"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle; duruşma günü olarak saptanan 04.10.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar ... v.d. vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... ... vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... v.d. gelmedi. Yokluklarında duruşmaya başlandı, gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacı ..., ... ilçesi, ... Mahallesinde yer alan taşınmazın 1300 m2 lik kısmının zilyetliğinin uzun yıllardır mirasbırakan babası...’e ait olduğunu, bu kısımda bulunan ve atalarından intikal eden kerpiç evde ikamet ettiklerini, davalı ... ve diğer davalı ...’in babası olan dava dışı ... ...’un da taşınmazın başka kısımlarında zilyetliklerinin bulunduğunu, kadastro çalışmaları sırasında davalı ...’ın taşınmaza tapu çıkartacağını söyleyerek mirasbırakan babaları ... ve onun kardeşlerinden aldığı vekaletname ile taşınmazın tamamının tapusunu 7.250m2’lik 424 parsel olarak kendi adına kaydettirip daha sonra taşınmazın tapusunu mirasırakan ...’e vereceğine yönelik çeşitli bahanelerle oyalayarak taşınmazı bir kısım davalıların mirasbırakanı olan ... ... ...’ye satış yoluyla devrettiğini, bunun üzerine ... ...’den taşınmazın 1300 m2’lik kısmını satış senedi ile kardeşi ... ile birlikte satın almak zorunda kaldıklarını, ... ...’in kendisine yeşilkart çıkartmak istediği için üzerinde kayıtlı taşınmaz bulunmaması gerektiğinden taşınmazı vekil kıldığı oğlu davalı ... tarafından diğer davalı ... ...’e devrettiğini, taşınmaz içerisinde başka şahısların da yıllardır kendilerine ait evlerde oturduklarını, parselasyon olmadığını, davalı ... ...’in taşınmazın bölümleri için müstakil tapu alınamadığını bilerek taşınmazı satın aldığını ileri sürerek taşınmazın iki ev ve müştemilatının bulunduğu 1300 m2’lik kısmının tapu kaydının iptali ile mirasbırakan... mirasçıları adına tapuya tescilini mümkün olmadığı takdirde beyanlar hanesine şerh verilmesini istemiş aşamada...’un dava dışı mirasçıları davaya muvafakat etmişlerdir.
2. Birleştirilen davada davacılar, mirasbırakanları... ile ... ...'un müştereken vermiş oldukları vekaletname ile davalıların mirasbırakanı ... Ok’a taşınmazın satışı hususunda yetki verdiklerini, vekil ... tarafından 424 parsel sayılı taşınmazın tamamının ...’a devredildiğini, ancak asıl davada ...'ın sunduğu beyan dilekçesi ile mirasbırakan...'un payını satın almadığını kabul ettiğini, ... adına oluşan kaydın yolsuz olduğunu, davalı ...’ın ediniminin iyiniyetli olmadığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
II. CEVAP
1.Asıl davada davalı ..., dava konusu taşınmazdaki... dışındakilerin payını bir kısım davalıların mirasbırakanı ... ... ...’ye sattığını, ...’in, “sen bu yeri ... ...’e sat, biz kendi aramızda hallederiz.” demesi üzerine ...’in yerini de sattığını, 1985 senesinde de taşınmaz içerisinde evi olanlarla anlaşma yaparak tapuda satış yaptığını, bu tarihten sonra da taşınmazla ilgi ve alakasının kalmadığını belirtip davanın reddini savumuştur.
2. Asıl davada davalı ..., babası olan ... ... ... adına vekaleten taşınmazın 7.500,00 TL bedelle diğer davalı ...'e sattığını, ancak tapu bölünemediği için taşınmazdaki...'un yerinin ve evlerinin de devredildiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.
3. Asıl davada davalı ... , öncelikle davanın husumet ve hukuki yarar yokluğundan reddinin gerektiğini, ... sahibine tanınan hakların 4721 sayılı ... Medeni Kanunu'nun (TMK) 724. maddesinde açıkça belirtildiğini ve bu hakların kişisel hak niteliğinde olup inşaatın yapıldığı tarihte taşınmaz maliki kim ise davanın ona karşı açılabileceğini belirtip davanın reddini savunmuştur.
