Logo

1. Hukuk Dairesi2023/2136 E. 2023/2926 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sonucu davalı köy adına tescil edilen cami ve arsasının, davacı köyün idari sınırları içerisinde kaldığı iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasında, taşınmazın hangi köye ait olduğunun tespiti.

Gerekçe ve Sonuç: Çekişmeli taşınmazın cami ve arsası vasfında kamu hizmet malı sayılması ve davacı köyün idari sınırları içerisinde kaldığının tespit edilmesi, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16/A maddesi gereğince taşınmazın davacı köy adına tescilini gerektirdiğinden, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

KARAR : Kabul - Kaldırma

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı Hazine vekili, davalı Işılı Köyü Tüzel Kişiliği vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile kararın kaldırılması suretiyle yeniden hüküm tesis edilerek davanın davalı Hazine yönünden usulden reddine, davalı ... yönünden ise kabulüne karar verilmiştir

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ... Köyü Tüzel Kişiliği, ... ili,... ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan çekişmeli 123 ada 1 parsel sayılı cami ve arsası vasfındaki taşınmazın kadastro çalışmaları sonucunda davalı ... adına tespit ve tescil edildiğini, davacı köyün 1995 yılında davalı köyden ayrılarak müstakil bir köy haline geldiğini, köylerin ayrılması esnasında iki köyün idari sınırının yetkili mercilerce belirlendiğini, cami ve arsası vasfındaki dava konusu taşınmazın kendi idari sınırları içerisinde kaldığını ve iki köy arasındaki sabit idari sınırın kadastro çalışmaları sırasında dikkate alınmadığını ileri sürerek tapu iptali ve tescil istemiyle eldeki davayı açmıştır.

II.CEVAP

Davalı ... temsilcisi cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın talebinin zamanaşımına uğradığını, 1995 yılında kurulan davacı köyün bugüne değin dava konusu taşınmazla ilgili herhangi bir talebinin bulunmadığını, davanın sınır uyuşmazlığına bağlı tapu iptali ve tescil davası mı yoksa mülkiyet hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davası mı olduğunun anlaşılamadığını, öncelikle bu hususun açıklığa kavuşturulması gerektiğini, dava konusu parselin davacı köyün idari sınırları içerisinde kalmadığını, davacı tarafın sunduğu krokinin gerçeği yansıtmayan, her iki köy ihtiyar heyetinin ortak iradesiyle değil tek tarafı olarak düzenlenen bir kroki olduğunu, somut olaydaki uyuşmazlığın sınır ihtilafından değil cami ve arsası vasfındaki dava konusu taşınmazın davacı köy adına tapuya tescili isteğinden kaynaklandığını, 442 sayılı Köy Kanunu'nun 3. maddesi gereğince köy sınırlarının öncelikle iki köy ihtiyar heyetleri tarafından, uyuşmazlık halinde ise Devletin yetkili organlarının müdahalesiyle belirleneceğini, konuyla ilgili yönetmeliğin 9/E maddesi uyarınca ana köye ait malların köylerin ayrılması sırasında da yine ana köy sınırları içerisinde bırakılmasının esas olduğunu, dava konusu cami ve arsasının yüz yıldan uzun süredir davalı köyün kullanımında olduğunu, sözkonusu caminin 1903 yılında inşa edildiğini ve 1910 yılından başlayarak günümüze değin davalı ... Merkez Cami olarak kullanıldığını, davacı köyün talebinin iyiniyet ve dürüstlük kurallarıyla bağdaşmadığını, kaldı ki dava konusu caminin merkezi bir konumda olması sebebiyle çevre köylere de hizmet verdiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 20.12.2019 tarih, 2015/322 Esas 2019/430 Karar sayılı kararıyla davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/1-b maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. Kaldırma Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin 07.10.2020 tarih ve 2020/326 Esas 2019/430 Karar sayılı kararı ile dava dilekçesindeki anlatımlara ve tüm dosya kapsamına göre davacı vekilinin talebinin, kadastro çalışmaları sonucunda davalı köy tüzel kişiliği adına tespit ve tescil edilen çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı köy tüzel kişiliği adına tapuya tescili istemine ilişkin olduğunın anlaşıldığı, köylerin idari sınırlarını değiştirme görevi ilgili yasa ve yönetmelik hükümleri gereğince idari mercilere ait olup, kadastro çalışma alanının belirlenmesinin idari sınırların değiştirilmesi sonucunu doğurmadığı, kadastro çalışma alanlarının, sadece kadastro ekibinin çalışma yapacağı ve kadastral faaliyetlerini yürüteceği alanının sınırlarını ifade ettiği, dolayısıyla somut olayda idari sınır değişikliğinden değil kadastro tespitinden kaynaklanan bir uyuşmazlık bulunmakta olup, kadastrodan kaynaklanan uyuşmazlıklara bakma görev ve yetkisi ise adli yargı mercilerine ait olduğu gerekçesiyle işin esasına girilerek karar verilmesi gereğine değinilmek suretiyle davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK'nın 353/1-a.(4) maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmiştir.

C. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar

1.İlk Derece Mahkemesinin 12.01.2021 tarih, 2020/ 382 E. 2021/461 K. sayılı kararıyla;

Somut olayda dosyaya kazandırılan davacı köyün kuruluş belgelerinin incelenmesinde 10.03.1995 tarihinde davacı köyün davalı köyden ayrılarak bağımsız köy olarak kurulmasına onay verildiği ancak dava konusu arazi ve üzerindeki caminin kullanımının hangi köye tahsis edildiğine dair açıkça belirleme yapan idari karar bulunmadığı, ancak kuruluş belgelerinde davacı ... köyünün sınırlarını belirten krokinin incelenmesinde krokinin sınırlarından doğu sınırı ile güney sınırının, davalı ... ile olan sınırını gösterdiği, kuzey ve batı sınırının ise diğer köylerle olan sınırını (ayrılmadan önce ... köyünün diğer köylerle olan sınırını) gösterdiğinin anlaşıldığı, kroki ve ayrılış belgelerinde bağlı ve ayrılan köy olarak ifade edilen ... sınırlarını gösteren hudut yerlerinin zeminde yerel bilirkişi ve teknik bilirkişi eliyle yapılan uygulaması sonucu dava konusu taşınmazın davacı ... sınırları içinde kaldığının anlaşıldığı, ayrıca İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğünün, davacı köyün kurulmasını onaylayan, köy kurulması başlıklı B050İLİ0060001.203-28-320 sayılı yazısında davacı ... (bağlı köy olarak adlandırılan) ayrılmak için gerekli olan cami, okul ve sağlık evine sahip olduğu belirtilip, ayrılma krokisinde de caminin isabet ettiği yerin köy merkezlerinden biri olarak gösterildiği, hal böyle olunca taşınmazın ve üzerinde yer alan caminin davacı köy sınırlarında kaldığının anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın kabulüne dava konusu 123 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı ... Köyü Tüzel Kişiliği adına tapuya tesciline karar verilmiş,

2. Mahkemenin 01.06.2022 tarihli ek kararıyla ise davalı Hazine temsilcisinin hükmün ferilerine ilişkin tavzih talebinin reddine karar verilmiştir.

Ç. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı Hazine vekili ile davalı ... vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

