"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/673 E., 2023/168 K.
HÜKÜM : Ret
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; kendisi ve dava dışı eşi ... ile davalı arasında düzenlenen 24.06.2010 tarihli “anlaşmadır” başlıklı belgeye istinaden maliki olduğu 5962 ada 10 parseldeki 25 nolu dükkanı ve eşi ...'in maliki olduğu 1658 ada 1 parseldeki 2 nolu bağımsız bölümü Ziraat Bankası Çine Şubesinden aldığı 123.250,00 TL krediye kefil olan davalıya teminat amacıyla 25.06.2010 tarihli satış akdiyle temlik ettiğini, bilahare 2 nolu bağımsız bölümün davalı tarafından 16.11.2011 tarihinde üçüncü kişiye satılarak elde edilen 75.000,00 TL para ile kredi borcunun kapatıldığını, 05.06.2012 tarihinde tebliğ olunan ihtara rağmen 5962 ada 10 parselde bulunan 25 nolu bağımsız bölümün iade edilmediğini ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı; davacının kredi borcunu ödememesi nedeniyle Ziraat Bankası Çine Şubesince tarafına 03.06.2010 tarihli muacceliyet ihtarnamesi gönderildiğini, hakkında icra takibine başlamasını engellemek amacıyla kendisine ait başka bir taşınmazını düşük bir değer ile satmak zorunda kaldığını, bu para ile bankaya 29.06.2010 tarihinde 107.900,00 TL ödemek suretiyle davacının kredi borcunu kapattığını, anlaşmaya göre kredi borcunun davacı veya üçüncü kişi tarafından kapatılması halinde taşınmazın iade edileceğinin ve iade aşamasına kadar kendisi tarafından dava konusu taşınmazlar ve kredi için belgeli olarak yapılan her masraf ve ödemenin davacı tarafından kendisine ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davacıdan toplam 150.813,63TL alacağı olduğunu, bu bedel ödenmeksizin davacının tapunun devrini istemesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 09.07.2014 tarihli ve 2013/1249 E., 2014/676 K. sayılı kararı ile; sözleşme şartının yerine getirilmediği, alacağın muaccel olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. İlk Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacı tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Dairenin 08.03.2017 tarih ve 2017/463 E., 2017/1110 K. sayılı kararı ile; " .... Somut olaya gelince; mahkemece bu yönde inceleme ve değerlendirme yapılmış değildir. Hâl böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle inançlı işlem yönünde araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken değinilen yönler gözardı edilerek ve nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Kabule göre de, çekişme konusu taşınmazın keşfen belirlenecek değeri üzerinden eksik harç tamamlanmadan, dava dilekçesinde belirtilen değer üzerinden yargılamaya devam edilmesi de isabetsizdir" gerekçesi ile karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 13.07.2021 tarihli ve 2018/195 E., 2021/432 K. sayılı kararı ile; davacının halen davalıya borcu bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 06.12.2021 tarihli 2021/8254 Esas, 2021/7570 Karar sayılı kararıyla; " .... Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 5962 ada 10 parseldeki 25 nolu dükkan davacı ..., dava dışı 1658 ada 1 parseldeki 2 nolu bağımsız bölüm ise dava dışı ... adına kayıtlı iken, davacı ... ve dava dışı ...’ın 24/06/2010 tarihli adi yazılı belge ile davalı ...’in davacının Çine Ziraat Bankasından çekmiş olduğu krediye kefil olması karşılığında, teminat amacıyla davalıya temlik edildiği, Çine Ziraat Bankasından alınan ve davalı ...’in kefil olduğu kredi davacı ... veya üçüncü kişi tarafından kapatıldığında her iki taşınmazın da davacı ...’ye iade edileceği konusunda anlaştıkları, davalının kefil olduğu 123.250,00 TL kredinin 29/06/2010 tarihinde kapatıldığı, ödemenin 107.900,00 TL’lik kısmının davalı kefil Veysel tarafından yapıldığı, bilahare davalı ...’in dava dışı 1658 ada 1 parseldeki 2 nolu bağımsız bölümü 16.11.2011 tarihinde dava dışı ...’a temlik ettiği anlaşılmaktadır. Somut olayda; taraflar arasında düzenlenen 24.06.2010 tarihli sözleşme nedeniyle, inançlı işlemin varlığında bir kuşku bulunmamaktadır. Davacının karşılıklı edimler içeren inanç sözleşmesine dayanarak taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini isteyebilmesi için TBK'nın 97. maddesi gereğince öncelikle kendi edimini yerine getirmesi zorunludur. Ne var ki Mahkemece, bu husus göz ardı edilerek davanın reddine karar verilmesi hatalıdır. Hal böyle olunca, Mahkemece tespit edilen ve itiraza uğramayan, bilirkişi raporundaki 33.031,00 TL asıl alacak ve 18.871,93 TL işlemiş faiz bedelini depo etmesi yönünde davacıya süre verilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir." gerekçesiyle karar bozulmuş, davalı vekilinin karar düzeltme talebi Dairenin 11.10.2022 tarihli ve 2022/6421 E- 2022/6575 K sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
D. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 03.03.2023 tarihli ve 2022/673 E., 2023/168 K. sayılı kararı ile; Yargıtay bozma ilamına uyularak bozma ilamı doğrultusunda davacı tarafa 31.01.2023 tarihinde özellikle süreye uymamasının yaptırımını da içeren ve sonuçları açıklayan ihtaratlı ara karar kurulduğu, bu ara karara davacı vekilinin 13.02.2023 tarihli dilekçesiyle müvekkiline ulaşılamadığından depo için tekrar iki haftalık süre istendiği, ikinci defa 13.02.2023 tarihinde davacı vekiline yasal sürenin bitimi tarihi olan 15.02.2023 tarihinden itibaren iki haftalık ek sürenin ara kararla verildiği, bu kere davacı vekilinin duruşmada müvekkilinin öldüğünü düşündüğünü beyan ettiği, ancak alınan nüfus kaydında müvekkilinin yaşadığının anlaşıldığı, bedeli depo edemediklerini bildirdikleri, HMK 94/2 maddesi gereğince hakimin kesin süre verirken usulüne uygun olarak hareket etmesi gerektiği, hakim kararında verilen sürenin kesin süre olduğunu belirtmiş olsa dahi Yargıtay'ın aradığı ölçütleri taşımayan, özellikle süreye uyulmamasının yaptırımını içermeyen kesin süreyi geçiren tarafın 2. kez süre talep edebilme hakkının olduğu, hakim ilk kesin süreyi usulüne uygun biçimde vermemişse tarafın 2. kez süre isteyebileceği, bu halde 2. kez verilen sürenin kesin olduğu belirtilmese bile, kanun gereği süre kesin olacağından süre sonunda kanunun öngördüğü sonuçların doğacağı, yeni bir süre talep edilemeyeceği sonucuna varıldığından davacı tarafın 3. defa süre talebi kabul görmediğinden davacının TBK 97 maddesi gereğince inanç sözleşmesine dayanarak tapu kaydının iptali ve adına tescili talebinin, öncelikle kendi edimini yerine getirmediği gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde ve aşamalarda ileri sürdüğü iddilarını yineleyip taraflar arasında imzalanan 24.06.2010 tarihli "Anlaşmadır" başlıklı belgenin inançlı temlik sözleşmesi niteliğinde olduğunu, bu sözleşmeye aykırı davranarak edimlerini yerine getirmeyen tarafın davalı taraf olduğunu, bozma ilamı sonrası Mahkemece 31.01.2023 tarihli duruşmada bozma ilamında belirtilen bedellerin depo edilmesi için kesin süre verildiğini, daha sonra 13.02.2023 tarihli ara karar ile sürenin uzatıldığını, ancak bu süre içerisinde müvekkiline ulaşılamadığını, bu durum Yerel Mahkemeye izah edilmeye çalışılmış ise de Mahkemece müvekkilinin hak arama hürriyeti ihlal edilerek davanın reddine karar verildiğini, Yerel Mahkemeye müvekkiline ulaşılamadığını, hatta kendisinin ölmüş olabileceğini belirtmelerine rağmen, müvekkilinin 06.02.2023 tarihinde meydana gelen deprem bölgesinde olma ihtimalinin, deprem bölgesinde akrabası/yakını olma ihtimalinin göz ardı edilerek bu hususlar hiç araştırılmadan kesin süre içerisinde bakiye alacak ve faiz alacağının depo edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, müvekkilinin başvuru ve hak arama özgürlüğünün ihlal edildiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 26 ncı, 27 nci ve 97 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 5962 ada 10 parseldeki 25 nolu dükkan davacı ..., dava dışı 1658 ada 1 parseldeki 2 nolu bağımsız bölüm ise dava dışı ... adına kayıtlı iken, davacı ... ve dava dışı ...’ın 24.06.2010 tarihli adi yazılı belge ile davalı ...’in davacının Çine Ziraat Bankasından çekmiş olduğu krediye kefil olması karşılığında teminat amacıyla davalıya temlik edildiği, Çine Ziraat Bankasından alınan ve davalı ...’in kefil olduğu kredi, davacı ... veya üçüncü kişi tarafından kapatıldığında her iki taşınmazın da davacı ...’ye iade edileceği konusunda anlaştıkları, davalının kefil olduğu 123.250,00 TL kredinin 29.06.2010 tarihinde kapatıldığı ödemenin 107.900,00 TL’lik kısmının davalı kefil Veysel tarafından yapıldığı, bilahare davalı ...’in dava dışı 1658 ada 1 parseldeki 2 nolu bağımsız bölümü 16.11.2011 tarihinde dava dışı ...’a temlik ettiği anlaşılmaktadır.
2. Mahkemece ikinci bozma kararına uyulmasından sonra davacı vekiline 31.01.2023 tarihli duruşmada kurulan 1 nolu ara karar ile bozma kararında belirtilen bedellerin depo edilmesi için iki haftalık kesin süre verildiği, aksi halde depo etmekten vazgeçmiş sayılacağı hususunun ihtar edildiği, davacı vekili tarafından Mahkemeye sunulan 13.02.2023 tarihli dilekçesinde; müvekkiline ulaşılamadığını belirterek verilen 2 haftalık kesin sürenin bir defaya mahsus olmak üzere uzatılmasının talep edildiği, Mahkemenin 13.02.2023 tarihli ara kararı ile 15.02.2023 tarihinde başlamak üzere 2 hafta ek süre verilmesine karar verildiği, bu kez davacı vekilinin 03.03.2023 tarihli duruşmada müvekkilinin ölmüş olabileceğini düşündüklerini, kendisi ile irtibat kuramadıklarını, bu nedenle ara karardaki bedeli depo edemediklerini beyan ettiği kayden sabittir.
3. UYAP ortamından alınan nüfus kayıtlarına göre davacı ...'in karar ve temyiz tarihinden sonra 23.07.2023 tarihinde öldüğü anlaşılmıştır.
4.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) geçici 3/2 nci maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) uygulanacağı davalar yönünden HUMK’un 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
5. Temyizen incelenen kararın bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın, HMK'nın geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla HUMK'un 438 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 247,70 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan (karar tarihinden sonra öldüğü anlaşılmakla mirasçılarından) alınmasına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
02.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.