Logo

1. Hukuk Dairesi2023/1949 E. 2024/1995 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından 30 yılı aşkın süredir malik sıfatıyla zilyet olarak kullanılan ve 1976 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak davacı adına tescil edilip edilmeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: İlk Derece Mahkemesi'nin vekalet ücretine ilişkin hükmünde infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurması ve davanın değerinin taşınmazın üzerindeki muhdesatlar da dahil edilerek hesaplanması gerektiği gözetilerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/345 E., 2022/422 K.

HÜKÜM : Ret

Taraflar arasındaki tescil davasından dolayı bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I .DAVA

Davacı vekili; ... köyü çalışma alanında kain ve 1976 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın bir bölümünün 30 yılı aşkın süredir davacı tarafından malik sıfatıyla zilyet olarak kullanıldığını ileri sürerek taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak davacı adına tescil istemini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar; taşınmazın köy meydanı olarak tescilli olan 326 parsel üzerinde olduğunu, dolayısıyla zilyetliğin söz konusu olmadığını, davanın reddinin gerektiğini savunmuş, aşamalarda taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu belirterek Hazine adına tescilini talep etmiştir.

III. YARGILAMA SAFAHATİ VE MAHKEME KARARI

1- Gaziantep 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.06.2014 tarih, 2012/207 Esas, 2014/633 Karar sayılı kararıyla; davanın kabulüne, bilirkişi raporunda (C) harfiyle işaretli 514,10 m2 yüzölçümündeki bölümün davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

2-Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 09.12.2014 tarih, 2014/15833 Esas, 2014/14908 Karar sayılı kararıyla; 6360 sayılı Yasa gereğince taşınmazın bulunduğu ... Belediye Başkanlığı ile ... davaya dahil edilmesi gerektiği gerekçesiyle sair yönler incelenmeksizin hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

3- Gaziantep 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28/09/2018 tarih, 2015/248 Esas, 2018/500 Karar sayılı kararıyla; davanın kabulüne, bilirkişi raporunda (C) harfiyle işaretli 514,10 m2 yüzölçümündeki bölümünün davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

4-Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 26.04.2021 tarih, 2019/2878 Esas, 2021/4008 Karar sayılı kararıyla; araştırma ve incelemenin yeterli olmadığı, taşınmaz üzerinde bulunduğu belirtilen ağaçlar, bina, ocaklık ve ambar gibi muhdesatların raporlarda çekişmeli taşınmaza komşu olan 325 ve 326 parsel sayılı taşınmazların da zikredilmesi nedeniyle tescil harici taşınmaz bölümü üzerinde mi yoksa komşu taşınmazlar üzerinde mi bulunduğu hususunda tereddüt oluştuğu, taşınmazın niteliği ve kullanım durumuna ilişkin açıklama içermeyen tek ziraatçi bilirkişi tarafından hazırlanan raporlarla soyut içerikli beyanlara dayanılarak hüküm kurulamayacağı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

5-Mahkeme yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tescil harici alanın köyün boşluğu olduğu, 1968 yılından beri yapılaşma olduğu, tarımsal faaliyet olmadığı, 1999 yılından sonraki tarımsal faaliyetin bahçe olarak yapıldığı, tarımsal amaçla kullanılmadığı, taşınmazda mevcut meyve ağacının gölgelik/ağaçlandırma amaçlı olduğu, yapıların imar ihyaya etkisinin olmadığı, taşınmazın imar ihya edilmediği gerekçesiyle davanın reddine, bilirkişi raporunda (C) harfi ile gösterilen 514,10 m2lik tescil harici alınan davalı ... adına kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının zilyetliği hususunda tereddüt bulunmadığını, tanıklarca da bu hususun doğrulandığını, taşınmazın 40 yılı aşkın süredir nizasız ve fasılasız kullanıldığını, imar ve ihyanın kanıtlandığını, taşınmazın komşularına ait aynı tür davaların tamamının kabul edildiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 üncü ve 17 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriğine, mahkemece hükmüne uyulan bozma kararında açıklandığı gibi işlem yapılıp sonucuna göre hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Ancak; hüküm yerinde ‘’10.549,68 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalı asıllara eşit şekilde VERİLMESİNE‘’ denmek suretiyle infazda tereddüt yaratılması isabetsiz olduğu gibi davanın değerinin, taşınmazın yalnızca dava tarihindeki zemin değeri üzerinden hesaplanması gerektiği düşünülmeksizin taşınmazın üzerindeki muhdesatlar da dahil edilmek suretiyle toplam değeri üzerinden hesaplanarak hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazının değinilen yönden kabulü ile Mahkeme kararının BOZULMASINA,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

11.03.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

- KARŞI OY -

Dava, tescil davasıdır. İlk Derece Mahkemesinin (İDM) 11.06.2014 tarihli kararıyla bilirkişi raporunda "C" harfi ile işaretli 514,10 m2 yüzölçümündeki bölümün davacı adına tesciline karar verilmiş, kararın temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 09.12.2014 tarihli kararıyla taraf teşkilinin sağlanması gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.