D. İstinaf Nedenleri

1.Davalı ... vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece bölge adliye mahkemesi kararına aykırı şekilde karar ihdas edildiğini, kabul kararının gerekçesinin sadece mahalli bilirkişi ve tanık anlatımları olduğunu, ne var ki bu anlatımların da tamamen çelişkili bulunduğunu, davacı tanıklarının ilk keşif ve ikinci keşifteki beyanlarının birbirini tutmadığını, tutarsız beyanlara göre karar verilmesinin hatalı olduğunu, teknik bilirkişilerce düzenlenen 17.09.2021 tarihli bilirkişi raporunun ekinde ... Köyü ile ... Köyü'nün 07.07.1994 tarihli hudutlandırma haritasının ve ortofoto görüntülerinin sunulduğunu, bu harita ve görüntülere göre köy kurulması sırasında iki köy arasındaki sınırın dava konusu parsel ... Köyü sınırları içerisinde kalacak şekilde tespit edildiğini, gerek bilirkişi raporlarında gerekse de mahkeme kararının gerekçesinde bu hususun değerlendirilmediğini, dosyada mevcut ... Müftülüğü'nün 31.07.2015 tarihli yazısından ve bu yazının ekindeki cami ibadete açılış beratından anlaşılacağı üzere çekişmeli taşınmaz üzerinde bulunan caminin 1903 yılında yapıldığını ve 1910 yılından buyana da ... Köyü Merkez Cami olarak hizmet verdiğini, köy kurulması aşamasında alınmış ve dava konusu cami ile arsasının hangi köy tarafından kullanılacağına dair herhangi bir anlaşma metni ve idari karar bulunmadığını, dolayısıyla dava konusu cami ve arsasının kadim kullanıma göre ... Köyü sınırları içerisinde kalması gerektiği, ... Köyü'nün kadastrosunun 2007 yılında, ... Köyü kadastrosunun ise 2012 yılında yapıldığını, yani davacı ... Köyü'nün kadastrosunun beş yıl önce tamamlandığını, ... Köyü'nün kadastrosu sırasında düzenlenen ve dosyada mevcut bulunan 23.10.2007 tarihli sınırlandırma krokisinde o tarihte görev yapan muhtar ve azaların imzaları ile dava konusu cami ve arsasının bizzat ... Köyü yetkilileri tarafından ... Köyü lehine tespit dışı bırakıldığını, hatta bu sınırlandırma krokisi düzenlenirken ... Köyü ihtiyar heyetinin bulunmadığını ve buna ilişkin olarak "gıyabında geçirildi" şerhinin düşüldüğünü, dava konusu taşınmazın ... Köyü'nün sınırları içerisinde kaldığına dair en önemli kanıtın bu kroki olduğunu, yerel mahkemenin yargılama sırasında davacı ... Köyü yetkililerinin köyün kurulduğu 1994 yılından dava tarihi olan 2015 yılına kadar dava konusu taşınmaz ve üzerindeki cami ile neden ilgilenmediklerini, müftülüğe gidip bu konuyu araştırmadıklarını, kadastro sırasında bu taşınmazı neden tespit dışı bıraktıklarını resen araştırmadığı, oysa ki mahkemenin bu hususları da gözönünde bulundurması gerektiğini, bilirkişi ve tanıkların ''Pıldırıç Deresi'' ve ''patika yol'' olarak ifade ettikleri sınırların dava konusu taşınmaza çok uzak olmasına rağmen taşımazla neden ilişkilendirildiğinin gerekçeli kararda açıklanmadığını, ikinci keşifte dinlenen bazı tanıklarca caminin arsasında fındık bahçesi olduğu belirilmesine rağmen eldeki kroki ve ilk bilirkişi raporunun ekindeki fotoğraflara göre olmayan fındık ocaklarının tanıklardan göstermelerinin istenilmediğini, özetle mahkemece delillerinin tek tek değerlendirilmediğini ve bu delillerin neden yeterli olmadığının kararda açıklanmadığını, bu durumun hukuki dinlenilme ve adil yargılanma hakkına aykırı olduğunu, bilirkişi raporlarının gerekçesiz olduğunu, tutarsız tanık beyanlarına göre sınırı belirlediklerini, mahkemece eksik olan bu bilirkişi raporlarına atıf yapılarak davanın kabulüne karar verildiğini, verilen karar sonucu idari sınır değişikliği meydana geldiğini, zira dava konusu taşınmaz ... Köyü sınırları içerisinde kabul edilerek ... Köyü'nün tapusunun iptali ile ... Köyü adına tesciline karar verildiğini, köylerin