"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma günü olarak saptanan 04/04/2023 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar ... ve diğerleri vekilleri Avukat ... ve ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı...gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, ... karara bırakıldı. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakan babaları...'dan kalan taşınmazların intikal işlemlerini yapması için davalı ...'ü ... Noterliği'nin 18.08.1987 tarih ve 18847 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile vekil tayin ettiklerini, anılan vekaletnameye dayanılarak dava konusu 157 ada 1 parsel (toplulaştırmadan önce 2 parsel) ile 107 ada 2 parsel (toplulaştırmadan önce 185 parsel) sayılı taşınmazların davalı vekil tarafından 09.02.1990 tarihinde kardeşleri M. ...'nun oğlu olan diğer davalı ...'ya temlik edildiğini, devrin muvazaalı olduğunu, okuma yazmaları bulunmadığını, işlemlerin iradelerine uygun olmadığını ve zarara uğradıklarını, yeğenleri olan davalı ...'ın toprağı işlediğini düşündüklerinden satıştan haberleri olmadığını, bu zamana kadar kendilerine herhangi bir bedel ödenmediğini, talep ettiklerinde hiçbir haklarının olmadığının söylendiğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, davalı ... ile aralarında akrabalık ilişkisi bulunduğunu ve bu husustan habersiz olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalıların elbirliği içerisinde hareket etiklerini ileri sürerek tapu kayıtlarının payları oranında iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
1. Davalı ..., kendisine yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, zamanaşımı, hak düşürücü süre ve husumet yönünden davanın reddi gerektiğini, davacıların iddialarının gerçeği yansıtmadığını, vekaletnamenin usulüne uygun olduğunu, söz konusu vekaletnamede davacılar dışından başka kardeşlerin de satış yetkisi verdiklerini, davacıların bilgisi, rızası ve iradelerine dayanarak yapılan işlemlerin geçersizliğini ileri sürmenin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, işlemin üzerinden 32 yıl geçtiğini, davacıların taşınmazların satışı ve devri iradesi ile vekaletname verdiklerini, taşınmazın devrinden beri zilyet olduğunu, davacıların taşınmazın değer kazanması ile daha önce yaptıkları satışı inkar ettiklerini, kendisinin taşınmazdaki payları satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
2. Diğer davalı, savunma getirmemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, vekaletnamenin yalnızca intikal veya genel satış yetkisini içeren bir vekaletname olmadığı, davacıların mirasbırakanından intikal edecek taşınmazların doğrudan doğruya davalı ...'ya satışına dair özel yetki içeren bir vekaletname olduğu, vekaletin kötüye kullanılmasının veya davacıların iradesi hilafına işlem yapılmasının söz konusu olmadığı, bu yöndeki iddianın ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle;kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacıların okuma yazmaları bulunmadığı hususunun gözardı edildiğini, taşınmazların değeri ile satış bedeli arasında fahiş fark bulunduğunu, eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verildiğini, sadece tanık beyanların göre hüküm kurulduğunu, davalı tanıklarının beyanlarına itibar edilmemesi gerektiğini, davalının satış tarihinde taşınmazları alım gücü bulunmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, iddiaların kanıtlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmiş olmasında hukuka aykırılık görülmediği, Mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık olmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
TBK'da sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği ... ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda ... ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK'nın 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda ... ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı ... vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacılardan alınmasına,
Aşağıda yazılı 99,20 TL bakiye onama harcının davacılardan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
04.04.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.