İDM'nin 28.09.2018 tarihli kararıyla tekrar davanın kabulüne karar verilmiş, kararın temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 26.04.2021 tarihli kararıyla eksik araştırma ve inceleme nedeniyle bozma kararı verilmiştir.

İDM'ce tescil harici alanın köy boşluğu olduğu, 1968 yılından beri yapılaşma olduğu, tarımsal faaliyet olmadığı, 1999 yılından sonraki tarımsal faaliyetin ise bahçe olarak yapıldığı, tarımsal amaçla kullanılmadığı, taşınmazdaki meyve ağaçlarının gölgelik amaçlı olduğu gerekçesiyle davanın reddi ve dava konusu taşınmazın Hazine adına tescili yönünde hüküm kurulmuştur. Dairemizin Sayın Çoğunluğunca ise kararda infazda tereddüt yaratacak unsurların bulunması nedeniyle anılan karar bozulmuştur.

Sayın Çoğunlukla aramızda oluşan uyuşmazlık, İDM'ce davanın reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Dava konusu taşınmaz incelendiğinde buranın köy yerleşim alanı içerisinde bir yer olduğu, nitekim bunun 07.10.2013 ve 08.07.2022 tarihli bilirkişi raporlarında da açıkça ifade edildiği, davacının dava konusu taşınmaz üzerinde ev inşaa edip çeşitli sayıda ağaç diktiği, taşınmazı ev ve bahçe olarak kullandığı anlaşılmaktadır.

Yerleşik Yargıtay İçtihatları uyarınca köy içi yerleşim alanlarında taşınmazın tarla değil arsa vasfıyla zilyetliğinin sürdürülmesi de kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak taşınmaz iktisap edilebilmesini mümkün kılmaktadır. Bu çerçevede, dava konusu yerde toprağın ekilmesi biçiminde bir faaliyet yürütülmüş olması zorunlu olmayıp burada fiili hakimiyetin sağlanarak taşınmazın kullanılması yeterlidir.

Bu durumda davacının dava konusu taşınmazda 20 yıllık fiili hakimiyet biçimindeki zilyetliğinin oluşup oluşmadığının incelenmesi gerekmektedir. Dava 2012 tarihinde açılmış olup, anılan tarihten geriye doğru 20 yıllık sürenin esas alınması gerekmektedir. Bu bağlamda dosya arasında bulunan jeodezi raporunda 1985 yılında taşınmaz üzerinde herhangi bir yapı ve tarımsal faaliyetin bulunmadığı belirtilmesine karşın 1999 yılı hava fotoğrafında taşınmaz üzerinde ev ve bahçe önü olarak kullanılan alanların olduğu tespit edilmiştir. Yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre hava fotoğrafı bulunmayan zaman dilimine ilişkin olarak mahalli bilirkişi ve tanık beyanları esas alınmalıdır. Buna göre 1999 yılından önce en geç 1992 tarihinde dava konusu yerde yapının ve ağaçların bulunup bulunmadığının mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarıyla açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Bu çerçevede her iki keşifte dinlenilen mahalli bilirkişi ve tanıkların davacının zilyetliğinin 1990 tarihinden önce başladığını belirttikleri görülmektedir.

Öte yandan teknik bilirkişilerin de davacı tarafın 2022 yılı itibariyle dava konusu yer üzerindeki zilyetliğinin 30 yılı bulduğunu ifade ettikleri, bu hususun da davacı tarafın dava konusu yer üzerinde 1992 yılından önce başlamak suretiyle zilyetliğinin bulunduğunu göstermektedir.

Kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinimini düzenleyen Kanun maddesinin düzenleniş amacı ve söz konusu yerin köy yerleşim alanı içindeki köy boşluğu olduğu dikkate alındığında davacının taşınmaz üzerindeki zilyetliği sürdürüş biçiminin Kanun'un aradığı anlamda bir zilyetlik olmadığını söylemek güçtür.

Açıklanan nedenlerle yukarıda belirttiğimiz nedenlerle de İDM kararının bozulması gerekirken Sayın Çoğunlukça sadece infazda tereddüt yaratılması nedenine dayalı bozma kararına iştirak edilememiştir.