sınırlarının değiştirilmesi görevinin ilgili yasa ve yönetmelikler uyarınca idari mercilere ait olduğunu, kadastro çalışmalarıyla idari sınırların değiştirilemeyeceğini, oysa ki eldeki davanın sınır değişikliği değil salt tapu iptali ve tescil davası şeklinde görülerek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, verilen kararın yasa ve yönetmelik hükümlerine açıkça aykırı olduğunu, bir an için çekişmeli taşınmazın davacı köyün sınırları içerisinde kaldığı kabul edilse dahi sırf bu durumun davalı köyün mülkiyet hakkını ortadan kaldıramayacağını, ... bu davanın özel sakilerle açıldığını, 1994 yılından beri açılmayan davanın 21 yıl sonra açılmasında iyiniyet aranamayacağını, diğer yandan mahkemenin verdiği kararla müvekkili ... Köyü halkının cami ve arsasından yararlanmasının engellenebileceğini, dava konusu cami ve arsasının köylerin ayrılması sırasında ana köy olan ... Köyü sınırları içerisinde bırakıldığını, işte bu nedenle de 2007 yılında ... Köyü'nün kadastrosu yapılırken dava konusu taşınmazın kendi ihtiyar heyetleri tarafından tespit dışı bırakıldığını, iki köy sınırını belirleyen 07.07.1994 tarihli ortofoto uydu görüntüsüne göre çekişmeli taşınmazın açıkça ... Köyü sınırları içinde değil ... Köyü sınırları içerisinde kaldığını, dava konusu taşınmazın ... Köyü ile müvekkili ... Köyü arasında daha önceden dava konusu olduğunu, ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1984/608 Esas, 1986/201 Karar sayılı kararıyla taşınmazın müvekkili ... Köyü adına tesciline karar verildiğini ve kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, yani müvekkili köy lehine kesin hüküm bulunduğunu, davacı köyün çekişmeli taşınmazı müvekkili köyden devraldığını tapu kaydı ile ispatlamak durumunda olduğunu, ... Köyü'nden ayrılarak 1994 yılında kurulan ... Köyü'nün kuruluş işlemleri sırasında cami ve arsanın devrini öngören bir protokol imzalanmadığını, cami ve arsasının müvekkili köyün tapulu malı olduğunu, taşınmazın davacı köy sınırları içerisinde kalmasının da bu durumu değiştirmeyeceğini, davalı köy lehine kesin hüküm ve tapu kaydı bulunmasına rağmen davacı tarafın herhangi bir somut delil sunamadığını beyanla, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı Hazine temsilcisi istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, dava konusu taşınmazın uzun yıllardır kamu malı olarak kullanılan Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, dolayısıyla özel mülkiyete konu olamayacağını, bu nitelikteki yerlerin zilyetlikle kazanılmalarının mümkün olmadığını, hal böyle olunca özel şahıslar lehine oluşturulan tapu kayıtlarının da geçersiz olduğunu, diğer yandan davalı Hazinenin yasal hasım olması sebebiyle yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını, harçtan da muaf olduğunu, gerekçeli kararda davalı olarak ... ile ...'nün gösterildiğini, yargılama giderleri ve vekalet ücretine ilişkin hüküm fıkrasında ise davalıdan alınarak davacıya verilmesine şeklinde hüküm kurulduğunu, bu noktada kararın düzeltilmesi gerektiğini, bunların hangi davalıdan alınacağının kararda açıkça gösterilmesi gerektiğini, dava konusu cami ve taşınmazın ... Köyü'nden ayrılarak müstakil köy haline gelen ... Köyü sınırları içerisinde kaldığını ve halihazırda faal olarak kullanıldığını, davanın iki köy arasında görüldüğünü, Hazinenin ise yasal hasım olarak davaya dahil edildiğini, gerekçeli kararda iki davalı bulunduğundan hükmün ferilerine ilişkin kısmın infazda tereddüte neden olacağını, sorumlu olan davalının adının açıkça yazılması gerektiğini, tashih taleplerinin reddine karar verilmesinin de bu nedenle hatalı olduğunu beyanla, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

E. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 18.01.2023 tarihli ve 2022/1063 E. 2023/50 K. sayılı kararıyla;

Somut olayda, cami ve arsası vasfında olması sebebiyle kamu hizmet malı sayılan çekişmeli taşınmazın davacı köyün idari sınırları içerisinde kaldığı, kamu hizmet binalarının sınırları içerisinde yer aldığı tüzel kişilik adına tescilinin gerektiği, her ne kadar davaya konu cami 1900'lü yılların başında davalı ...'nde yapılmış ve davalı köy lehine tescil ilamı ile tapu kaydı bulunmakta ise de, davacı ... Köyü'nün zaten davalı köyden ayrılmak suretiyle kurulduğu, dolayısıyla bu kararın davacı köy aleyhine herhangi bir sonuç doğurmayacağı gerekçesiyle, davalı ... aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik olmadığı, buna karşılık kural olarak tapu iptali ve tescil davalarının dava konusu taşınmazın dava tarihindeki tapu malik ya da malikleri, bu kişilerin ölmüş olması halinde ise mirasçılarına karşı açılması gerektiği, dava konusu taşınmazın, dava tarihinde ve halen ... adına tapuda kayıtlı olup, sonradan davaya dahil edilen ve tapu maliki olmayan davalı Hazinenin eldeki tapu iptali ve tescil davasında pasif husumeti bulunmadığı, hal böyle olunca, davalı Hazine aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, davalılar arasında herhangi bir ayırım yapılmaksızın tüm davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğu; ne var ki, bu hatanın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden;

Davalı Hazine temsilcisi ile davalı ... vekilinin istinaf kanun yolu başvurularının kabulü ile ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 12.11.2021 tarih ve 2020/382 Esas, 2021/461 Karar sayılı kararının HMK'nın 353/1.b.(2) maddesi gereğince kaldırılmasına asıl hüküm kaldırıldığından 01.06.2022 tarihli ek karar hakkında karar verilmesine yer olmadığına,

Kaldırılan hükmün yerine geçmek üzere HMK'nın 353/-b.(2) maddesi gereğince yeniden hüküm tesisine,

1-Davalı Hazineye yöneltilen davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine,

2-Davalı ... aleyhine açılan davanın kabulüne,

3-Dava konusu 123 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı ... Köyü Tüzel Kişiliği adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde, keşif sırasında esas alınan sınırların mahalline uygulanması sırasında hudut yerleri konusunda alınan çelişkili beyanlara itibar edildiği, 17.09.2021 tarihli bilirkişi raporunun ekinde ... Köyü ile ... Köyü'nün 07.07.1994 tarihli hudutlandırma haritasının ve ortofoto görüntülerinin sunulduğunu, bu harita ve görüntülere göre köy kurulması sırasında iki köy arasındaki sınırın dava konusu parsel ... Köyü sınırları içerisinde kalacak şekilde tespit edildiğini, gerek bilirkişi raporlarında gerekse de mahkeme kararının gerekçesinde bu hususun değerlendirilmediğini, dosyada mevcut ... Müftülüğü'nün 31.07.2015 tarihli yazısından ve bu yazının ekindeki cami ibadete açılış beratından anlaşılacağı üzere çekişmeli taşınmaz üzerinde bulunan caminin 1903 yılında yapıldığını ve 1910 yılından buyana da ... Köyü Merkez Cami olarak hizmet verdiğini, köy kurulması aşamasında alınmış ve dava konusu cami ile arsasının hangi köy tarafından kullanılacağına dair herhangi bir anlaşma metni ve idari karar bulunmadığını, dolayısıyla dava konusu cami ve arsasının kadim kullanıma göre ... Köyü sınırları içerisinde kalması gerektiği, ... Köyü'nün kadastrosunun 2007 yılında, ... Köyü kadastrosunun ise 2012 yılında yapıldığını, yani davacı ... Köyü'nün kadastrosunun beş yıl önce tamamlandığını, ... Köyü'nün kadastrosu sırasında düzenlenen ve dosyada mevcut bulunan 23.10.2007 tarihli sınırlandırma krokisinde o tarihte görev yapan muhtar ve azaların imzaları ile dava konusu cami ve arsasının bizzat ... Köyü yetkilileri tarafından ... Köyü lehine tespit dışı bırakıldığını, hatta bu sınırlandırma krokisi düzenlenirken ... Köyü ihtiyar heyetinin bulunmadığını ve buna ilişkin olarak "gıyabında geçirildi" şerhinin düşüldüğünü, dava konusu taşınmazın ... Köyü'nün sınırları içerisinde kaldığına dair en önemli kanıtın bu kroki olduğunu, dava konusu cami ve arsasının köylerin ayrılması sırasında ana köy olan ... Köyü sınırları içerisinde bırakıldığını, işte bu nedenle de 2007 yılında ... Köyü'nün kadastrosu yapılırken dava konusu taşınmazın kendi ihtiyar heyetleri tarafından tespit dışı bırakıldığını, dava konusu taşınmazın ... Köyü ile müvekkili ... Köyü arasında daha önceden dava konusu olduğunu, ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1984/608 Esas, 1986/201 Karar sayılı kararıyla taşınmazın müvekkili ... Köyü adına tesciline karar verildiğini ve kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, yani müvekkili köy lehine kesin hüküm bulunduğunu, davacı köyün çekişmeli taşınmazı müvekkili köyden devraldığını tapu kaydı ile ispatlamak durumunda olduğunu, davalı köy lehine kesin hüküm ve tapu kaydı bulunmasına rağmen davacı tarafın herhangi bir somut delil sunamadığını beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanununun 2. maddesi uyarınca, her ilin merkez ilçesi ile diğer ilçelerinin idari sınırları içinde kalan yerler "kadastro bölgelesi", aynı Yasa'nın 4. maddesi uyarınca da kadastro bölgesindeki her köy ile belediye sınırları içinde bulunan mahallelerin her biri, "kadastro çalışma alanı" olarak adlandırılır. Kadastro çalışma alanı, kadastro ekiplerinin kadastro faaliyetini yürüteceği alanın sınırlarını gösterir. Çalışma alanı sınırlarının belirlenmesinde idari sınırlar dikkate alınmakla birlikte, belirlenen çalışma alanı sınırları, taşınmazların mülkiyet durumuna ilişkin bir sonuç doğurmadığı gibi, idari sınırlar yönünden de bağlayıcı bir sonuç doğurmaz.

