Logo

1. Hukuk Dairesi2023/2471 E. 2023/2871 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacılar, davalıların şirketlerine ait taşınmazı, şirketin borcuna karşılık teminat olarak devraldıklarını, ancak şirketin iflas etmesine rağmen taşınmazı iade etmediklerini iddia ederek tapu iptali ve tescil davası açmıştır.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, davalıların inançlı işlem yoluyla devraldıkları taşınmazı iade etme borcunu yerine getirmedikleri gerekçesiyle davanın kabulüne ve tapu kaydının iptaline karar verilmiş, ancak temyiz incelemesinde, inançlı işleme ilişkin iddianın ispatı için gerekli olan yazılı delil bulunmadığı ve yemin deliline de dayanılmadığı, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiği gözetilerek karar düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davalı ... yönünden davanın reddine, diğer davalı yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili, müvekkilleri ... ile oğlu ...'in, dava dışı ... ....ve Gıda Tic. Ltd. Şti.ye ortak olduklarını, şirketi .....nun idare ettiğini, ancak ... ... kötü yönetimi nedeniyle şirketin borca batık hale gelmesi sonucunda aynı zamanda alacaklı olan davalılara çekişme konusu 67 ada 49 sayılı parseldeki 8 no.lu bağımsız bölümün adı geçen şirketin davalılar tarafından işletilmesi karşılığında müvekkilleri tarafından teminat olarak devredildiğini ve aynı zamanda davalı ...'un şirket aleyhine yaptığı icra takibinde borç kabulünün yapıldığını, ancak şirket çalışamaz hale geldiği halde davalıların anlaşmaya aykıı hareket ederek çekişmeli bağımsız bölümü iade etmediklerini, ayrıca davalıların anlaşmaya ilişkin yazılı bir belge verme

konusunda davacıları oyaladığını, temlikin açıklanan nedenlerle geçersiz olduğunu ileri sürerek 8 no.lu bağımsız bölümün davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkilleri adına payları oranında tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili, iddiaların yersiz olduğunu, davacılar ...'ın ortağı olduğu şirketin müvekkillerine olan borcu nedeniyle iki ayrı icra takibi yapıldığını, ... İcra Müdürlüğünün 2003/295 E. sayılı dosyası üzerinden kambiyo senetlerine özgü icra takibinin aynı zamanda şirket yetkilisi olan davacı ... tarafından kabul edildiğini, şirketin borcu nedeniyle çekişmeli bağımsız bölümün devredildiğini, ayrıca iddia edildiği gibi davacılar ile bahse konu şirketin çalıştırılması konusunda bir anlaşmanın yapılmadığını, aksinin yazılı belge ile ispatlanması gerektiğini, davanın haksız ve kötüniyetli olarak açıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 04.05.2005 tarihli ve 2003/395 Esas 2005/132 Karar sayılı kararıyla, davanın kabulü ile 8 no.lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptaline ve davacılar adına payları oranında tesciline karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz talebinde bulunmuştur.

B. Bozma Kararı

Dairenin 25.04.2016 tarihli ve 2016/4099 Esas 2016/5014 Karar sayılı kararıyla, "... 5.2.1947 tarihli 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararının aradığı anlamda yazılı delil ibraz edilmediği gibi, davacı taraf yemin deliline de dayanmamıştır. Gerçekten de, 6100 sayılı HMK'nın 202 vd. maddeleri uyarınca delil başlangıcının varlığı halinde tanık dinletilebileceği kuşkusuzdur. Somut olayda ise, Mahkemece delil başlangıcı kabul edilen icra takipleri şirketin darda kaldığının göstergesi olabilirse de çekişmeli taşınmazın teminat amaçlı temlik edildiği yolunda delil başlangıcı kabul edilemez. Hâl böyle olunca, davalı ...'in kararı temyiz etmediği gözetilerek diğer davalı ... adına kayıtlı ½ pay yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru değildir. ” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

C. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 22.01.2018 tarihli ve 2017/579 Esas, 2018/41 Karar sayılı kararıyla; davalılardan ... yönünden Mahkemenin bozma öncesi kararının temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olduğu gerekçesiyle adı geçen davalı yönünden yeniden bir karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalı ... yönünden açılan davanın reddine karar verilmiştir.

D. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz talebinde bulunmuştur.

E. Temyiz Nedenleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; davaya konu dairenin müvekkili ... tarafından aile konutu olarak bugüne kadar kullanıldığını ve kullanmaya halen devam ettiğini, dosya kapsamından da açıkça tespit edileceği üzere dava konusu gayrimenkulün tedbir amaçlı olarak davalılara verildiğini, tanıkların samimi ifadeleri ve davalılar ile yapılan toplantı ve görüşmelerin bu beyanlarını açıkça doğruladığını, kaldı ki diğer davalı yönünden kararın temyiz edilmemiş olmasının davadaki haklılıklarını açıkça gösterdiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

G. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

Bilindiği üzere, inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.

Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.

Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.

05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.

3. Değerlendirme

Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı HMK’nın geçici 3/2 maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un uygulanacağı davalar yönünden HUMK’un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna ve bozma kararına uygun olup davacılar vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

Ancak; harç kamu düzeni ile ilgili olup temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın re’sen gözetilmesi gereken hususlardandır.

Somut olayda; Mahkemece bozma kararına uyularak davalı ... yönünden davanın reddine karar verildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereği maktu karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerekmektedir. Davanın reddine karar verildiği halde nispi harca hükmedilmesi doğru değil ise de; değinilen bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerekli kılmadığından hükmün düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1. Davacıların işin esasına yönelik temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacıların temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan hususlar yönünden kabulüyle;

Hükmün harca ilişkin 3. bendi hüküm yerinden çıkarılarak ; yerine 3.bent olarak; "Alınması gerekli 35,90 TL harcın başlangıçta alınan 235,95 TL'den mahsubu ile fazla alınan 200,05 TL'nin davacılara iadesine " cümlesinin yazılmasına, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Peşin alınan harcın talep halinde temyiz eden tarafa iadesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

24.05.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.