.11.2022 tarihli ve 2019/85 Esas, 2022/239 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmaza uzun yıllardır sadece davacı ve babası tarafından ekin ekildiği, taşınmazın tarım arazisi olarak kullanıldığı,taşınmazın niteliğinin yol boşluğu olmadığı, davacı yararına zilyetlikle mülk edinim koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulü ile fen bilirkişilerinin 21.05.2015 havale tarihli raporunda kırmızı renkle boyalı ve (A) harfi ile gösterilen 882,23 m2 miktarlı kısmın mirasbırakan ... mirasçıları adına Bozkır Sulh Hukuk Mahkemesinin 2021/592 Esas, 2021/580 Karar sayılı veraset ilamındaki miras payları oranında tesciline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine temsilcisi, dahili davalı ... vekili ve dahili davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davalı Hazine temsilcisi temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, eksik inceleme ile hüküm tesis edildiğini,davacı tarafça iddianın ispatlanamadığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
2. Dahili davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacılar yararına zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
3. Dahili davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, dava konusu alanın kamunun ortak kullanımına ait yerlerden olup zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 713 üncü maddesinin birinci ve altıncı fıkraları, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü ve 17 nci maddeleri,
3. Değerlendirme
1.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ... tarafından, Bozkır ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan ve 2006 yılında yapılan kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmaz hakkında irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak tescil istemiyle 13.06.2014 tarihinde dava açılmış, yargılama sırasında davacının ölümü üzerine mirasçıları davaya devam etmişlerdir.
2. Mahkemece bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonucunda davacı yararına zilyetlikle edinim şartlarının gerçekleştiği gerekçesi ile davanın kabulü ile fen bilirkişilerinin 21.05.2015 havale tarihli raporunda kırmızı renkle boyalı ve (A) harfi ile gösterilen 882,23 metrekare miktarlı kısmın mirasbırakan ... mirasçıları adına Bozkır Sulh Hukuk Mahkemesinin 2021/592 Esas, 2021/580 Karar sayılı veraset ilamındaki miras payları oranında tesciline karar verilmişse de, bozma ilamına uyulduğu halde bozma ilamının gerekleri tam olarak yerine getirilmediği gibi, yapılan araştırma ve inceleme de hüküm kurmak için yeterli bulunmamaktadır.
3. Mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler ve tanıklar çekişmeli taşınmazın davacının babasından kaldığını beyan etmişlerdir. Davacı ise dilekçesinde, taşınmazın adına tescil isteğinde bulunmuştur. UYAP sisteminden temin edilen nüfus kaydına göre davacının babasının ölü olduğu ve davacı dışında başka mirasçıları da bulunduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, taksim edilmemiş tereke malları TMK'nın 701 ve 702 nci maddeleri gereğince elbirliği mülkiyet hükümlerine tabidir. Elbirliği mülkiyetine tabi taşınmazlar üzerinde mirasçıların belirlenmiş payları olmayıp her birinin payı taşınmazın tamamı üzerinde söz konusudur. TMK'nın 702 nci maddesi gereğince tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Dava da bir tasarrufi işlem olup kural olarak üçüncü kişilere karşı tüm mirasçıların birlikte dava açmaları gerekir. Terekeye dâhil bir taşınmaz için bir veya birkaç mirasçının tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve hukuki ehliyeti bulunmamaktadır. Somut olayda, dava konusu taşınmazın babasından davacıya ne şekilde intikal ettiği, davacının hangi hukuksal nedene dayalı olarak (taksim, bağış, satış vb.) kendi adına tescil isteminde bulunduğu açıklanmadığı gibi, bunun sonucu olarak davacının dava ehliyeti bulunup bulunmadığı çözüme kavuşturulmadan hüküm kurulması cihetine gidilmiştir. Öyle ise, yeniden yapılacak keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına göre mirasbırakandan gelen taşınmazın mirasçıları arasında ve tüm mirasçıların katılımıyla paylaşılıp paylaşılmadığı, paylaşım, satış, bağış yoluyla müstakilen davacıya geçip geçmediği araştırılmalı, şayet mirasbırakanın terekesi mirasçıları arasında ve tüm mirasçıların katılımıyla paylaşıma tabi tutulmamış, taşınmaz paylaşım, satış veya bağış yoluyla davacıya intikal etmemiş ise davacının terekeye dahil taşınmaz için tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve ehliyeti bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmelidir.
4. Davacının, aktif dava ehliyetinin varlığını ispat etmesi halinde ise; eldeki davanın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayandığı göz önünde bulundurularak 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesinde öngörülen miktar kısıtlamalarının denetlenmesi amacıyla davacı tarafından senetsizden edinilen taşınmazlara ilişkin kayıtlar getirtilip bu taşınmazların edinme sebepleri ile sulu ve kuru olup olmadıkları belirlenmeli, ayrıca davacının eklemeli zilyetliğine dayandığı mirasbırakanı babası ... adına senetsiz araştırması da yapılmalıdır. Ayrıca, çekişmeli taşınmazın imar planı kapsamına alınıp alınmadığı, alınmış ise imar planının hangi tarihte onaylanarak kesinleştiği sorulup saptanmalı, tek kişilik ziraat bilirkişi ve jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişisinin yetersiz bilirkişi raporları ile yetinilmeksizin taşınmazın zilyetlik durumu ve imar-ihyası hususunda denetime elverişli ve ayrıntılı rapor alınmalıdır. Mahkemece tüm bu hususlar göz önüne alınmadan yüzeysel beyan ve raporlara itibar edilmesi doğru olmadığı gibi, dava konusu taşınmazın güney sınırında dere yer almasına rağmen jeolog bilirkişisinden rapor alınmaması da isabetsiz olmuştur.