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16/A maddesi uyarınca: "kamu hizmetinde kullanılan, bütçelerinden ayrılan ödenek veya yardımlarla yapılan resmi bina ve tesisler, (Hükümet, belediye, karakol, okul binaları, köy odası, hastane veya diğer sağlık tesisleri, kütüphane, kitaplık, namazgah, cami, genel mezarlık, çeşme, kuyular, yunak ile kapanmış olan yollar, meydanlar, pazar yerleri, parklar ve bahçeler ve boşluklar ve benzeri hizmet malları) kayıt, belge veya özel kanunlarına göre Hazine, kamu kurum ve kuruluşları, il, belediye, köy veya mahalli idare birlikleri tüzelkişiliği, adlarına tespit olunur."

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanununun 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. ... ili,... ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan çekişmeli 123 ada 1 parsel sayılı 1.521,50 metrkare yüzölçümündeki taşınmazın kadim kullanıma dayalı olarak 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/A maddesi gereğince "cami ve arsası" vasfıyla davalı ... adına belgesizden tespit edildiği, askı ilanlarının 10.02.2012-12.03.2012 tarihleri arasında yapıldığı, askı ilan süresi içerisinde dava açılmaması üzerine kadastro tespitinin kesinleşerek taşınmazın tapuya tescil edildiği, taşınmazın halen aynı vasıf ve yüzölçümle davalı adına tapuda kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.

3.Davacı ... Köyü Tüzel Kişiliği, cami ve arsası vasfındaki dava konusu taşınmazın kendi idari sınırları içerisinde kaldığını ve iki köy arasındaki sabit idari sınırın kadastro çalışmaları sırasında dikkate alınmadığını ileri sürerek tapu iptali ve tescil istemiyle eldeki davayı açmıştır. Davalı ..., dava konusu taşınmazın davacı tarafın iddialarının aksine kendi idari sınırları içerisinde kaldığını ve yüz yılı aşkın süredir kadim kullanımlarında bulunduğunu ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

4. Toplanan delillerden cami ve arsası vasfında olması sebebiyle kamu hizmet malı sayılan çekişmeli taşınmazın davacı köyün idari sınırları içerisinde kaldığı tüm dosya kapsamıyla sabit olup, bu nitelikte bir taşınmazın 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/A maddesi uyarınca idari sınırları içerisinde kaldığı tüzel kişilik lehine tapuya tescili gerektiğinden yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

5. Hal böyle olunca, temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine ve dava şartlarına, yargılama kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı ... vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanununun 370 ... maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye onama harcının hükmü temyiz eden davalı ... Kişiliğinden alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 25.05.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.