4. Birleştirilen davada davalılar, vekaletnamenin verildiği tarihte mirasbırakanları ... Ok'un avukatlık bürosunda çalışmakta olduğunu, vekaletname içeriğine ve taşınmazın satışına ilişkin bir bilgilerinin olmadığını beyan edip davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla
; TMK'nın 724. maddesinde belirtilen koşulların oluşmadığı, dava konusu taşınmaz tapuda kayıtlı olduğundan davacıların dayandığı 08.05.1996 tarihli adi yazılı satış senedinin geçerli olmadığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili, davanın hukuki temelinin yolsuz tescil olduğunu, bu hususu HMK'nın 31. maddesi kapsamında altını çizerek vurguladıklarını, taşınmazın 1985 yılından itibaren davalılar adına yolsuz olarak tescil edildiğini, davalı ...'ın da mirasbırakanları...'un yerini satın almadığına dair dosyaya sunduğu imzalı beyanının bulunduğunu, tapu bölenemediğinden dolayı böyle bir işlem yapıldığının tanık beyanları ve her türlü delille sabit olduğunu, ...ve mirasçıları olan davacıların bu taşınmazda aralıksız ikamet ettiklerini, davada hiçbir zaman satış senedine dayanmadıklarını, satış senedinin ... ... tarafından tapular çıkartılana kadar bu da elinizde bulunsun denilerek, teminat senedi gibi verilen adi yazılı vasıfsız bir belge olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; tapulu taşınmazların satışı resmi şekilde yapılmadıkça hukuken geçerli bir sonuç doğurmayacağı ve zilyetlikle mülk edinme şartlarının oluşmadığı, birleştirilen davada davalıların dava tarihi itibariyle kayıtlı maliki olmadıkları gözetilerek davanın reddine karar verilmesinin sonuç olarak doğru olduğu gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili, istinaf dilekçesinde yer alan itiraz nedenlerini yineleyerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl ve birleştirilen dava vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
Bilindiği üzere; ... Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. ... Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği ... ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda ... ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda ... ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi TMK'nın 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
2. TMK'nın “İyiniyetli üçüncü kişilere karşı” başlıklı 1023. maddesi;
“Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.” şeklinde düzenlenmiştir. Anılan bu maddeye göre, tapu sicilinde ismi geçen kişinin gerçek hak sahibi olduğuna inanan veya kendisinden beklenen tüm özeni göstermesine rağmen gerçek malik olmadığını, tapu sicilinde yolsuzluk bulunduğunu bilmesi imkânsız olan kişinin iktisabı korunur.
Diğer taraftan aynı Kanun'un “İyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı” başlıklı 1024. maddesi ise; “Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz. Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur. Böyle bir tescil yüzünden aynî hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” hükmünü içermektedir. Bu madde ile de iyi niyetli olmayan kimsenin iktisabının korunmayacağına vurgu yapılmıştır. TMK’nın 1023. maddesi iyi niyetle mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korurken; aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğinde bulunan 1024. madde ile iyi niyetli olmayan üçüncü şahısların kazanımını hükümsüz saymıştır.
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 424 parsel sayılı taşınmazın (7250 m2, tarla ve kerpiç ev) 26.08.1963 tarihinde kesinleşen tapulama ile davacıların kök mirasbırakanı ... oğlu ... ... adına tescil edildiği, kayıt malikinin 25.11.1963 tarihinde ölümü üzerine mirasçıları olan... (davacıların mirasbırakanı) ve ... ...'un 13.02.1985 tarihli, ...'un ise 14.02.1985 tarihli vekaletnameler ile ... Ok'u (birleştirilen davada davalıların mirasbırakanı) vekil tayin ettikleri, vekaletnamelerde intikal ve satış yetkilerinin yer aldığı, vekil ...'in intikal işlemleri yapıldıktan sonra taşınmazı 07.03.1985 tarihinde asıl davada davalı ...'a satış suretiyle temlik ettiği, ...'nin 12.11.1985 tarihinde asıl davada bir kısım davacıların mirasbırakanı olan ... ... ...'ye, ... ...'in de 09.12.2003 tarihinde asıl davada davalı ...'e devrettikleri, taşınmazın 23.12.2014 tarihinde Kadastro Kanunu'nun 22/A maddesi uygulaması ile 118 ada 13 parsel (7334,96 m2, tarla) olduğu anlaşılmaktadır.
2. Hemen belirtmek gerekir ki maddi vakıayı bildirmek taraflara, hukuki nitelendirme yaparak olayı çözümleme hakime aittir.
Dava dilekçesi içeriğinden ve iddianın ileri sürülüş biçiminden vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescil talebi ile asıl ve birleştirilen davanın açıldığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, asıl dava bakımından vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki sebebi yönünden ilgili hükümler uygulanmak suretiyle delillerin değerlendirilmesi sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığı gibi, vekilin mirasçılarına karşı açılan birleştirilen davada her ne kadar davalılar kayıt maliki değil iseler de, davanın haksız fiil niteliğinde olduğu gözetildiğinde vekille ... birliği içerisinde hareket eden sonraki malikler ile vekil, davanın kabulü halinde yargılama gideri ve harç gibi hükmün ferilerinden müteselsilen sorumlu olacaklarından birleştirilen davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi de doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan asıl ve birleştirilen davada davacılar vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacılar vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalılardan alınmasına,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.07.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.