5. Öte yandan; eldeki dava, 4721 sayılı TMK'nın 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü ve 17 nci maddelerine dayalı olarak açılan tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkin olduğu halde TMK'nın 713/4 üncü ve 5 inci fıkraları gereğince keşif sonucu elde edilen bilirkişinin rapor ve krokisine göre gerekli yerel ilanlar ve gazete ilanlarının yöntemine uygun bir biçimde yapılıp yasal 3 aylık itiraz süresinin dolması beklenmeksizin yöntemine uygun olmayan şekilde yapılan ilanlar esas alınarak sonuca gidildiği, dosya arasına alınan ve gazete aracılığıyla yaptırılan ilanda dava konusu taşınmazın tescil harici alan olarak değil 192 ada 2 parsel sayılı taşınmaz olarak ilan edildiği ve yapılan ilana taşınmazın krokisinin eklenmediği, bu haliyle yapılan ilanın usulüne uygun olmadığı ve taşınmazla ilgisi bulunan şahısların davacı tarafından açılan davadan haberdar olması amacına hizmet etmeyeceği açıktır.
6. Hâl böyle olunca; Mahkemece öncelikle 3402 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesi uyarınca, davacı ve mirasbırakan babası ... adına aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tespit ya da tescil edilip edilmediği Tapu Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğü ile Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden ayrı ayrı sorularak varsa bu şekilde tespit edilen taşınmazların kesinleşme durumlarını da gösterir biçimde tespit tutanaklarının onaylı örnekleri, kesinleşmiş olanların kadastro sonucu oluşan tapu kayıtları, hükmen kesinleşenler bulunmakta ise tescil ilamları getirtilerek dosya içine konulmalı, aynı Kanun'un 03.07.2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2 nci maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip Kanun'un getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanılmalı, taşınmazın imar planı kapsamında kalıp kalmadığı, kalıyor ise imar planı kapsamına alınma ve planın onaylanma tarihi ilgili Belediye Başkanlığı ve İl İdare Kurulu’ndan sorularak belirlenmeli ve imar planının çekişmeli taşınmaz bölümlerine ilişkin kısmının onaylı bir örneği temin edilmeli, bu şekilde dosya ikmal edildikten sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi, jeolog bilirkişisi ve 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulu ve fen bilirkişinin katılımı ile yeniden keşif yapılmalıdır.
7. Yapılacak keşifte, dinlenilecek yerel bilirkişi ve tanıklardan çekişmeli taşınmazın öncesi itibariyle kime ait olduğu, kimden kime ne zaman ve ne şekilde intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ve hangi tasarruflarla zilyet edildiği, imar-ihya gerektiren yerlerden olup olmadığı hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarının çelişmesi halinde gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle oluşan çelişkilerin giderilmesine çalışılmalı; bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsellerin tespit tutanakları ve dayanaklarıyla denetlenmelidir.
8. Ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan taşınmazın toprak yapısını ve niteliğini, zirai durumunu, üzerinde sürdürülen zilyetliğin şeklini ve süresini, üzerindeki bitki örtüsünü, imar-ihyaya konu edilmişse özellikle imar-ihyanın tamamlandığı tarihi bildirir, komşu parsellerle karşılaştırmalı değerlendirmeyi ve taşınmazların değişik yönlerden çekilmiş renkli fotoğraflarını içerir, bilimsel esaslara ve somut verilere dayalı ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalıdır.
9. Jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişisinden hava fotoğrafları üzerinde stereoskopik inceleme yaptırılmak suretiyle dava konusu taşınmazın sınırını ve niteliğini, taşınmaz üzerinde imar-ihya tamamlanmış ise tamamlandığı tarihi ve var ise sürdürülen zilyetliğin başlangıcını, şeklini ve süresini belirtir şekilde rapor ve rapor ekinde dava konusu taşınmazın konumunun hava ve uydu fotoğrafları üzerinde aynı ölçekte gösterilmesi istenmelidir.
10. Jeolog bilirkişiden taşınmazın niteliğinin ne olduğu, dere yatağından kazanılıp kazanılmadığı, halen dere yatağında kalıp kalmadığı ve derenin aktif etki alanında bulunup bulunmadığı hususlarında ayrıntılı rapor alınmalıdır.
11. Fen bilirkişisine ise keşfi takibe ve denetlemeye elverişli, dava konusu taşınmazı komşularıyla birlikte gösterir krokili rapor düzenlettirilmelidir.
12. TMK’nın 713/4 ve 5 inci fıkraları gereğince keşif sonucu elde edilen bilirkişinin rapor ve krokisine göre gerekli yerel ve gazete ilanlarının yöntemine uygun bir biçimde yapılması, ilanın yapıldığı gazete ile ilan tutanaklarının dosya arasına konulması ve yasal 3 aylık sürenin dolması beklenilmelidir.
13. Bundan sonra, toplanan ve toplanacak tüm delillere göre bir karar verilmesi gerekirken, bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmeden, değinilen hususlar göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmiş olması isabetsizdir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
Peşin yatırılan harcın istek halinde yatıran Belediyelere iadesine,
Temyiz eden davalı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
1086 sayılı HMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
30.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.